,

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI ANKARA

Ecrimisil haksız işgal davası oldukça merak edilen bir konudur. Ecrimisil haksız işgal davası açısında öncelikle konuya ilişkin detaylı bilgi verilecek ve ecrimisil haksız işgal davası ile ilgili Yargıtay kararlarına konu somut olaylar incelenecektir. Böylece ecrimisil haksız işgal davası örneklerle desteklenecek ve sorunların çözümüne ilişkin öneriler sunulacaktır. Bunun yanında ecrimisil haksız işgal davası ile ilgili alanında uzman ecrimisil haksız işgal davası avukatından hizmet alınmasında fayda vardır. Nitekim uzman bir avukata başvurmak oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçecektir.

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI NEDİR?

Ecrimisil bir diğer ismiyle haksız işgal tazminatı, hak sahibi olmayan zilyedin, zilyet olmayan hak sahibine ödediği kötü niyet tazminatıdır. Bir diğer ifadeyle ecrimisil tazminatı, bir malın haksız kullanılması sonucunda ödenen bedeldir. Böylece hak sahibi, bir malı kullanmak için hukuki bir hakka sahip olmayan kişiden o maldan yararlanması sebebiyle ve yararlanma karşılığında bir bedel talep eder. Bunun için hak sahibi, kötü niyetli zilyede karşı ecrimisil haksız işgal davası açmalıdır.

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI İÇİN ARANAN ŞARTLAR NELERDİR?

Ecrimisil haksız işgal davası için aranan şartlar, Yargıtay kararlarıyla ortaya konulmuştur. Bu kapsamda ecrimisil haksız işgal davası için işgalin haksız olması, işgalin kötü niyetli olması ve haksız işgal sonucu zararın doğması gerekir. Bu şartlar mevcutsa ecrimisil haksız işgal davası açılabilir.

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI İÇİN İŞGALİN HAKSIZ OLMASI

Ecrimisil haksız işgal davası açısından işgalin haksız olması gerekir. Haksız işgal duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlandığında davalı ecrimisil ödemeye mahkûm edilebilir. Haksız işgal için bir mal tamamen ele geçirilmeli ve bu ele geçirme hukuka uygun bir sebebe dayanmamalıdır. Ayrıca eşya üzerinde hak sahibi olan kişinin bu duruma rızası bulunmamalıdır. Hak sahibinin haksız işgalden haberinin olmaması, rızasının son bulması veya rızanın geri alınmış olması durumunda da hak sahibi ecrimisil haksız işgal davası açabilir. Ecrimisil haksız işgal davasına ilişkin sıkça karşılaşılan haksız işgal halleri, başkasının arazisinin ekilip biçilmesi, taşınmazı kullanmaya yarayan anahtara el konulması, taşkın yapı sebebiyle komşu taşınmazın kullanımının engellenmesi, başkasının taşınmazına girişi engelleyecek yapılar yapılması veya taşınmaza girilerek fiilen kullanılması şeklinde sayılabilir.

“Dava; ecrimisil istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davalı vekilinin temyiz dilekçesinde vekil edenin taşınmazdan 2012 yılında ayrıldığını bildirmekle bu tarihe kadar olan haksız işgali kabul ettiği görülmüştür.

Ecrimisil hak sahibi olmayan zilyedin, zilyet olmayan hak sahibine ödediği kötü niyet tazminatıdır. Başka bir anlatımla; davalının, davacıya ecrimisil ödemeye mahkum edilebilmesi için haksız işgalin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanması gerekir. Dava 6100 sayılı HMK‘nin yürürlükte olduğu 06.11.2014 tarihinde açılmış ve davacı tarafın delilleri arasında yemin ve tanık delili bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı tarafça delil olarak dayanılan ve dosya arasında mevcut olan İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/932 Esas, 2000/1023 Karar sayılı dosyasında davalı aleyhine ecrimisile hükmedilmiş ise de; el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında verilen kararların sonraki dönem için maddi anlamda kesin hüküm oluşturmadığı sonucuna göre; davacı lehine ecrimisile hükmedilmesi için kanıtlanması gereken haksız işgal davacı tarafından kanıtlanamadığından davalı vekilinin temyiz dilekçesinde kabul ettiği gibi 2009-2012 arası dönem için ecrimisile hükmedilmesi gerekir iken; haksız işgalin kanıtlanamadığı 2012 sonrası için de ecrimsile hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/4369, K. 2019/11072, T. 9.12.2019).

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI İÇİN İŞGALİN KÖTÜ NİYETLİ OLMASI

Ecrimisil haksız işgal davası için aranan şartlardan bir diğeri ise işgalin kötü niyetli olmasıdır. Eşyanın doğrudan zilyedi olan kişinin zilyetliği haksız olmalı ve herhangi bir hakka dayanmamalıdır. Bununla birlikte zilyedin iyi niyetli olması da mümkündür.  İyi niyetli zilyet, eşyayı haksız olarak kullandığını bilmeyen veya bilebilecek durumda olmayan kişidir. Eşyadan iyi niyetli olarak yararlanan kişi bunun için herhangi bir tazminat ödemek zorunda kalmaz. Ayrıca iyi niyetli zilyet eşyadan yararlanması sebebiyle eşyada oluşan zarardan da sorumlu olmaz. Kötü niyetli zilyet ise geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda kalır. Anlatılanlar doğrultusunda ecrimisil haksız işgal davasında sorumlu tutulacak kişiler kötü niyetli haksız işgalcilerdir.

“Bilindiği üzere ecrimisil kötü niyetli zilyedin malike ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatıdır. Çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmaz yönünden, son kayıt maliki …’in kötü niyetinin ispat edilemediği gerekçesiyle davalı … yönünden tapu iptal ve tescil talebinin reddine, anılan parsel için davacının bedel isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiş, bu husus davacı tarafından temyiz konusu yapılmamış, …’in kötü niyeti tespit edilememiştir. Bu nedenle davalı … yönünden ecrimisil talebinin reddi yerindedir. Ancak, … dışındaki davalılar muvazaa işleminin tarafı olduklarından kötü niyetlidirler.

Bu durumda … dışındaki davalıların mirasbırakanın ölüm tarihi ile eldeki davanın dava tarihi arasındaki dönem için ecrimisilden sorumlu tutulmaları gerektiği açıktır…” (Yargıtay 1. HD., E. 2016/16574, K. 2020/1893, T. 16.3.2020).

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI İÇİN ZARARIN ORTAYA ÇIKMASI

Ecrimisil haksız işgal davası için haksız işgalin varlığı ve işgal edenin kötü niyeti yanında hak sahibinin zarara uğraması da gerekir. Ecrimisil sonucunda üç çeşit zarar oluşabilir. Bunlar, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar, kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar)’dır. Bunlar ecrimisilin kapsamını belirler. Bununla birlikte, taşınmazdan davacı tarafın ne şekilde ekonomik gelir elde ettiğinin ispatı zorunlu olmadığı gibi haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir getirmeye özgülenmemiş olması da sonuca etkili değildir.

Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK’nin 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). Öte yandan; ecrimisile hükmedilebilmesi için, taşınmazdan davacı tarafın ne şekilde ekonomik gelir elde ettiği hususunun ispatı zorunlu olmadığı gibi haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir getirmeye özgülenmemiş olması dahi sonuca etkili değildir.” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/2813, K. 2019/416, T. 16.1.2019).

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASINDA FAİZ TALEBİ

Ecrimisil haksız işgal davasında, talep olması halinde, her yıl için saptanan ecrimisil miktarına, tahakkuk tarihleri olan dönem sonlarından itibaren yasal oranda kademeli faiz işletilir. Kademeli faiz talebi yoksa ve yalnızca faiz talep edilmiş ise bu durumlarda dava tarihinden itibaren yasal faize hükmolunur.

“Dava, ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, davacının iddialarının kanıtlandığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine. Ancak, bilindiği gibi, ecrimisil isteğini içeren davalarda, talep olması halinde, bilirkişi tarafından her yıl için saptanan ecrimisil miktarına, tahakkuk tarihleri olan dönem sonlarından itibaren yasal oranda işleyecek kademeli faiz hükmedileceği; kademeli faiz talebi yoksa yalnızca faiz talep edilmiş ise bu durumlarda dava tarihinden itibaren yasal faize hükmolunabileceği de tartışmasızdır. O halde, davacı tarafından, dava dilekçesinde kademeli faiz talebi açıkça belirtildiğine göre, dava dilekçesiyle talep edilen toplam 12.000,00 TL. Ecrimisil için, her dönem için tahakkuk eden ecrimisil bedeli ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, her bir dönem için belirlenen ecrimisil tutarına dönem sonundan itibaren işleyecek kademeli faiz uygulanması gerekirken, bu husus gözetilmeksizin, yazılı şekilde toplam tutar olan 12.000,00 TL ecrimisil bedelinin her yıl dönem sonundan itibaren hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan alınmasına şeklinde infazda sorun yaratacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” (Yargıtay 1. HD., E. 2014/17030, K. 2014/18896, T. 3.12.2014).

ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Ecrimisil haksız işgal davası beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ecrimisil haksız işgal davasında beş yıllık zamanaşımı süresi dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Yargıtay kararları doğrultusunda bu süre kira sözleşmesi hükümlerine göre belirlenmiştir.

“25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/2006, K. 2018/16433, T. 27.09.2018).

BİRLİKTE MÜLKİYET HALİNDE ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI

Birlikte mülkiyet paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyeti olarak ikiye ayrılabilir. Hak sahibi olunan eşya paylara ayrılmış ve her malikin payı belli ise paylı mülkiyet, eşya üzerinde maliklerin paylarının sınırı belli değilse elbirliği mülkiyeti söz konusudur. Ecrimisile konu taşınmaza paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti ile hak sahibi olan kişiler söz konusu taşınmaz üzerinde hak iddia edebilirler.

PAYLI MÜLKİYETTE ECRİMİSİL HAKSIZ İŞGAL DAVASI

Ecrimisile konu taşınmaz üzerinde malikler paylı mülkiyet hakkına sahiplerse haksız işgal durumunda tüm paydaşlar birlikte hareket ederek ecrimisil talebinde bulunmalıdır. Ancak paydaşlar arasında fiili paylaşım yapılmış ise her paydaş kendisine ait paya yönelik ecrimisil talebinde bulunabilir. Paydaşlar arasında kullanıma ilişkin geçerli bir taksim sözleşmesi yapılması buna örnek verilebilir. Bu halde her paydaş haksız işgal durumunda kendi hakkı doğrultusunda ecrimisil talep edebilir.

“O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK‘nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/5801, K. 2020/7172, T. 12.11.2020).

ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİNDE ECRİMİSİL

Elbirliği mülkiyeti daha çok miras hukukunda görülür. Elbirliği mülkiyeti halinde ecrimisile konu taşınmaza üçüncü bir kişinin haksız işgali varsa ecrimisil taleplerini içeren dava tüm mirasçılar tarafından birlikte açılmalıdır. Ecrimisile ilişkin taleplerde bütün ortaklar oy birliğiyle karar almalıdır.

PAYDAŞLARIN BİRBİRLERİNE KARŞI ECRİMİSİL TALEBİ

Paydaşlar birbirine karşı ecrimisil haksız işgal davası açılabilirler. Paydaşların birbirlerine karşı ecrimisil haksız işgal davası açması için kural olarak, intifadan men koşulu aranır. İntifadan men, hakkından fazlasını işgal eden kişilerin, hakkı olmayan kadar kısmı işgalden men edilmeleridir. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi ecrimisil haksız işgal davasında önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmesine bağlıdır. Böylece bir paydaş ya da ortak, hakkından fazlasını işgal ederek diğer paydaş ya da ortağın hakkını ihlalden men edilir. Bu sebeple diğer paydaşlara karşı ecrimisil talebi, intifadan men koşuluna bağlıdır.

İNTİFADAN MEN KOŞULUNUN ARANMADIĞI ECRİMİSİL HALLERİ

Ecrimisil haksız işgal davası açısından intifadan men koşulu aransa da bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bazı istisnaları vardır. Bunlar, davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil haksız işgal davası ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

ECRİMİSİL HESABI NASIL YAPILIR?

Ecrimisil bedelinin tespiti, Yargıtay kararları doğrultusunda belirlenmiştir. Bu kapsamda ecrimisil en az kira geliri en çok da tam gelir yoksunluğu üzerinden hesaplanmalıdır. Davacının bu konuda net bir talebi yoksa hâkim tarafından bu belirsizlik açıklattırılmalıdır. İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

“Somut olayda; Mahkemece, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın dava tarihindeki belirlenen kira bedeline geriye doğru ÜFE artışı uygulanması yapılarak ecrimisil hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının belirlenmesi, sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilmesi gerekir.” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/5769, K. 2020/7387, T. 19.11.2020).

ECRİMİSİL DAVASINI KİM AÇABİLİR?

Ecrimisil haksız işgal davasını haksız işgale konu eşya üzerinde hakkı olan kişi açabilir. Dolayısıyla taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiler ve malik bu davayı açabilir. Ayrıca sınırlı ayni hak sahipleri ve şahsi hak sahipleri de ecrimisil haksız işgal davası açabilirler.

ECRİMİSİL DAVASI KİME KARŞI AÇILIR?

Ecrimisil haksız işgal davası dava konusu şeyi işgal eden kişiye karşı açılır. Başka bir anlatımla bu davanın davalısı davaya konu taşınmazı haksız yere işgal eden kişidir.

ECRİMİSİL DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME

Ecrimisil haksız işgal davasında görevli mahkeme belirlenirken Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) esas alınır. Ecrimisil haksız işgal davasında, hak malvarlığı hakkına ilişkin olduğu için asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.

“Dava, davacının iddiası ve dosyadaki deliller göz önüne alındığında ecrimisil talebine ilişkindir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi” başlıklı 2.maddesine göre; dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığı ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. O halde talebe konu ecrimisil alacağına ilişkin davaya genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bakılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (Yargıtay 13. HD., E. 2015/41855, K. 2017/4607, T. 17.04.2017).

ECRİMİSİL DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME

Ecrimisil Yargıtay uygulamasında haksız fiil olarak nitelendirildiği için HMK md. 16 gereğince haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ayrıca ecrimisil haksız işgal davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK md. 12 uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için de HMK’de ki genel yetki kuralı uygulama alanı bulur ve bu bağlamda, genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgâhı mahkemesi de yetkili olur.

“Dava; ecrimisil talebine ilişkindir. Gerek öğretide gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı zilyet olmayan hak sahibinin, hak sahibi olmayan zilyetten isteyebileceği bir bedeldir. Ecrimisil bir tür haksız fiil tazminatıdır.

Ecrimisil 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İBK’da haksız eylem olarak nitelendirilmiş bulunduğundan HMK’nin 16 maddesi uyarınca; haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ayrıca ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesi uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için de HMK’de ki genel yetki kuralı uygulama alanı bulur ve bu bağlamda, genel yetkili mahkeme olan davalının ikamatgahı mahkemesi de yetkilidir. Yetkili mahkemenin tayininde davacının seçimlik hakka sahip olduğu ve somut olayda davacının haksız fiilin işlendiği yer olan Bakırköy Mahkemesini seçtiği anlaşılmıştır. Davacının seçimlik hakkı bulunduğu gözetilmek suretiyle işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 8. HD., E. 2018/7717, K. 2021/77, T. 11.1.2021).

Benzer yazılar için bakınız.

https://www.hkavukatlik.com/muris-muvazaasi-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/miras-sebebiyle-istihkak-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/guvence-hesabina-karsi-dava/

,

KÖPEK BULUNDURANIN HUKUKİ SORUMLULUĞU

KÖPEK BULUNDURANIN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu, Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 67 ve devamında düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede, bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişinin hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğunun kabulü, köpek bulunduranın bilinçsiz bir şekilde hareket ederek topluma ve çevreye zarar vermesini engelleme amacına hizmet eder. Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu, köpeğin üçüncü kişilerin canına veya malına verdiği zararlar açısından kusursuz sorumluluk esasına dayanır. Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu konulu yazımızda, köpek bulunduranın kusuru nasıl tespit edilir?, köpek sahibinin hukuki sorumluluğu var mıdır?, bahçeden kaçan köpek için sahibine dava açılabilir mi?, köpek saldırısında emanet edilene karşı dava açılabilir mi?, köpek sahibi sorumluluktan nasıl kurtulur?, tahrik edilen köpek zarar verirse ne olur?, zarar veren köpeğe el konulabilir mi?, zarar veren köpek etkisiz hale getirilebilir mi?, köpek sahibine karşı ne yapılabilir?, köpeği çalana karşı dava açılabilir mi? ve köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için ne gerekir? gibi sorular cevaplandırılacaktır.

KÖPEK BULUNDURANIN HUKUKİ SORUMLULUĞUNDA KUSUR ÖNEMLİ MİDİR?

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu, özen yükümlülüğü başlığı altında düzenlenmiş bir kusursuz sorumluluk türüdür. Köpek saldırısında köpek bulunduranın sorumluluğu kusursuz sorumluluk hükümlerine tabi olduğu için köpek bulunduranın kusuru bulunmasa da zarar tazmin edilmelidir.

KÖPEĞİN SAHİBİ OLMAYAN KİŞİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için kişinin köpeğin sahibi olması gerekmez. Köpeği ariyet alan, vedia olarak kabul eden, intifa hakkına sahip olan, rehin alan veya çalan kişi de köpeğin verdiği zararlardan kusursuz sorumluluk hükümlerine göre sorumludur. Dolayısıyla köpeği mülkiyetinde bulunduran yanında ayni ya da şahsi hakka dayanarak zilyedinde bulunduran da zarardan sorumludur.

BAHÇEDEN KAÇAN KÖPEĞİN SALDIRISINDA SORUMLULUK

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için zarara bir köpeğin sebebiyet vermesi, köpeğin bakım ve gözetimini üstlenen kişinin varlığı, köpeğin fiili ile zarar arasında illiyet bağı ve kurtuluş kanıtının getirilmemiş olması gerekir. Bu koşulların sağlanması durumunda köpek bulunduran kusursuz sorumluluk hükümlerine göre zararı gidermekle yükümlü olur. Köpeğin bahçeden kaçmış olması ise söz konusu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.

“Somut olayda, davalının evinin bahçesinde bulunan köpek ile yine bakım ve gözetimini yaptığı komşusunun köpeğinin saldırması sonucu, davacının kaçarken düşüp yaralandığı sabittir.

Davalı yukarıda açıklanan yasal düzenleme gereğince kusursuz sorumlu olup, davacının davalının bahçesinde bulunması, davalının sorumluluğunun niteliği itibariyle başlı başına illiyet bağını kesecek boyutta-nitelikte bir hareket olarak kabul edilemez.

Buna göre, olayın gelişim biçimi ve hayvan bulunduranın sorumluluğunu düzenleyen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, davalının meydana gelen zarardan sorumlu olduğu gözetilerek…” (Yargıtay 3. HD., 2017/13265 E., 2019/4609 K., 16.05.2019 T.).

KÖPEĞİN GEÇİCİ SAHİBİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için hayvanın sahipli olması gerekir. Sahiplikten kasıt köpeğin mülkiyetine sahip olmak değil, hayvan üzerinde herhangi bir ayni ya da şahsi hakka dayanarak zilyetlik kurulmasıdır. Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için hayvanın bakım ve yönetiminin sürekli olarak üstlenilmesine gerek yoktur. Dolayısıyla, köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için geçici olarak üstlenme de yeterlidir.

KÖPEK SALDIRISI İLE ZARAR ARASINDA İLLİYET BAĞI GEREKLİ MİDİR?

Köpeğin saldırısı veya diğer fiilleri sebebiyle üçüncü kişilerin can veya mal güvenliği zarar görebilir. Ancak zararın köpeğin fiili neticesinde meydana gelmiş olması gerekir. Yani meydana gelen zarar ile köpeğin fiili arasında bağlantı kurulabilmelidir. Zarar ile fiil arasındaki illiyet bağını kesen olaylardan birinin varlığı halinde ise köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu doğmaz. İlliyet bağını kesen olaylara, mücbir sebep, zarara uğrayanın veya üçüncü kişinin ağır kusuru örnek verilebilir.

“Somut olayda, davacı tarafından, davalılara ait hayvanların tarlasına girdikleri ve tarlada bulanan mahsüle zarar verdikleri iddiası ile tazminat talep edilmektedir. Davalılar ise davacının tarlasına köy ihtiyar heyeti kararına istinaden hayvanlarını soktuklarını, ayrıca olay sırasında davacının tarlasında mahsül bulunmadığını savunmuşlardır.

Davalılar yukarıda açıklanan yasal düzenleme gereğince kusursuz sorumlu olup, don ve kırağı düşmesi nedeni ile ürünlerin ticari değeri kalmadığından köy kararı ile tarlaların hayvan sahiplerine açılmasına karar verilmiş olması, davalıların sorumluluğunun niteliği itibariyle illiyet bağını kesecek boyutta kabul edilemez. …

Dava konusu olayın yaşandığı 2013 yılı Ekim ayında meydana gelen düşük sıcaklıklardan ciddi zarar gördüğü ve biberlerin üzerinde var olan ürünün de pazar değerini yitirdiği belirtilmiştir. Bu durumda raporlar arasında çelişki vardır. Kaldı ki davacı tanıkları da davalıların hayvanları tarlaya girdiğinde tarlada halen ürün bulunduğunu beyan etmişlerdir.

Hal böyle olunca mahkemece, davalıların meydana gelen zarardan sorumlu oldukları kabul edilerek…” (Yargıtay 3. HD. 2018/1339 E., 2019/2449 K., 21.03.2019 T.).

KÖPEK BULUNDURANIN SORUMLULUKTAN KURTULMA İHTİMALİ VAR MIDIR?

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu kusursuz sorumluluğa dayanır. TBK md. 67/2 gereğince hayvan bulunduran zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Bu sebeple sorumluluktan kurtulmak isteyen köpek bulunduran kurtuluş kanıtı getirmelidir. Gerekli özen kavramı ise somut olaya göre farklılık gösterir. Değerlendirme yapılırken hayvanın tehlikelilik seviyesi, çevre koşulları ve diğer hususlar göz önünde bulundurulur.

 “Davacı tarafın, hayvan sahibinin sorumluluğuna ilişkin kurtuluş beyyinesinden yararlanabilmek bakımından delil olarak dayandığı davacı tanığı, davacının yükleme yapılan tır içinde hayvanları iple bağladığını, yükleme yapılan aracın üstünde branda ya da ağ örtüsü gibi engelleyici bir malzemenin bulunmadığını ifade etmiştir. Olay sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağına göre de, davacının hayvanlarını araca yükleme işini yaptığı yerin, araç trafiğinin yoğun olduğu ana yola 30 metre mesafede bulunduğu tespit edilmiştir. Anılan bu hususlar dikkate alındığında, davacının hayvanın sebep olduğu zararın oluşmaması için her tür tedbiri aldığına ilişkin kurtuluş beyyinesinden yararlanma şartlarının oluşmadığı görülmektedir. Mahkemece bu yönler göz önünde bulundurulup, davacının davaya konu trafik kazasında meydana gelen zarardan sorumlu olduğu gözetilerek, işin esasının incelenmesine geçilmeyişi doğru görülmemiştir” (Yargıtay 17.HD. 2015/5736 E., 2015/13018 K., 30.11.2015 T.).

KÖPEK TAHRİK EDİLMİŞSE SORUMLULUK DOĞAR MI?

Köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu için saldırıyı bir köpeğin gerçekleştirmesi gerekir. Köpeğin saldırıyı gerçekleştirirken herhangi bir dış etki altında kalmamış ve iç güdüsüne göre hareket etmiş olması gerekir. Saldırıdan önce köpeğin tahrik edilmiş olması ise köpek bulundurana rücu hakkı sağlar. Zira TBK md. 67/3 hayvanın, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olması durumunda hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkının saklı olduğunu düzenlemiştir.

KÖPEĞE TAŞ ATMAK İLLİYET BAĞINI KESER Mİ?

Köpekler içgüdülerine göre hareket ederler. İnsanlar ve diğer canlılar tarafından kendilerine karşı bir tehdit hissetmeleri halinde saldırgan davranma eğilimi gösterirler. Taş atılması suretiyle saldırmasına sebebiyet verilmesi durumunda köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu ortadan kalkmaz. Zira bu fiil illiyet bağını kesmez. Bu durumda ancak zarar gören açısından müterafik kusur indirimi yapılır.

“Somut olayda, davalının ilçe merkezinde bulunan evinin bahçesinde büyükbaş hayvanlarını otlattığı ve bu sırada davalıya ait hayvanın (tosunun) saldırması sonucu davacının yaralandığı sabittir. Davalı yukarıda açıklanan yasal düzenleme gereğince kusursuz sorumlu olup, mahkeme gerekçesinde dayanak yapılan davacının hayvana taş atması şeklindeki hareketi, davalının sorumluluğunun niteliği itibariyle başlı başına illiyet bağını kesecek boyutta-nitelikte bir hareket olarak kabul edilemez. Bu husus ancak davacı bakımından müferafik kusur olarak değerlendirilebilir.” (Yargıtay 3.H.D. 2016/21918 E., 2018/9278 K., 01.10.2018 T.).

KÖPEĞE MÜDEHALEDE BULUNMAK İLLİYET BAĞINI KESER Mİ?

Zarar gören kişinin köpeğe müdahalede bulunması illiyet bağını kesmez. Bu durumda gözetim ve denetim yükümlülüğünü ihlal eden köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu doğar. Köpeğe müdahalede bulunduğu için zarar gören kişi açısından ise müterafik kusur indirimi yapılır.

“(D)avacının olay tarihinde köpeklere tahsis edilmiş etrafı çitle çevrili oyun alanına girerek davalıya ait köpeğin boğazını sıktığı, köpeğe yumruk ve tekme attığı, köpeğin de savunma refleksi göstererek davacıyı ısırdığı,..

Mahkemece; olayın meydana gelmesinde hayvanı idare eden sıfatıyla gerekli özeni göstermeyen, gözetim ve denetim görevini yerine getirmeyen davalının kusursuz sorumluluğunun yanında ayrıca ek kusurunun bulunduğu, öte yandan köpeğe müdahalede bulunması sonucu zarar gören davacının ise ortak kusurlu sayılacağı dikkate alınıp, maddi tazminat miktarından daha düşük (makul) oranda ortak kusur indirimi yapılması gerekirken…” (Yargıtay 3.HD. 2022/1035 E., 2022/6756 K., 20.09.2022 T.).

KÖPEĞİN BAŞKASININ MALINA ZARAR VERMESİ DURUMUNDA NE YAPILIR?

Ülkemizde özellikle kırsal kesimlerde köpekler evlere ve bahçelere zarar vermektedir. Kanun koyucu bu sorunun önüne geçebilmek adına TBK md. 68’i düzenlemiştir. İlgili düzenlemede köpeğin başkasının taşınmazına zarar vermesi halinde köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu yanında taşınmaz zilyedine belli haklar ve yükümlülükler tanınmıştır. Taşınmazın zilyedi, köpeği yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir, hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa köpeği diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir. Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl köpek sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.

ZARAR GÖRENİN KÖPEĞİ ALIKOYMA HAKKI VAR MIDIR?

Zarar gören, köpek bulunduranın hukuki sorumluluğuna gidebileceği gibi köpeği alıkoyma hakkını da kullanabilir. Köpeği alıkoyma hakkı, köpeği yakalama ve köpek bulunduran zararı giderinceye kadar köpeği bırakmama şeklinde kullanılabilir. Bu hakkın doğabilmesi için köpek bulunduranın kusursuz sorumluluk koşulları gerçekleşmiş olmalı ve köpeğin bir taşınmaza zarar vermiş olması gerekir. Alıkoyma hakkını kullanmak için taşınmazın mülkiyetine sahip olmak gerekmez. Taşınmazın zilyedi de bu hakkı kullanabilir. Alıkoyma hakkı taşınmaz zilyedine köpeğe zarar verme veya ondan yararlanma hakkı ise sağlamaz. Hakkın bu şekilde kullanılmaması için kanun koyucu taşınmaz zilyedine derhâl köpek sahibine bilgi verme, eğer sahibini bilmiyorsa onu bulmak için gerekli girişimlerde bulunma yükümlülüğü getirmiştir.

ZARAR GÖRENİN KÖPEĞİ ETKİSİZ HALE GETİRME HAKKI VAR MIDIR?

Zarar görenin, köpek bulunduranın hukuki sorumluluğu yanında köpeği etkisiz hale getirme hakkını kullanabilmesi için köpeği alıkoyma hakkının şartları oluşmalı ve durum hayvanı etkisiz hale getirmeyi gerekli kılmalıdır. Hayvanı etkisiz hale getirmek için denenen bütün yöntemler başarısız olmalı ve taşınmazın korunması için başka çare kalmamalıdır. Böylece taşınmazı korumak için hiçbir yöntem denenmeden köpek etkisiz hale getirilemez. Bu şartların gerçekleşmesi yanında zarar hali hazırda doğmuşsa de köpek etkisiz hale getirilemez. Çünkü bu hakkın taşınmaz zilyedine tanınmış olma sebebi zararın önlenmesidir. Zararın doğmuş olması hakkın kullanımı amacına aykırı olur ve hukuka aykırı sonuç doğar. Hayvanın malvarlığına değil de şahıs varlığına yani kişinin kendisine zarar veriyor olması durumunda ise etkisiz hale getirilmesi için TBK md. 52/2 hükmü gereğince zaruriyet haline dayanılabilir.

“Sanığın, çit, tel veya parmaklık gibi herhangi bir koruyucu tedbir almaksızın hayvanların girmesini önlemek amacıyla bahçesinin etrafına poşetlerle bağlamış olduğu zehirli yemleri koyma maksadının sadece müştekinin hayvanlarına yönelik olmasa da, bahçesine girecek olan bütün hayvanların ölmesi veya telef olması amacına yönelik olduğu konusunda bir tereddüt bulunmadığı gözönünde bulundurulduğunda, sanığın koyduğu zehirli yemleri yiyen müştekiye ait keçilerin ölmesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin, olası kastla mala zarar verme suçunu oluşturduğu…” (Yargıtay 8. CD. 2019/8051 E., 2019/9110 K., 27.06.2019 T.).

KÖPEĞİN ÇOCUĞA SALDIRMASI DAVASI

Köpeğin çocuğa saldırması davası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEK SALDIRISINDA NE CEZA VERİLİR?

Köpek saldırısında ne ceza verilir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEK SALDIRISINDA SAHİBİNE CEZA VERİLİR Mİ?

Köpek saldırısında sahibine ceza verilir mi hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEK SALDIRISI DAVASI

Köpek saldırısı davası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEK SALDIRISI DAVASI ANKARA AVUKATI

Köpek saldırısı davası Ankara avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEK SALDIRISI TAZMİNAT DAVASI AVUKATI

Köpek saldırısı tazminat davası avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SAHİPLİ KÖPEK ÖLDÜRME CEZASI

Sahipli köpek öldürme cezası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SAHİPLİ KÖPEK SALDIRISI ŞİKAYET

Sahipli köpek saldırısı şikayet hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SAHİPLİ KÖPEK ISIRIRSA NE YAPILABİLİR?

Sahipli köpek ısırırsa ne yapılabilir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KÖPEĞİ TASMASIZ GEZDİRME CEZASI

Köpeği tasmasız gezdirme cezası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SALDIRAN KÖPEK NEREYE ŞİKAYET EDİLİR

Saldıran köpek nereye şikayet edilir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SAHİPSİZ KÖPEK ISIRIRSA NE YAPILABİLİR?

Sahipsiz köpek ısırırsa ne yapılabilir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/muris-muvazaasi-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/kira-tespit-davasi/

,

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı, taksi, otobüs, servis, çekici veya minibüs gibi ticari araçların hasar görmesi sonucunda onarılmaları süresince kullanılamamaları veya işletilememeleri sonucunda ortaya çıkan zarardır. Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybına uğrayan kişiler, kusurlu olan araç sahibi ve sürücüsüne karşı trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı talebinde bulunabilirler.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI KONUSUNA BENZER YAZILARIMIZ

Trafik kazasında olay yerini terk yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Trafik kazasında asli kusur yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Trafik kazası tespit tutanağı yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Alkollü trafik kazasında rücu yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Trafik kazasında cenaze giderleri yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Trafik kazasında müterafik kusur yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Trafik kazasında hatır taşıması yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

Ölümlü trafik kazası tazminatı yazımız için linke tıklayınız (yazıya buradan ulaşabilirsiniz).

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI KİMDEN TALEP EDİLEBİLİR?

KAZANÇ KAYBI ARAÇ SAHİBİNDEN İSTENEBİLİR Mİ?

Karayolları Trafik Kanunu (KTK) md. 85, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu araç bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletiliyorsa, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağını düzenlemiştir. KTK md. 85/5 ise işleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğunu düzenlemiştir. Dolayısıyla, araç maliki ve işleticisi meydana gelen zarardan tehlike sorumluluğu kapsamında kusursuz olarak sorumludurlar.

KAZANÇ KAYBI SÜRÜCÜDEN İSTENEBİLİR Mİ?

Aracın sürücüsü ise kusuru ile sebebiyet verdiği zarardan haksız fiil hükümleri gereğince sorumludur. Dolayısıyla trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı kusurlu olan araç sürücüsünden de talep edilebilir.

KAZANÇ KAYBI SÜRÜCÜ VE ARAÇ SAHİBİNDEN BERABER İSTENEBİLİR Mİ?

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı işleten ve sürücü üzerinde kalan rizikolardandır. Dolayısıyla, onarım süresince kullanılamayan aracın uğradığı trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı zararından kazada kusuru bulunan aracın sahibi ve sürücüsü müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI SİGORTADAN TALEP EDİLEBİLİR Mİ?

Trafik kazası sebebiyle aracın kullanılamaması veya işletilememesinden kaynaklanan trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı zararı, ayrıca teminat verilmediği sürece sigorta poliçesi kapsamındaki zararlardan değildir. Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı zararı, dolaylı bir zarar olduğundan sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilemez.

“Davalı F1 sigorta A.Ş. vekilinin temyiz istemine gelince; Davacı-karşı davalı vekili, müvekkiline ait N1 plakalı aracın ticari taksinin çalıştırılmamasından dolayı kazanç kaybı zararın da tahsilini talep etmiştir. Davalı F1 Sigorta A.Ş.nin zarara neden olan aracın trafik sigortacısı olduğu dikkate alınarak kazanç kaybından dolayı sorumluluğuna hükmedilmiştir. Ancak, zarar gören aracın çalıştırılmamasından kaynaklanan kazanç kaybı zararı, ayrıca teminat verilmediği sürece trafik sigorta poliçesi kapsamında yer alan zarar türlerinden değildir. Bu nedenle, davalı sigorta şirketinin kazanç kaybından dolayı sorumluluğuna hükmedilmesi yanlış olmuştur.” (Y. 11. HD. 04.04.2005 T., 2004/6594 E., 2005/3179 K.).

“Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği araç değer kaybının doğrudan zarar olması sebebiyle zorunlu trafik sigortası teminatının kapsamında kaldığı; ancak kazanç kaybının dolaylı zarar olduğu hususları da göz önünde bulundurularak, davacının talep ettiği alacaklar hakkında karar verilmesi gerekirken; davacı talebi içindeki farklı alacak kalemlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle davacı talebi hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” (Y. 17. HD. 08.02.2016 T., 2015/11635 E., 2016/1209 K.).

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI NASIL BELİRLENİR?

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı açısından bazı tespitler yapılmalıdır. Trafik kazasında zarar gören araç onarım süresince kullanılamayacağından, aracın kullanış amacına göre, mahrumiyet zararı belirlenmelidir. Ticari kazanç kaybı belirlenirken zorunlu giderler kazanç kaybından düşülmelidir. Bu kapsamda, aracın hangi amaçla kullanıldığı, hangi güzergahlar arasında kullanıldığı, araç kullanılırken yapılacak olan yakıt, OGS/HGS gibi zorunlu giderler hesaba katılmalıdır. Eğer uğranılan zarara ilişkin yeterince delil sunulamıyorsa, Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 50/2 gereğince, hakkaniyete uygun bir bedel tayin ve takdir edilmelidir.

“…Ancak kazanç kaybı belirlenirken, davacının aracını çalıştırmaması nedeniyle zorunlu giderleri olan yakıt ve amortisman vs. masrafları yapmadığı dikkate alınarak bu miktarın mahsubu ile net kazanç kaybının tespit edilmesi gerekir. Mahkemece yapılacak iş; bilirkişiden bu hususta ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.” (Y. 17. HD. 2006/5225 E., 2006/8352 K.).

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI TALEBİNDE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı tespiti açısından bilirkişi raporu alınmalıdır. Bilirkişi raporu için ise zarar gören tarafın ticari defter ve kayıtları getirtilmeli ve tüm dosya değerlendirilmek üzere hesap uzmanının da içerisinde bulunduğu bilirkişi kuruluna tevdi edilmelidir. Dolayısıyla trafik kazasında kazanç kaybı tespiti için zarar görenin kaza tarihindeki günlük ve aylık ortalama net kazancı da araştırılmak suretiyle ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınmalıdır.

“Davacı tarafa ait ticari araçtaki kazanç kaybının belirlenmesi yönünden, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan yetersiz ve eksik bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuştur.

Mahkemece, davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının getirtilmesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek üzere dosyanın hesap uzmanının da (mali müşavir gibi) içlerinde bulunduğu yeni bir bilirkişi kuruluna tevdii ile davacı tarafın kaza tarihindeki günlük ve aylık ortalama net kazancının Euro cinsinden olup olmadığının ve miktarının, araştırılmak suretiyle “kazanç kaybından kaynaklanan gerçek zararının” belirlenmesi için ayrıntılı gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Y. 17. HD. 18.11.2014 T., 2014/18437 E., 2014/16122 K.).

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI TALEBİNDE FAİZ

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı talebi ile birlikte faiz de istenebilir. Bunun için öncelikle davanın niteliği tespit edilmeli ve akabinde davacı lehine adi kanuni faize veya avans faizine karar verilmelidir.

“Davacı-karşı davalı vekili, 2.200.000.000.-TL araç hasarı ve 975.000.000.-TL.’den oluşan ticari araç kazanç kaybı toplamı 3.175.000.000.-TL maddi zararın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir. Ancak, kazanç kaybı bakımından davanın kısmen kabulüne, 780.000.000.-TL.nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesine rağmen, temerrüt faizi istemine ilişkin olumla ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” (Y. 11. HD. 04.04.2005 T., 2004/6594 E., 2005/3179 K.).

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI TALEBİNDE KUSUR

Trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı kazada kusuru bulunan aracın sahibinden veya sürücüsünden talep edilir. Söz konusu zarar için talep sahibinin ise kusursuz olması gerekmez. Dolayısıyla, kusurun tamamı ticari araç sahibinde olmadığı sürece trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı talep edilebilir.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI TALEBİNDE GÖREVLİ MAHKEME

Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 4/1 gereğince her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. TTK md. 5/1 gereğince ise dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Dolayısıyla, her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanan trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı davası asliye ticaret mahkemesinde, bunun dışındaki davalar ise genel yetkili mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI TALEBİNDE ARABULUCULUK

TTK md. 5/A gereğince TTK md. 4 ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Trafik kazasında kazanç kaybı talebi de her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuşsa dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması gerekir. Aksi takdirde trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı talebi dava şartı yokluğundan reddedilecektir.

KUSURSUZ SÜRÜCÜ TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBI İSTEYEBİLİR Mİ?

Trafik kazasında sürücüsü olduğu ticari aracın hasar görmesi sonucunda aracı kullanamayan sürücünün zararı yansıma zarardır. Doğrudan zarar gören araç sahibinden dolaylı olarak yansıyan bu zarar sebebiyle üçüncü kişi konumunda bulunan sürücü tazminat talep edemez. Dolayısıyla aracın sahibinden farklı olarak araç sürücüsü trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı talebinde bulunamaz.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBINDA İCRA TAKİBİ

Taksi, otobüs, servis, çekici veya minibüs gibi ticari araçların hasar görmesi sonucunda onarılmaları süresince kullanılamamaları sonucunda ortaya çıkan trafik kazası sebebiyle kazanç kaybı zararı için icra takibi başlatılabilir. Genel haciz yolu ile başlatılan icra takibinde aracın günlük net kazanç kaybı ile aracın kullanılamadığı süre dikkate alınarak alacak miktarı belirlenir. Araç işleticisine ve şoförüne tebliğ edilen ödeme emrine 7 gün içerisinde itiraz edilmezse icra takibi kesinleşir ve alacaklı tarafından haciz yapılabilir.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE KAZANÇ KAYBINDA İCRA TAKİBİNE İTİRAZ

Genel haciz yolu ile başlatılan icra takibine borçlu tarafından 7 gün içerisinde itiraz edebilir. İcra takibine itiraz edilmesi durumunda borç kesinleşmeyeceği için alacaklı tarafından haciz işlemi yapılamaz. Bu durumda alacaklı görevli mahkemede dava açmalı ve alacağını tespit ettirerek ilamlı icra yoluna başvurmalıdır. Bu durumda ise borçlu ayrıca ilam vekalet ücreti ve yargılama gideri ödemek zorunda kalacaktır.

,

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU PARASAL SINIRLAR 2023

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU PARASAL SINIRLAR 2023

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU PARASAL SINIRLAR 2023 NEDİR?

Sigorta Tahkim Komisyonu parasal sınırlar 2023, uyuşmazlığın heyet tarafından incelenmesi, hakem kararlarına karşı Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz veya itiraz üzerine verilen hakem kararları için temyiz hususunda 2023 yılında belirlenen sınırlardır.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU PARASAL SINIRLAR 2023 YILINDA DEĞİŞTİ Mİ?

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu md. 30/21’de, ilgili maddede yer alan maktu para miktarlarının, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Üretici Fiyatları Endeksi artış oranını aşmamak suretiyle artırılabileceği düzenlenmiştir. Bu yetki Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından kullanılarak 16.04.2022 tarihli Sigortacılık Kanununun 30 uncu Maddesinin On İkinci ve On Beşinci Fıkralarında Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ (Eski Tebliğ) yayımlanmış ve Sigorta Tahkim Komisyonu parasal sınırlar değiştirilmiştir. Daha sonrasında 28.02.2023 tarihli Sigortacılık Kanununun 30 uncu Maddesinin On İkinci ve On Beşinci Fıkralarında Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Yeni Tebliğ) yayımlanmış ve Sigorta Tahkim Komisyonu parasal sınırlar 2023 yılında tespit edilmiştir.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU ÖNCEKİ PARASAL SINIRLAR NEDİR?

Sigorta Tahkim Komisyonu önceki parasal sınırlar, Eski Tebliğ ile düzenlenmişti. İlgili düzenleme, uyuşmazlığa düşen taraflar arasında, açık ve yazılı şekilde yapılması gereken sözleşme ile daha yüksek bir tutar belirlenmemişse, hakemin verdiği yüz yedi bin Türk Lirasına kadar olan kararların her iki taraf için kesin olduğu, yüz yedi bin Türk Lirasının üzerindeki kararlar için temyize gidilebileceği düzenlenmişti.

Heyet teşekkülü hususu ise Tebliğ md. 3/3’te düzenlenmişti. İlgili düzenleme, Komisyon’un, işin niteliğine bağlı olarak en az üç sigorta hakeminden oluşan bir heyet oluşturulmasına karar verebileceği, uyuşmazlık konusu miktarın yirmi dört bin Türk Lirası ve üzerinde olduğu durumlarda heyet teşekkülünün zorunlu olduğu düzenlenmişti.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU YENİ PARASAL SINIRLAR NEDİR?

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU NEZDİNDE İTİRAZ SINIRI

Yeni Tebliğ md. 2’de, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurusu yapılan on beş bin Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarının kesin olduğu, on beş bin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz edilebileceği düzenlenmiştir.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU KARARLARINA KARŞI TEMYİZ SINIRI

Yeni Tebliğ md. 2’de, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen hakem kararları için temyize gidilebileceği düzenlenmiştir.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU HEYET TEŞEKKÜLÜ SINIRI

Yeni Tebliğ md. 2’de, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan elli bin Türk Lirası ve üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında heyet teşekkülünün zorunlu olduğu ifade edilmiştir.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU PARASAL SINIRLAR YÜRÜRLÜK TARİHİ

Yeni Tebliğ md. 3’te, bu Tebliğ’in yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ifade edilmiştir. Yeni Tebliğ 28.02.2023 tarihinde yayımlandığı için bu tarihte yürürlüğe girecektir. Yukarıda belirtilen parasal sınırlar, Yeni Tebliğ’in yürürlüğe girdiği 28.02.2023 tarihinden sonra yapılan uyuşmazlık başvuruları için geçerli olacaktır.

GENEL BİLGİ

SİGORTA DAVALARI ANKARA AVUKATI

Sigorta davaları Ankara avukatı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTADAN PARA ALINMASI ŞARTLARI

Sigortadan para alınması şartları hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASI TAZMİNAT ALMA SÜRECİ

Trafik kazası tazminat alma süreci hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASINDA YARALANDIM NE YAPMALIYIM

Trafik kazasında yaralandım ne yapmalıyım hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

VUR KAÇ DURUMUNDA TAZMİNAT ALABİLİR MİYİM

Vur kaç durumunda tazminat alabilir miyim hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASI SONRASINDA İFADE VERME

Trafik kazası sonrasında ifade verme hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASI DAVASI AVUKATI

Trafik kazası davası avukatı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA TRAFİK KAZASI AVUKATI

Ankara trafik kazası avukatı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA TRAFİK KAZASI DAVASI

Ankara trafik kazası davası hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASI AVUKAT ÜCRETLERİ

Trafik kazası avukat ücretleri hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili konular için bkz.

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasinda-asli-kusur/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasi-tespit-tutanagi/

https://www.hkavukatlik.com/alkollu-trafik-kazasinda-rucu/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasinda-cenaze-giderleri/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasinda-hatir-tasimasi/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasinda-muterafik-kusur/

https://www.hkavukatlik.com/olumlu-trafik-kazasi-tazminati/

, , , , ,

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI

kentsel-donusum-sozlesmelerinde-gecikme-nedeniyle-kira-alacagi

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI

Kentsel dönüşüm, genellikle doğal afet risklerine karşı önlem amaçlı ya da zaman içinde oluşan kentleşmeye uygun olarak belli bir bölgenin ya da taşınmazın yeniden yapılmasını veya yenilenmesini ifade eder. Kentsel dönüşüm sözleşmeleri genellikle belediyeler ile ya da Toplu Konut İdaresi(TOKİ) ile vatandaşlar arasında imzalanan sözleşmelerdir.  Kentsel dönüşüm sözleşmeleri, kamu kurumlarının teşviki ile planlanarak hayata geçirilen projelerle ilgili bölgedeki vatandaşların katılımı sağlanarak oluşturulur. Kentsel dönüşüm uygulaması TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeler, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri tarafından yapılabilmektedir. Kentsel dönüşüm sözleşmeleri ile birçok riskli ya da yenilenmesi gereken bölge, zamanının şartlarına uygun hale getirilmiştir. Bunun yanında kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde birçok mağduriyet de oluşmuştur. Kentsel dönüşüm sözleşmesi sebebiyle yaşanan mağduriyetler arasında konutun geç teslimi ve ayıplı ifa sayılabilir. Bu makalede kentsel dönüşüm sözleşmesinde gecikme nedeniyle kira alacağı anlatılacaktır. Bununla birlikte kentsel dönüşüm sözleşmelerine ilişkin gerek TOKİ gerek belediyeler vb. kurumlarla sorunlar yaşanması halinde kentsel dönüşüm sözleşmeleri hakkında deneyim ve tecrübe sahibi bir avukatla çalışılması önemlidir.  Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme nedeniyle kira alacağı konusundan bahsetmeden önce kentsel dönüşüm ile ilgili hususlar ayrıntılı bir şekilde incelenecek ve kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme nedeniyle kira alacağı konusuna ilişkin hususlar ayrıntılı bir şekilde açıklanacaktır.

Aşağıda; kentsel dönüşüm nedir, kentsel dönüşüm sözleşmesi nedir, kentsel dönüşüm kapsamında kira yardımı, kentsel dönüşüm sözleşmesinde geç teslim, kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme nedeniyle kira alacağı hususlarından bahsedilecektir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDİR?

Kentsel dönüşüm en genel tabiri ile kentsel sorunları çözmek için yapılan planlı ve sistemli eylemlerin tamamına verilen isimdir. Kentsel dönüşüm, doğal afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde ve kentsel yaşam standartlarına uygun olmayan alanlarda uygulanır. Kentsel dönüşüm, bu tür arazilerde sağlıklı ve güvenli yaşam alanları oluşturmak için sistemli ve planlı olarak yapılan tasfiye ve yenileme işlemleridir. Kentsel dönüşüm kamu girişimi veya yardımıyla kentleri ve kentlerin bir bölümünü, günün değişen koşullarına daha uygun bir bölge haline getirir.

“Doğal afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların arsa ve arazilerde, teknik ya da sanat ölçüt ve standartlarına uygun olmayan yapıların yenilenerek sağlıklı ve güvenli yaşama çevreleri oluşturmak amacıyla tasfiye ve yenilemelere ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, C.1, s. 681) olarak tanımlanan kentsel dönüşüm kavramı “Kamu girişimi ya da yardımıyla, yoksul komşulukların temizlenmesi, yapıların iyileştirilmesi, korunması, daha iyi barınma, çalışma ve dinlenme koşulları, kamu yapıları sağlanması amacıyla, yerel tasar ve izlenceler uyarınca, kentleri ve kent özeklerinin tümünü ya da bir bölümünü, günün değişen koşullarına daha iyi çevre verebilecek duruma getirme” şeklinde de açıklanabilir (Ünal, Erol/Duyguluer, Feridun/Bolat, Ersin: İmar Terimleri, TODAİE Yay., Ankara 1998, s. 103-atıf yapan; Melikşah, Yasin: Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Hukuki Boyutu, TBB Dergisi, Sayı 60, 2005, s.105).”( Yargıtay Kararı – HGK., E. 2019/42 K. 2022/42 T. 25.1.2022)

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Kentsel dönüşüm sözleşmeleri, kentsel dönüşüm uygulayan kurum veya kişilerle, üzerinde kentsel dönüşüm yapılması planlanan taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiler arasında yapılan sözleşmelerdir. Genellikle arsa payı karşılığı(kat) inşaat sözleşmesi ya da taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olarak yapılmaktadır.

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesi olarak da ifade edilmektedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, aralarındaki sözleşme sebebiyle yüklenicinin bir yapı meydana getirmeyi arsa sahibinin de arsanın belli bir payının bedel olarak devredilmesini ya da devredeceğine ilişkin taahhüt vermesi karşılığında kurulan bir sözleşmedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri çift tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Yükleniciye bir eser meydana getirme borcu, taşınmaz sahibine ise devir borcu yükler.  Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde, genellikle inşaatı yapan kurumlar veya kişiler tarafından yapılacak konut ya da iş yerinden taşınmaz sahibine daire veya daireler verilmesi şeklinde kararlaştırılan bir sözleşmedir. Bununla birlikte farklı bağımsız bölümlerin mülkiyeti de yükleniciye yaptığı işin karşılığı olarak verilir. Kentsel dönüşüm amacıyla yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da öngörülen şartlara uygun olarak yapılmalıdır. Bu kapsamda yapılacak taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri de bu kanun ve genel hukuk kuralları göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA KİRA YARDIMI

Kentsel dönüşüm kapsamında taşınmaz sahiplerine kira yardımı yapılır. Kentsel dönüşüm sözleşmesi kapsamında anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanındaki yapıların maliklerine yapılan kira yardımı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanındaki yapıların maliklerine tahliye veya yıkım tarihinden itibaren Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca kararlaştırılan aylık kira yardımı yapılabilir. Yardım süresi riskli alan dışındaki riskli yapılarda on sekiz aydır. Riskli ve rezerv yapı alanlarında kira yardım süresi kırk sekiz ayı geçmemek şartı ile ilgili kurumca belirlenir. Kira yardımı talebini kentsel dönüşüm uygulamasını yapan İdare(Belediyeler, il özel idareleri vb.) veya TOKİ değerlendirir. Kira yardım talebinin kabul edilmesi halinde kira yardımı ilgililere ödenmek üzere İdare veya TOKİ’nin hesabına yapılır. Bununla birlikte kira yardımı, riskli yapılarda talebin Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü olan illerde Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü, diğer illerde ise Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılması durumunda İdarenin onaylaması üzerine, doğrudan riskli yapı maliklerinin hesap numaralarına yatırılabilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMESİNDE GEÇ TESLİM

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde, yapılan proje kapsamında yüklenici yaptığı işi dürüstlük kuralına ve kanunlara aykırı olmamak koşuluyla uygun bir sürede tamamlamalıdır. Kentsel dönüşüm sözleşmesinde yapılacak işin niteliğine uygun düşecek bir süre sözleşmelerle belirlenmiş olabilir. Bu süreyi belirlerken de dürüstlük kuralı ve kanun hükümleri gözetilmelidir. Sözleşmede belirlenen sürede yükleniciden kaynaklanmayan sebeplerle işin tamamlanmaması halinde arsa sahibi tarafından yükleniciye ek süre verilebilir.  Bunun dışındaki sebeplerle işin sözleşmede kararlaştırılan sürede tamamlanmaması halinde kentsel dönüşüm sözleşmesinde geç teslim meydana gelecektir.

Kentsel dönüşüm sözleşmesinde süre kararlaştırılmamış ise sözleşmeye uygun olarak kararlaştırılan inşaat, objektif iyi niyet kurallarına uygun ve işin niteliği ile büyüklüğünün gerektirdiği imalat süresi içerisinde tamamlanmalıdır. Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde süre kararlaştırılmamış olması, inşaatın hak sahibine herhangi bir zamanda teslim edileceği anlamına gelmez. Kentsel dönüşüm sözleşmesi haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç olmak üzere işin niteliğine uygun düşecek bir sürede tamamlanmalıdır. Bu kapsamda tespit edilen sürelerden sonra teslim edilen taşınmaz üzerindeki yapılar geç teslim edilmiş sayılır. Kentsel dönüşüm sözleşmesi kapsamında kararlaştırılan taşınmaz inşaatının hiç teslim edilmemesi ya da geç teslim edilmesi halinde hak sahibi sözleşmeden dönebilir. Bunun yanında eğer kentsel dönüşüm sözleşmesinde bir süre belirlenmiş ise taşınmazın o süre içerisinde teslim edilmemesi sebebiyle arazi sahibi, uğradığı zararların tazmin edilmesini isteyebilir.

“Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin ve teslime ilişkin makul sürenin tespiti istemine ilişkindir. Davalı … ile diğer davalı … arasında davaya konu taşınmazların bulunduğu mahallerde çarpık yapılaşmanın kentsel yapıya dönüştürülmesine ilişkin protokol imzalanmıştır. … Belediyesi ile davacılar arasında muvafakat senedi imzalanmış ve taşınmazlar muvafakat senedi doğrultusunda davalı … ye devredilmiştir. Davacılar ve … Belediyesi arasında düzenlenen muvafakat senedi içeriğinde işe başlama ve bağımsız bölümleri davacıya teslim etme sürelerine ilişkin herhangi bir şart kararlaştırılmamıştır. Başka bir anlatımla teslim süresi kararlaştırılmamış, teslim süresini belirleme yetkisi davalıya tanınmıştır. Ancak davalı, bu yetkisini kullanırken objektif iyi niyet kurallarına uygun davranmalı ve haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç işin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde tamamlamalıdır.”( Y. 23. HD., E. 2016/8396 K. 2019/4418 T. 23.10.2019)

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme sebebiyle en sık karşılaşılan sorunlardan biri de kira alacağına ilişkindir. Kentsel dönüşüm kapsamında elde edeceği konut veya iş yerlerinden gelir elde etmeyi düşünen arazi sahipleri, geç teslim sebebiyle kira gelirlerinden mahrum kalmaktadır. Bu durumda arazi sahibi, inşaatın geç bitirilmesi sebebiyle gecikilen süre kadar yapıdan yararlanamamaktadır. Dolayısıyla kentsel dönüşüm sebebiyle inşaatın geç teslimi halinde müspet zarar kapsamında kira tazminatı talebinde bulunulabilir.

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme nedeniyle kira alacağı sözleşmede kararlaştırılan tarihin geçmesine rağmen yüklenicinin eseri henüz teslim etmemesi ya da sözleşmede süre kararlaştırılmamış ise dürüstlük kuralı gereği işin niteliğine uygun düşecek bir sürede teslim yapılmamış ise arsa sahibi gecikilen süre kadar kira geliri kaybını isteyebilir. Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde gecikme sebebiyle kira alacağına ilişkin talepte bulunmak isteyen kişilerin kentsel dönüşümle ilgili donanım ve deneyim sahibi bir avukattan yardım almasında fayda vardır. Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde geç teslim sebebiyle kira alacağına ilişkin açılan davada avukattan yardım almak olabilecek hak kayıplarının önüne geçecektir. Kentsel dönüşüm sözleşmelerinde geç teslim sebebiyle oluşan zararın tespiti önemlidir. Dolayısıyla kentsel dönüşüm sözleşmelerine ilişkin taleplerde bir avukattan yardım almak da çok önemlidir.

“ Sözleşmede kira tazminatı (gecikme tazminatı) maktu tayin edilmişse, kira kaybına bu maktu miktara göre o da cezai şartı aşan kısmına hükmolunur. Somut olayda, gecikme cezası (cezai şart) ve gecikme tazminatı (kira tazminatı) kararlaştırılmadığına göre, temerrüt tarihinden teslim tarihine (olayda taleple bağlı kalınarak 18.4.1994 tarihine) kadar olan süre için serbest rayice göre takdir edilecek gecikme tazminatına, ihtirazi kayıt aranmaksızın, hükmolunmak gerekirken, yazılı gerekçe ile bu kalem isteğin reddi doğru olmamış ve hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.”( Yargıtay, 15. Hukuk Dairesi, E. 1998/1245, K. 1998/1720, T. 29.04.1998)

GENEL BİLGİLER

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI DAVASI

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinden gecikme nedeniyle kira alacağı davası ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI AVUKATI

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinden gecikme nedeniyle kira alacağı avukatı ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÖZLEŞMELERİNDE GECİKME NEDENİYLE KİRA ALACAĞI ANKARA AVUKATI

Kentsel dönüşüm sözleşmelerinden gecikme nedeniyle kira alacağı Ankara avukatı ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ

Kentsel dönüşüm satış vaadi sözleşmesi ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM DAVASI TOKİ

Kentsel dönüşüm davası TOKİ ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM DAVASI GECİKME

Kentsel dönüşüm davası gecikme ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM YARGITAY KARARLARI

Kentsel dönüşüm davası Yargıtay kararları ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ANKARA AVUKATI

Kentsel dönüşüm Ankara avukatı ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ

Kentsel dönüşüm kapsamında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA TAŞINMAZ SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ

Kentsel dönüşüm kapsamında taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile ilgili hususta yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

Diğer Makalelerimizi Buradan Okuyabilirsiniz.

,

Güvence Hesabına Karşı Dava

Güvence Hesabına Karşı Dava Avukatı

Güvence hesabına karşı dava konusu incelenmeden önce güvence hesabının hangi amaçla oluşturulduğu üzerinde durulmalıdır. Güvence hesabı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile mülga 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde oluşturulmuştur.

Konuya ilişkin olarak aşağıda güvence hesabının karşıladığı zararlar, maddi zararları karşılayıp karşılamadığı, araç değer kaybını karşılayıp karşılamadığı gibi hususlar yanında teminat limiti, kaza tespit tutanağının önemi, kusur oranı, dava şartı arabuluculuk, görevli mahkeme, dava masrafları, icra takibi, icra takibine itiraz, ödeme yapılması, talep edenlerin çokluğu, rücu davası ve Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

A- Güvence Hesabına Karşı Dava Nedir?

Güvence hesabına karşı dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu md. 13’te sayılan şartların oluşması durumunda tazminatların güvence hesabından tahsili amacıyla açılabilecek davadır.

B- Güvence Hesabı Hangi Zararları Karşılar?

Güvence hesabına karşı dava açılabilmesi için aşağıdaki şartların oluşması gerekir.

1- Sigortalının Tespit Edilememesi Durumunda Güvence Hesabına Karşı Dava

Sigortalının tespit edilememesi durumunda bedensel zararlar için güvence hesabına karşı dava açılabilir. Örnek olarak, araç sürücüsünün olay yerini terk etmesi neticesinde (konuya ilişkin yazı için tıklayınız) zararı karşılayacak kişilerin tespit edilememesi halinde güvence hesabına karşı dava açılabilir.

2- Araç Sigortasının Bulunmaması Durumunda Güvence Hesabına Karşı Dava

Rizikonun meydana geldiği tarihte sigortası bulunmayan aracın neden olduğu bedensel zararlar için güvence hesabına karşı dava açılabilir. Dolayısıyla kazanın oluşmasında kusurlu olan aracın sigortası (konuya ilişkin yazı için tıklayınız) bulunmasa da güvence hesabına karşı dava açılarak tazminatlar talep edilebilir.

3- Poliçe Teminatının Düşük Olması Durumunda Güvence Hesabına Karşı Dava

Rizikonun meydana geldiği tarihte zorunlu olan teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasında fark varsa bu fark kadar güvence hesabına karşı dava açılabilir. Dolayısıyla kazanın oluşmasında kusuru bulunan aracın sigorta poliçesi zorunlu teminat limitlerinden düşükse bedensel zararlar açısından aradaki fark kadar güvence hesabına karşı dava açılabilir.

4- Sigorta Şirketinin Ruhsatının İptali Durumunda Güvence Hesabına Karşı Dava

Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptali ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için güvence hesabına karşı dava açılabilir. Burada bedensel zararlar yanından maddi zararlar da teminat altına alınmıştır.

5- Aracın Çalınması Durumunda Güvence Hesabına Karşı Dava

KTK md. 107 gereğince işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse sorumlu tutulamaz. Bu kapsamda, çalınmış veya gasbedilmiş bir aracın karıştığı kazada, işleten KTK md. 107 gereğince sorumlu tutulmadığını ispat ederse bedensel zararlar için güvence hesabına karşı dava açılabilir.

C- Güvence Hesabı Maddi Zararı Karşılar Mı?

Sigortacılık Kanunu md. 14/2’de gerekli görülen hallerde, eşyaya gelecek zararların kısmen veya tamamen güvence hesabı tarafından karşılanmasına Bakanlar Kurulu (Cumhurbaşkanı)’nun yetkili olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında Sigortacılık Kanunu md. 14/2-c gereğince zarardan sorumlu aracın sigortasını yapan şirketin mali bünye zaafiyetine uğraması durumunda maddi zararlar için de güvence hesabına gidilebilir. Dolayısıyla güvence hesabı bu durumlarda maddi zararları karşılar.

D- Güvence Hesabı Araç Değer Kaybı Davası

Kural olarak araç değer kaybından kaynaklı talepler için güvence hesabına karşı dava açılamaz. Ancak zarardan sorumlu aracın sigortasını yapan şirketin mali bünye zaafiyetine uğraması durumunda araç değer kaybı tazminatı için güvence hesabına gidilebilir.

E- Güvence Hesabı Teminat Limitleri

Güvence Hesabı Yönetmeliği md. 17 gereğince güvence hesabı, zorunlu sigorta teminatı sınırları içinde yaptığı ödemeler ile borcundan kurtulur. Zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan zararlar ise ancak zarara sebebiyet veren veya hukuken sorumlu olanlardan talep edilebilir.

F- Güvence Hesabına Karşı Davada Trafik Kazası Tespit Tutanağı

Trafik kazası tespit tutanağı, güvence hesabına karşı açılacak dava açısından önem taşır. Nitekim, sorumluların tespiti, zararın güvence hesabı tarafından karşılanacak zararlardan olup olmadığı, kusur oranı gibi hususlar temel olarak kaza tespit tutanağına göre tespit edilir. Bunun yanında güvence hesabının karşılayacağı zararlarda kaza tespit tutanağının genel olarak kolluk kuvveti veya zabıta tarafından düzenlenmesi aranmaktadır (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

G- Güvence Hesabına Karşı Davada Kusur Oranı

Güvence hesabına karşı açılacak davada kusur oranı talep edilecek tazminatın tutarını etkileyen en önemli unsurdur. Kusur oranının doğru bir şekilde belirlenmesi için ise kaza tespit tutanağı, tanık beyanları, mobese görüntüleri ve kamera kayıtlarından yararlanılabilir (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

H- Güvence Hesabına Başvuruda Sigorta Tahkim Komisyonu

Güvence Hesabı Yönetmeliği ek md. 2 gereğince güvence hesabından faydalanacak kişiler ile güvence hesabı arasında meydana gelecek sigorta hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulabilecektir (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

İ- Güvence Hesabına Karşı Dava Masrafları

Güvence hesabına karşı dava masrafları tercih edilen yargılama usulüne göre değişkenlik gösterir. Uyuşmazlığın Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru suretiyle çözülmesi durumunda yargılama masrafı olarak başvuru ücreti ve bilirkişi ücretleri, mahkeme eliyle çözülmesi durumunda ise dava harç ve masrafları ödenmektedir. Mahkeme eliyle çözülen davalarda yargılama masrafları nispeten yüksektir.

J- Güvence Hesabına Karşı Dava Görevli Mahkeme

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 1483/1’de sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dallarda zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiştir. TTK md. 4/1-a’da ise her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı belirtilmiştir. İlgili düzenlemelerden hareketle zorunlu mali mesuliyet sigortalarından doğan uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Güvence hesabının sorumluluğunun TTK md. 1483/1’den kaynaklandığı ve TTK’dan kaynaklanan davaların TTK md. 4/1-a uyarınca ticari dava sayıldığı gözetildiğinde güvence hesabına karşı açılan davada asliye ticaret mahkemesi görevli olacaktır.

Somut uyuşmazlıkta; davacı … zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan davalının işleteni ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu kazada yaralanan dava dışı kişiye ödediği ve dava dışı şahsa ait araçta ise çarpmanın etkisi ile oluşan hasardan doğan zararı da ödediği tazminatı, haksız fiilden sorumlu olan davalıdan rücuan talep etmektedir. Güvence Hesabının sorumluluğunun TTK’nın 1483/1. maddesinden kaynaklanmasına ve aynı Kanunun 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” (YARGITAY 5. HD. 2020/7592 E., 2020/9097 K., 03.11.2020 T.)

K- Güvence Hesabına Karşı Dava Şartı Arabuluculuk

TTK md. 5/A’da TTK md. 4’de belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı olarak değerlendirilmiştir. Güvence Hesabı’na karşı açılacak dava da TTK md. 4 kapsamında ticari dava sayıldığından dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmalıdır.

L- Güvence Hesabı İcra Takibi ve İcra Takibine İtiraz

Dava açılmadan önce güvence hesabının sorumlu olduğu tutar belirlenerek ilamsız icra takibi yapılabilir. Ancak icra takibine karşı genel olarak itiraz edildiği için akabinde itirazın iptali davası açılması gerekir.

M- Güvence Hesabı Tarafından Ödeme Yapılması

Güvence Hesabı Yönetmeliği md. 14 gereğince güvence hesabı tarafından gerekli inceleme yapıldıktan sonra, tazminat miktarında ve hak sahiplerinde tereddüt bulunmadığı takdirde belirlenen miktar hak sahiplerine ödenmektedir.

N- Güvence Hesabından Tazminat Talep Edenlerin Çok Olması

Güvence Hesabı Yönetmeliği md. 18 gereğince aynı olayda zarar görenlerin tazminat giderleri, yürürlükteki zorunlu sigorta teminat tutarlarından fazlaysa zarar görenlerden her birinin güvence hesabına karşı yöneltebileceği talepler, teminat tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur. Güvence hesabı, başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerden birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunursa, yaptığı ödeme çerçevesinde diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır.

O- Güvence Hesabından Talepte Bulunanların Zarar Sorumlusuna Karşı Dava Açması

Güvence Hesabı Yönetmeliği md. 19 gereğince güvence hesabından talepte bulunan hak sahipleri, zarar sorumlusuna karşı açtıkları davaları güvence hesabına bildirmek zorundadırlar. Güvence hesabı ise açılan davaların mahiyetine göre, yapacağı ödemeleri durdurabilir veya açılan davalara müdahil olarak katılabilir.

P- Ölümlü Trafik Kazasında Güvence Hesabına Karşı Dava

Motorlu bir aracın işletilmesi sırasında meydana gelen kazada ölüm meydana gelebilir. Kazanın güvence hesabının sorumlu olduğu bir kaza olduğu durumda ölenin destekleri Güvence Hesabına karşı destekten yoksun kalma tazminatı talepli dava açabilirler (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

Q- Güvence Hesabına Karşı Davada Cenaze Giderleri

Cenaze giderleri bedensel zarar kalemleri arasında olmadığından zarardan sorumlu aracın sigortasını yapan şirketin mali bünye zaafiyetine uğraması durumu hariç güvence hesabına gidilemez (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

R- Güvence Hesabı Rücu Davası

Güvence Hesabı Yönetmeliği md. 16 gereğince güvence hesabından yapılan ödemeler nedeniyle; zorunlu sigorta yaptırmayan veya geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu sigortaları yaptırmayan kişilere, sorumlunun sonradan belli olması halinde bu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, zarardan sorumlu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, yapılan ödemeler çerçevesinde yükümlü sigorta şirketine ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rücû edilebilir (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

S- Güvence Hesabı Manevi Tazminatı Karşılar Mı?

Güvence hesabının karşıladığı zararlar arasında manevi tazminat bulunmaz. Bu sebeple manevi tazminat için diğer sorumlu kişilere karşı dava açılmalıdır (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

T- Güvence Hesabına Karşı Davada Hatır Taşımasının Etkisi

Trafik kazasında hatır taşıması, bir kimsenin ücretsiz olarak veya bir karşılık ya da yarar sağlanmadan taşınması durumudur. Bu durumda kaza meydana gelirse mahkeme tarafından hatır taşıması indirimi yapılır. Bu sebeple güvence hesabına karşı dava açılması durumunda bu hususa dikkat edilmelidir (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

U- Güvence Hesabına Karşı Davada Müterafik Kusurun Etkisi

Türk Borçlar Kanunu md. 52 gereğince zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Dolayısıyla güvence hesabına karşı dava açılması durumunda bu hususa da dikkat edilmelidir (konuya ilişkin yazı için tıklayınız).

V- Güvence Hesabı Dava Avukatı

Güvence hesabına karşı açılacak davada hem bedensel zararlar hem de güvence hesabının sorumluluğu doğru bir şekilde tespit edilmelidir. Zira, usuli veya esastan birçok ayrıntı güvence hesabından tahsil edilecek tazminat miktarını belirler. Bu sebeple sürecin konuya ilişkin bilgi ve tecrübeye sahip avukatlar tarafından yürütülmesinde fayda vardır.

W- Güvence Hesabından Tazminat Alanlar

Güvence hesabı, sorumluluğu gereğince her yıl binlerce kişiye ödeme yapmaktadır. Bu kapsamda güvence hesabından tazminat alanların sayısı da her geçen gün artmaktadır. Güvence hesabının sorumlu olduğu durumlardan haberdar olmayan kişiler ise tazminat talepleri hususunda muhatap bulamadıkları için bu tazminatlardan mahrum kalmaktadırlar. Dolayısıyla, bu yazı gibi toplum açısından bilgilendirici yazıların artmasının gerektiğini düşünmekteyiz.

Yazan: Av. Muhammet İkbal Karadaş

,

BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI

BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI TAZMİNATI

Bina tamamlama sigortası, Bina Tamamlama Sigortası Genel Şartları’nda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Yazımızda söz konusu genel şartlar kapsamında bina tamamlama sigortası teminat kapsamı, ek sözleşme ile teminat altına alınabilecek hususlar, teminat limiti, primin ödenmesi, sorumluluğun başlaması, tarafların hak ve yükümlülükleri, satıcıdan ek güvence istenilmesi, tüketicinin değişmesi, tazminat talebi, tazminat tutarı, ifa şekli, sona erme, rücu ve yetkili mahkeme hususları ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

A- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI TEMİNAT KAPSAMI

Bina tamamlama sigortası ile sigortacı 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında ön ödemeli konut veya devre tatil satışlarında, rizikonun gerçekleşmesi durumunda, tüketicilere sigorta teminatı sağlar. Sigorta teminatı sağlanacak durumlar ise satıcının iflas etmesi, satıcının gerçek kişi olması durumunda mirasçıların mirası reddetmesi şartıyla ölümü veya satıcının sözleşmede taahhüt edilen teslim tarihini müteakip 12 ay içinde konutu veya devre tatili tamamlayamamasıdır.

B- EK SÖZLEŞME İLE TEMİNAT ALTINA ALINABİLECEK HUSUSLAR

Bina tamamlama sigortası ile sözleşmenin kat karşılığı yapılması halinde arsa sahibine ait menfaatler, proje kapsamında yer alan dükkân, ofis vb. ticari nitelikteki taşınmazlar, bunlarla sınırlı olmamak üzere, deprem, yanardağ püskürmesi, toprak kayması, fırtına, dolu, yıldırım, sel ve su baskını gibi doğal afetler nedeni ile projenin tamamlanamaması ve bağlı kredi ile alınan taşınmazlar için kredi verenin veya konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu ek sözleşmeyle teminat kapsamına alınabilir.

C- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI TEMİNAT LİMİTİ

Bina tamamlama sigortası ile sigortacı, ön ödemeli satışa konu proje için poliçe düzenleyerek satıcıya projenin ön ödemeli satışa konu kısmı için azami bir teminat limiti tahsis eder. Proje kapsamında, tüketicilere konut veya devre tatil satışı yapılmasından sonra ise konut veya devre tatil satış bedeli üst sınır olmak üzere her bir tüketici için müstakil teminat senetleri düzenler. Müstakil teminat senetlerinin toplamı sigortacı tarafından satıcıya tahsis edilen azami teminat limitini teşkil eder. Taşınmazın kısmen bağlı kredi ile alınması halinde ise kredi veren veya konut finansmanı kuruluşu tarafından sağlanan kredi tutarını aşan kısım teminat kapsamında kalır.

D- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA SORUMLULUĞUN BAŞLAMA TARİHİ

Bina tamamlama sigortasında sigorta primi, projedeki taşınmaz sayısı, proje süresi, proje bedeli, satıcının geçmiş faaliyetleri vb. hususlar göz önünde bulundurularak hesaplanır. Prim ödeme koşulları poliçede belirlenir. Satıcı; sigorta primini ve faturalanan diğer masrafları poliçede kararlaştırılan şekil ve zamanda öder. Prim ödeme borcunda temerrüde düşülmesi halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri uygulanır. Sigortacının tüketicilere karşı sorumluluğu, teminat senedi düzenlendiği tarihten itibaren hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresinin sonunda başlar.

E- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER

1- POLİÇE DÜZENLENMEDEN ÖNCE HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER

Bina tamamlama sigortasında satıcı, sigorta teminatı talep edilen projeye ve geçmiş projelerine ilişkin bilgileri, mali durumunu gösteren belgeleri ve kredi değerliliğine ilişkin bilgileri sigortacıya sunmalıdır.

2- POLİÇE DÜZENLENDİKTEN SONRA SATICININ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Satıcı; nakdi veya gayri nakdi kredi ilişkilerini sigortacıya bildirmekle, sigortacıya bildirmeksizin üçüncü şahıslara aktifleri üzerinde şahsi ve ayni teminat vermemekle, sigorta teminatı verilmesi kararını etkileyebilecek ve poliçede bildirimde bulunulmasına ilişkin hüküm bulunan önemli ölçüdeki değişiklikleri sigortacıya bildirmekle, zararın meydana gelmesinin muhtemel olduğu hallerde sigortacıyı bilgilendirmekle, her ne ad adı altında yapılırsa yapılsın tüketicilerce yapılan ödemeleri, derhal sigortacıya bildirmekle, sigortacının talep etmesi halinde poliçede kararlaştırılan dönemlerde proje gelişimi ile ilgili bilgileri vermekle, projenin gelişimi konusunda sigortacı tarafından yapılabilecek her türlü araştırma ve incelemeye izin vermekle ve tüketicinin sözleşmeden cayması veya dönmesi halinde sigortacıya gecikmeksizin bildirimde bulunmakla yükümlüdür.

3- POLİÇE DÜZENLENDİKTEN SONRA SİGORTACININ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Sigortacı; stratejik değişiklikler ile poliçede belirtilmesi kaydıyla, satıcının kredi değerliliği açısından önemli bulduğu konular ve satıcının faaliyetleriyle ilgili gelişmeler hakkında detaylı bilgi talep edebilir. Ayrıca satıcı için bir teminat hesabı tutar ve bu hesaba, her bir tüketici için düzenlenen teminat senedini düzenlendiği tarih itibariyle dâhil eder. Bunun yanında, poliçede kararlaştırılmışsa, teminat senedi düzenlenebilmesi amacıyla sözleşme akdedilmesinden önce taşınmaz satışı ve tüketici ile ilgili bilgileri satıcıdan talep edebilir. Poliçede kararlaştırılmışsa, gerekli ön değerlendirmeyi gerçekleştirerek, her bir tüketici için, satıcının talebi üzerine teminat senedi düzenler. Tüketicinin sözleşmeden cayması veya dönmesi halinde, bahse konu tüketici için düzenlenen teminat senedini iptal eder ve satıcının teminat hesabından düşer. Teminat senetlerini ve asgari içeriği Hazine Müsteşarlığınca belirlenen ve bu sigortaya ilişkin önemli hususları içeren formu tüketicilere iletir.

4- RİZİKO GERÇEKLEŞTİKTEN SONRA SATICININ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER

Bina tamamlama sigortasında satıcı, sigorta süresi içinde veya rizikonun gerçekleşmesi halinde, poliçeye göre sorumluluğunu gerektirecek bir olayı, haberdar olduğu andan itibaren beş gün içinde sigortacıya bildirmek, sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hal ve şartlar altında gerçekleştiğini ve sonuçlarının tespiti, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin vermek, tüketicinin yaptığı ödemelerle ilgili olarak sigortacıya gerekli bilgi ve belgeleri sunmak ve sigorta konusu ile ilgili başka sigorta sözleşmesi varsa bunları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.

F- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA SATICIDAN EK GÜVENCE İSTENİLMESİ

Bina tamamlama sigortasında sigortacının talebi üzerine, satıcı; sigortacıya karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesi, sigortacıya yanlış beyanda bulunması, mali durumunun sigorta sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuş olduğunun tespit edilmesi veya poliçe düzenlenirken beyan ettiği proje planı aşamalarında toplam 6 aydan fazla gecikme olduğunun tespit edilmesi halinde, azami teminat limitini aşmayacak şekilde nakit, ipotek, banka teminat mektubu, kefalet sigortası poliçesi veya uygun görülecek başka bir güvence sunmakla yükümlüdür. Bunun yanında güvence talebinin alındığı tarihten, güvencenin fiilen sunulduğu veya mevcut bütün teminat senetlerinin tasfiye edildiği tarihe kadar olan dönem için ilave prim ödemekle yükümlüdür.

G- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA TÜKETİCİNİN DEĞİŞMESİ

Bina tamamlama sözleşmesine konu taşınmazın devir veya tesliminden önce sözleşmenin tarafı olan tüketicinin değişmesi halinde, poliçede kararlaştırılmışsa devralan tüketiciye ilişkin yapacağı değerlendirmeden sonra sigortacı, sorumluluğunun yeni tüketiciye karşı da devam etmesine karar verebilir. Satıcı, meydana gelen değişikliği, öğrendiği tarihten itibaren derhal sigortacıya bildirmelidir.

H- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA TAZMİNAT TALEBİ

Bina tamamlama sigortasında tazminat talebi, rizikonun gerçekleşmesini müteakip 6 ay içinde ve her halükârda, poliçede kararlaştırılmışsa, ek bildirim süresi içinde yapılmalıdır.

İ- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA TAZMİNAT TUTARI

Sigortacının, sigorta döneminde ödeyeceği tazminat tutarı, poliçede belirtilen azami teminat limiti ile sınırlıdır. Sigortacı bu sigorta sözleşmesi çerçevesinde üstlendiği yükümlülük uyarınca, riziko gerçekleştiğinde, tüketicilerce yapılan ödemeleri, anaparası teminat senedinde yer alan azami tutarı aşmamak üzere yasal faizi ile birlikte geri öder. Projede belirtilen taşınmaz sayısından daha fazla satış yapılmış olması halinde, teminat hesabında yer alan tüketicilere ifa ile sigortacı borcundan kurtulur.

J- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA TAZMİNATIN İFA ŞEKLİ

Sigortacı sigorta tazminatını, tüketici tarafından taşınmaza ilişkin hakların devri şartıyla nakden ödeyebilir. Sigortacı yapacağı değerlendirme sonucunda, poliçede kararlaştırılmış ise, ödeme yapmak yerine projenin tamamlanarak hak sahiplerine teslim edilmesine de karar verebilir. Bu durumda, yeni teslim tarihi yüklenicinin belirlenmesinden itibaren makul süreyi ve her halde 24 ayı geçemez. Sigortacı projeyi tamamlayacak müteahhidin seçilmesinde gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.

K- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASININ SONA ERMESİ

Taşınmazın tamamlanarak tüketicilere devir veya teslim edilmesiyle birlikte sigorta sözleşmesi sona erer. Sigortacının, düzenlemiş olduğu teminat senetlerinden kaynaklanan sorumluluğu, sözleşme konusu taşınmazın devir veya tesliminden itibaren, herhangi bir işleme gerek olmaksızın sona erer. Satıcı, taşınmazın tüketiciye teslim edildiğini derhal sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.

Sigortacı, satıcının  yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya sigortacıya yanlış beyanda bulunması, satıcının sigortacı tarafından talep edilen güvenceyi sunamaması; sigortacıya verilen güvencenin, yetersiz kalması, hükümsüz veya değersiz hale gelmesi sigorta sözleşmesini derhal hüküm doğuracak şekilde sona erdirebilir veya satıcıdan ek güvence ya da ek prim talep edebilir.

Sigorta sözleşmesinin bu nedenler ya da başka bir nedenle sona erdirilmesi halinde, sigortacı durumu Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ve adına teminat senedi düzenlenmiş kişilere 5 iş günü içinde bildirir.

L- BİNA TAMAMLAMA SİGORTASINDA RÜCU

Satıcı, sigortacının ödediği tazminat tutarını tamamen veya kısmen geri almak için taşınmaza ilişkin haklar dahil olmak üzere yararlanabileceği diğer talep imkânlarından bağımsız olarak, düzenlemiş olduğu bina tamamlama poliçesi ile ilgili ödediği tutarı, masraflar ve kanuni temerrüt faizinden yüksek olmamak kaydıyla sigortacı ve satıcının yapacakları sözleşmede anlaşacakları temerrüt faizi ile birlikte sigortacıya geri öder. Satıcı ise sigortacıya karşı sahip olduğu alacakları, bu alacaklar çekişmesiz veya yasal olarak kesinleşmişse, sigortacının rücu yoluyla talep ettiği tutarlar ile takas edebilir.

M- BİNA TAMAMLAMA SÖZLEŞMESİNDE YETKİLİ MAHKEME

Bina tamamlama sözleşmesinden doğan anlaşmazlıklar nedeniyle sigortacı aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, sigorta şirketinin merkezinin veya sigorta sözleşmesine aracılık yapan acentenin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakmakla görevli mahkemedir. Satıcı aleyhine açılacak davalarda ise davalının bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakmakla görevli mahkemedir.

İlgili konular için bkz.

https://www.hkavukatlik.com/sigorta-policesine-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/bitkisel-urun-sigortasinda-muafiyet/

https://www.hkavukatlik.com/sigorta-tahkim-komisyonunun-manevi-tazminati-inceleme-yetkisi/

https://www.hkavukatlik.com/sigorta-tahkim-komisyonu-parasal-sinirlar/

,

SİGORTA POLİÇESİNE İTİRAZ

SİGORTA POLİÇESİNE İTİRAZ USULÜ

Sigorta poliçesine itiraz, sigortacının aydınlatma açıklamasını süresinde vermemesi durumunda sigorta ettiren tarafından yapılacak itirazdır. Bu kapsamda sigortacı veya acentesinin süresinde aydınlatma açıklaması vermemesi hâlinde sigorta ettiren, on dört gün içinde sigorta poliçesine itiraz edebilir. İtiraz edilmemesi durumunda sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur.

Uygulamada, sigorta şirketleri ve acenteleri tarafından aydınlatma açıklamasının verilmediği ve sigorta ettirenin sözleşmedeki muafiyetlerden riziko ortaya çıktıktan sonra haberdar olduğu görülmektedir. Bu sebeple konunun daha iyi anlaşılması adına sigorta sözleşmesinde tarafların yükümlülükleri, sigorta sözleşmesinde sigortacının aydınlatma yükümlülüğü, aydınlatma yükümlülüğünün süresi, aydınlatma yükümlülüğünün ihlali, aydınlatma yükümlülüğüne uyulduğunun ispatı ve sigorta poliçesine itiraz edilmemesi hususları aşağıda ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

A- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Sigorta sözleşmesi kapsamında sigortacı ve sigorta ettirenin bazı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu kapsamda sigorta ettirenin; prim ödeme, doğru beyanda bulunma, rizikoyu bildirme, ağırlaşan rizikoyu bildirme, rizikodan sonra zararı azaltma ve kurtarma yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olduğundan sigorta ettirenin sözleşme kurulması aşamasında sigortacıyı aydınlatma yükümlülüğü de bulunmaktadır.

2- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE SİGORTACININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Sigorta sözleşmesi kapsamında sigortacının ise poliçe verme ve riziko gerçekleştiğinde sigorta tazminatı ya da bedelini ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olduğundan sigortacı açısından da aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.

B- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE SİGORTACININ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

1- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE SİGORTACININ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI

Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 1423’te sigortacının aydınlatma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar.

2- SİGORTA SÖZLEŞMESİNDE SİGORTACININ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN SÜRESİ

Sigortacı veya acentesi tarafından sigorta ettirene aydınlatma açıklaması on dört gün içerisinde verilmelidir.

3- SİGORTACI TARAFINDAN AYDINLATMA AÇIKLAMASI VERİLDİĞİNİN İSPATI

Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. Dolayısıyla sigortacı bu durumu ispat etmeli, aydınlatma açıklamasının verilmediğinin sigorta ettiren tarafından ispat edilmesi ise beklenmemelidir.

4- SİGORTACININ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYMAMASI

Sigorta sözleşmesinde aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz edebilir. Söz konusu sürede itiraz edilmemesi durumunda ise sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur.

C- SİGORTA ETTİRENİN SİGORTA POLİÇESİNE İTİRAZ ETMEMESİ

Sigorta ettirenin on dört günlük yasal süre içerisinde sigorta poliçesine itiraz etmemesi ve cayma hakkını kullanmaması durumunda sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış sayılır. Poliçede bazı rizikolar kapsam dışında bırakılmış veya belirli bir muafiyet süresi öngörülmüş olsa da süresinde itiraz edilmemesi bu şartların geçerli kabul edilmesine sebep olur. Bu durumda sigorta ettiren sigorta tazminatının ödenmesini talep edemez.

Sigortacının aydınlatma yükümlülüğüne uyduğu ise poliçenin sigorta ettirenin e-posta adresine gönderilmesi, bilgilendirme formunun sigortacıdan istenmesi veya bilgilendirme formuna sigorta şirketinin internet sitesinden ulaşılabilmesi gerekçe gösterilmektedir. Tüm bunlara rağmen sigortacı veya acentesi tarafından eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunulduğu tespit edilirse poliçede kapsam dışında bırakılan bazı rizikolar için de sigorta tazminatı talep edilebilir.

“Somut olayda; davacı ile davalı sigortalı arasında telefon görüşmesi yoluyla hayat sigortası sözleşmesi kurulmuş ve davacının isteği üzerine e-posta adresine gönderilen poliçede; poliçe başlangıç tarihinden itibaren ilk 90 gün içinde ortaya çıkan tehlikeli hastalıklar ve ameliyatların teminat kapsamı dışında olduğu, tehlikeli hastalıklar teminatı yönünden, tehlikeli hastalığın kapsamı ve uygulanmasına ilişkin ek özel şartlar çerçevesinde işlem yapılacağı, tehlikeli hastalıklar ek teminatı kapsamına giren sağlık risklerinin; kanser, organ nakli, böbrek yetmezliği, körlük, multiple skleroz olduğu, hayat sigortaları bilgilendirme formunun sigortacıdan istenip, dikkatlice okunması gerektiği, bilgilendirme formuna www. avivasa.com.tr adresinden ulaşılabileceği düzenlenmiştir.

Temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi Daire kararında her ne kadar; poliçe ile davacının yakalanması muhtemel tehlikeli hastalıkları ve vefatının teminat altına alındığı, davacının poliçe düzenlendikten 3 gün sonra 19/09/2013 tarihinde kalp krizi geçirdiği ve ameliyat olduğu, koroner arter hastalığı nedeniyle davacının geçirdiği kalp krizinin yaşamsal tehlike oluşturabilecek ve ölümle sonuçlanabilecek tehlikeli hastalık olması nedeniyle poliçe teminatı kapsamında olduğu, davalı sigorta görevlilerince kalp krizi hastalığının teminat kapsamında olduğunun belirtildiği, davalının davacının geçirmiş olduğu koroner arter hastalığının teminat kapsamında olmadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığı, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre poliçe düzenlendiği sırada davacının bunu bilmesinin mümkün olmadığı, davalıya eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunmadığı, davalının bilirkişi raporuna karşı itirazlarının mahkemece değerlendirildiği, poliçenin 4. maddesinde belirtilen poliçe başlangıç tarihinden itibaren ilk (90) gün içinde ortaya çıkan tehlikeli hastalıklar ve ameliyatlar teminat kapsamı dışında bırakılmış ise de; Poliçenin 5. maddesinde bunların sınırlı sayıda kanser, organ nakli, böbrek yetmezliği, körlük ve multiple skleroz olarak belirtildiği, koroner arter hastalığı ve buna bağlı gelişen kalp krizinin bu kapsamda olmadığı dolayısıyla ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, davaya konu poliçe, sözleşmenin kurulmasından sonra, elektronik ortamda davacıya gönderilmiş olup, koroner arter hastalığı poliçe kapsamında sayılan tehlikeli hastalıklar arasında yer almamaktadır. Davacı 6102 sayılı TTK ve 4077 sayılı TKHK nun yukarıda anılan hükümlerine göre yasal süresi içinde poliçeye itiraz etmediğine ve cayma hakkını da kullanmadığına göre; sözleşmenin poliçede yazılı şartlarla yapılmış olduğunun kabulü gerekirken, koroner arter hastalığı ve buna bağlı gelişen kalp krizinin 90 günlük muafiyet süresi kapsamında olmadığından ve ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve karar bozmayı gerektirmiştir.” (YARGITAY 17. HD. 2018/1213 E., 2020/1723 K., 19.02.2020 T.)

D- GENEL BİLGİ

POLİÇE İPTAL

Poliçe iptal hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

POLİÇE İPTAL DİLEKÇE ÖRNEĞİ

Poliçe iptal dilekçe örneği hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTA POLİÇESİ İPTAL DİLEKÇESİ

Sigorta poliçesi iptal dilekçesi hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

POLİÇE İPTAL ETTİRME

Poliçe iptal ettirme hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KASKO POLİÇESİ İPTALİ

Kasko poliçesi iptali hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

POLİÇE İTİRAZ NASIL YAPILIR

Poliçe itiraz nasıl yapılır hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTA POLİÇESİNİN İPTALİ

Sigorta poliçesinin iptali hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTA POLİÇESİ İPTAL ETME

Sigorta poliçesi iptal etme hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KASKO POLİÇESİ İTİRAZ DİLEKÇESİ

Kasko poliçesi iptal dilekçesi hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTA POLİÇESİ NASIL İPTAL EDİLİR

Sigorta poliçesi nasıl iptal edilir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KASKO POLİÇESİ NASIL İPTAL EDİLİR

Kasko poliçesi nasıl iptal edilir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SİGORTA POLİÇESİNİN SÜRESİNDEN ÖNCE İPTALİ

Sigorta poliçesinin süresinden önce iptali hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KASKO POLİÇESİNİN SÜRESİNDEN ÖNCE İPTALİ

Kasko poliçesinin süresinden önce iptali hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili konular için bkz.

https://www.hkavukatlik.com/sigorta-tahkim-komisyonunun-manevi-tazminati-inceleme-yetkisi/

https://www.hkavukatlik.com/sigorta-tahkim-komisyonu-parasal-sinirlar/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasi-tespit-tutanagi/

Yazan: Av. Muhammet İkbal KARADAŞ

,

TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK ANKARA AVUKAT

Trafik kazasında olay yerini terk durumunda kasko şirketleri zararları karşılamamakta ve bu durum mağduriyetlere sebep olmaktadır. Uygulamada sıklıkla tartışılan bu konunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesinde fayda vardır. Aşağıda öncelikle, kasko sigortasında teminatın kapsamı ve teminat dışında kalan haller açıklanacaktır. Daha sonra kaza sonrasında olay yerini terk sebebiyle rizikonun teminat dışında kalması ve bunun ispatı incelenecektir. Son olarak ise can güvenliği, değerli eşyanın güvenli bir yere taşınması, korku, panik, arbede yaşanabileceği düşüncesi ve yaralanma sebebiyle trafik kazasında olay yerini terk durumları yargı kararları eşliğinde ayrı ayrı açıklanacaktır.

A- KASKO SİGORTASINDA TEMİNATIN KAPSAMI

Kasko sigortasında teminatın kapsamı, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları (KSGŞ) md. A/1’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre aracın motorlu, motorsuz araçlarla çarpışması, gerek hareket gerek durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar, üçüncü kişilerin kötü niyet veya muziplikle yaptıkları hareketler ile fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar, aracın yanması, aracın veya araç parçalarının çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi durumunda oluşan zararlar teminat kapsamındadır.

B- KASKO SİGORTASINDA TEMİNAT DIŞINDA KALAN ZARARLAR

KSGŞ md. A.5.’te teminat dışında kalan zararlar sayılmıştır. Burada sayılan durumlarda oluşan zararlar kasko teminatı dışında kalır ve kasko şirketleri tarafından karşılanmaz.

C- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK SEBEBİYLE ZARARIN KARŞILANMAMASI

KSGŞ md. A/5-10’da tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması durumunda oluşan zararların kasko teminatı dışında olduğu düzenlenmiştir.

KSGŞ md. A/5-4’te ise poliçede gösterilen aracın, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların kasko teminatı dışında olduğu ifade edilmiştir.

KSGŞ md. A/5-5’te ise aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararların kasko teminatı dışında olduğu ifade edilmiştir.

Dolayısıyla sürücü, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme veya can güvenliği gibi zorunluluklar sebebiyle trafik kazasında olay yerini terk edebilir. Aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması veya uyuşturucu madde ve alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması nedeniyle sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için trafik kazasında olay yerini terk etmesi durumunda ise oluşan zararlar kasko teminatı dışında kalır.

D- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK AÇISINDAN İYİNİYETLE HAREKET ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Sigorta sözleşmeleri taraflar arasındaki güven ve iyi niyet esasına dayanır. Sözleşmenin tarafları, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyetle hareket etmelidirler. Dolayısıyla riziko gerçekleştikten sonra doğru ihbar yükümlülüğü bulunan sigortalının olay yerini iyi niyetli olarak terk edip etmediği önemle incelenmelidir.

“Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir.” (YARGITAY 17. HD. 2019/5208 E., 2020/7786 K., 30.11.2020 T.)

E- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK İSPATI

Trafik kazasında olay yerini terk sebebiyle rizikonun teminat dışında kaldığı sigortacı tarafından ispatlanmalıdır. Ancak olay sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşir ve kazanın oluş şekli teminat dışında kalan hallerden ise ispat yükü yer değiştirir. Bir diğer ifadeyle sigortalı, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde teminat dışında kalan bir hususu teminat içindeymiş gibi ihbar ederse ispat yükü yer değiştirir. Bu durumda ise oluşan rizikonun teminat içinde kaldığı sigortalı tarafından ispat edilmelidir.

“Davaya konu olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK‘nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın A.5. maddesi ve TTK 1446/2. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer.” (YARGITAY 17. HD. 2019/5208 E., 2020/7786 K., 30.11.2020 T.)

F- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK SOMUT DELİLLERLE İSPAT

Trafik kazasında olay yerini terk durumunda zararın teminat dışında olduğu kural olarak sigortacı tarafından ispat edilmelidir. Sigortacı ise yalnızca haklı sebep bulunmamasına rağmen olay yerini terk eden sürücünün alkollü olduğu varsayımına dayanamaz. Bunun yanında sürücü değişikliği ya da alkollü araç kullanımının ispatına yarar delil getirmelidir. Bir diğer ifadeyle oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlanmalıdır. Ayrıca, sürücü değişikliği yapıldığı hususu sabit olsa bile bu tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu teminat içindeymiş gibi ihbar etme anlamına gelmez. Dolayısıyla bu durumda ispat külfeti yer değiştirmez.

“…(İ)spat yükü üzerinde bulunan davalı kasko şirketi, aldıkları araştırma raporunda yer bulan, sürücünün haklı sebep olmadığı halde olay yerini terk etmiş olmasının alkollü olduğu ihtimalini akla getirdiği varsayımına dayanmış; bunun dışında sürücü değişikliği ya da alkollü sevki ispata yarar delil getirememiştir. Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre kazada davacı tarafın sürücü değişikliği yaptığı hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır.” (YARGITAY 17. HD. 2016/5095 E., 2016/7154 K., 13.06.2016 T.)

G- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK SÜRÜCÜ DEĞİŞİKLİĞİNİN İSPATI

Trafik kazasında sürücü değişikliği yapıldığı hususu sabit olsa bile bu tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme olarak değerlendirilmez. Sigortacı, sürücü değişikliğini ve zararın teminat dışında kaldığını somut delillerle ispatlamalıdır. Dolayısıyla sigorta teminatı dışında kalan bir hususun sanki riziko teminatı içindeymiş gibi ihbar edildiği somut delillerle ispatlanmadığı sürece zarar karşılanmalıdır.

“Yukarıda anılan Kanun hükümleri gereği ispat yükü üzerinde bulunan davalı kasko şirketi, aldıkları araştırma raporundaki tespitlere ve özellikle karşı araç sürücüsü ……’in yazılı beyanına dayanarak olayda sürücü değişikliği yapıldığı iddiasında bulunmakta; bunun dışında ispata yarar delil getirememektedir. Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre kazada davacı tarafın sürücü değişikliği yaptığı hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır.” (YARGITAY 17. HD. 2015/8439 E., 2015/14637 K., 21.12.2015 T.)

H- CAN GÜVENLİĞİ NEDENİYLE TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

Can güvenliği gibi zorunluluklar hallerinde trafik kazasında olay yeri terk edilebilir. Ancak can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılma durumunda en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurulmalıdır. Başvuru yapılmadığı ve kolluk birimlerinin kazayı tespit ettiği durumlarda haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durumun bulunduğu kabul edilir. Bu durumda kaza anında sürücünün alkollü olmadığı sigortalı tarafından ispat edilmelidir.

“Yukarıda anılan kanun ve sigorta genel şartları gereği, kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacı ait olduğu ve aynı zamanda sürücünün olduğu savunulan…’ın, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kolluk birimleri tarafından araç tespit edildiği, kazanın oluş biçimi gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulünün zorunlu olduğu açıktır.” (YARGITAY 17. HD. 2016/9594 E., 2019/4109 K., 04.04.2019 T.)

İ- DEĞERLİ EŞYANIN GÜVENLİ BİR YERE TAŞINMASI NEDENİYLE TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

Değerli eşyanın güvenli bir yere taşınması KSGŞ kapsamında zorunlu hal olarak kabul edilmez. Bu sebeple ispat yükü yer değiştirir ve zararın teminat kapsamında olduğu sigortalı tarafından ispat edilir. Dolayısıyla değerli eşyaların güvenli bir yere taşınması için olay yerini terk hayatın olağan akışına ve iyi niyet kurallarına uygun olur ve sigortalı bunu ispat ederse zararı karşılanır.

“Yerel mahkemece her ne kadar; davacı …’in hayatın olağan akışı ve iyi niyet kurallarını ihlal etmediği, bu nedenle zararın teminat kapsamında kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; gece saat 3.30 da meydana gelen kaza, tek taraflı olup, davacı yaralanmadığına ve dava dışı başka bir araca veya kişiye çarparak zarar verilmediğine göre; araç sürücüsünün korku, kaygı ya da panik yaşamasını gerektirir bir durumun varlığından da söz edilemeyeceği gibi, sürücünün yaralanmadığı da göz önüne alındığında, değerli eşyanın güvenli bir yere taşınması, KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu hal değildir. Bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiğinin kabulü gereklidir.” (YARGITAY 17. HD. 2019/2942 E., 2020/3941 K., 24.06.2020 T.)

J- TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK ALKOL ÖLÇÜMÜNÜN GEÇ YAPILMASI

Trafik kazasında olay yerini terk sebebiyle alkol ölçümünün geç yapılması tek başına zararı teminat dışında bırakmaz. Bu durumda aracın alkollü sevk edilmiş olduğu sigortacı tarafından ispat edilmelidir. Ancak bu durum soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.

“…(İ)spat yükü üzerinde bulunan davalı kasko şirketinin, davacı sürücünün olay yerini terk etmesi ve alkol ölçümünü geç yaptırması nedeniyle, aracın alkollü sevk edilmiş olabileceği varsayımına dayanmakta ise de; bu iddiasını ispata yarar delil getirememektedir. Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir.” (YARGITAY 17. HD. 2015/10780 E., 2016/3872 K., 28.03.2016 T.)

K- KORKU VE PANİK SEBEBİYLE TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

Korku ve panik sebebiyle trafik kazasında olay yerini terk KSGŞ md. A.5.10 anlamında zorunlu hal değildir. Korku ve panik zorunlu hal olmadığından ispat yükü yer değiştirir ve sigortalıya geçer. Dolayısıyla, korku ve panik sebebiyle trafik kazasında olay yerini terk eden sürücünün bu durumu somut delillerle ispatlaması gerekir.

“…(S)omut olayda kaza, tek taraflı olup, davacıya araç ile dava dışı başka bir araca veya kişiye çarparak zarar verilmediğine göre araç sürücüsünün korku, kaygı panik yaşamasını gerektirir bir durumun varlığından da söz edilemez. Mahkemenin kabulünde olan “sigortalının evinin kaza yerine 50 metre mesafede olması ve olayın şokunu atmak, rahatlamak için eve gitmesi” durumu da, araç sürücüsünün, davacının eşi K4 olduğu kabul edilse dahi, sürücünün yaralanmadığı da göz önüne alındığında KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu hal değildir. Bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiğinin kabulü gereklidir.” (YARGITAY 17. HD. 2017/3063 E., 2019/10651 K., 14.11.2019 T.)

L- ARBEDE YAŞANABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİYLE TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

Trafik kazası sonrasında arbede yaşanabileceği düşünülerek olay yerini terk KSGŞ md. A.5.10. anlamında zorunlu haller arasında sayılmamıştır. Bu sebeple, kaza anında araç sürücüsünün alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığı sigortalı tarafından ispat edilmelidir.

“Somut olaya bakıldığında; 04/08/2013 tarihinde saat 20:45’de trafik kazasının meydana geldiği; davacının oğlu sürücü Çağlar Karakaya karşı araca doğru gitmek için yöneldiğini, şahısların kalabalık olduğunu görünce olay yerinde herhangi bir arbedenin yaşanabileceğini düşündüğünü ve aracı olay yerinde bırakarak Manavgat istikametine doğru yöneldiğini, araç üzerinde anahtarını ve kimliklerini bıraktığını, olay yerinden 100-150 metre uzaklıktaki lastikçi işletmesine girdiğini, elini yüzünü yıkadıktan sonra 2-3 saat yürüyerek Manavgat’taki evine geldiği yönündeki beyanı ve sürücünün yaralanmadığı da göz önüne alındığında KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu hal değildir.” (YARGITAY 17. HD. 2020/2731 E., 2021/2514 K., 10.03.2021 T.)

M- YARALANMA SEBEBİYLE TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNİ TERK

Yaralanma durumunda kişinin hastaneye gitmek için olay yerini terk etmesi gerekir. Sürücünün yaralandığı, terkin haklı sebebe dayandığı ve sürücünün alkollü olmadığı yargılama sırasında sağlık raporu ile teyit edilir. Sigorta şirketi ise rizikonun gerçekleşme şeklinin kasten ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak bildirdiğini ispat etmelidir. Rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti üzerinde bulunan sigortacı bunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.

“Yukarıda özetlenen dosya kapsamına göre kazanın belirtilen yer ve şekilde meydana geldiği, davacının yaralanması nedeniyle hastaneye gitmek için olay yerini terk ettiği, terkin haklı sebebe dayandığı davacının trafik kazasında yaralandığının ve alkollü olmadığının sağlık raporu ile teyit edildiği sabit olduğu gibi davacı sigortalının rizikonun gerçekleşme şeklini kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak bildirdiği de ispatlanamamıştır. Bu durum karşısında, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmakta olup, sigortacı bunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.” (YARGITAY 17. HD. 2010/8931 E., 2011/2321 K., 17.03.2011 T.)

N- GENEL BİLGİ

OLAY YERİNİ TERK ETMENİN CEZASI NEDİR

Olay yerini terk etmenin cezası nedir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

OLAY YERİNİ TERK RÜCU SEBEBİ DEĞİLDİR

Olay yerini terk rücu sebebi değildir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

OLAY YERİNİ TERK ETMEK TEMİNAT DIŞI HAL DEĞİLDİR

Olay yerini terk etmek teminat dışı hal değildir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

OLAY YERİNİ TERK RÜCU KAPSAMI

Olay yerini terk rücu kapsamı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

OLAY YERİ TERK SİGORTA KARŞILAR MI?

Olay yeri terk sigorta karşılar mı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİKTE KAZA YAPIP KAZA YERİNİ TERK ETME

Trafikte kaza yapıp kaza yerini terk etme hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KAZA YERİNİ TERK EDEN SÜRÜCÜYE KARŞI DAVA

Kaza yerini terk eden sürücüye karşı dava hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASI YAPINCA KAÇMANIN CEZASI NEDİR?

Trafik kazası yapınca kaçmanın cezası nedir hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MADDİ HASARLI TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİ TERK

Maddi hasarlı trafik kazasında olay yeri terk hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİKTE VURUP KAÇMANIN CEZASI

Trafikte vurup kaçmanın cezası hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SÜRÜCÜNÜN OLAY YERİNİ TERK ETMESİ

Sürücünün olay yerini terk etmesi hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

TRAFİK KAZASINDA OLAY YERİNDEN KAÇMAK

Trafik kazasında olay yerinden kaçmak hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

OLAY YERİ TERK AĞIR KUSUR MU?

Olay yeri terk ağır kusur mu hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili konular için bkz.

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasi-tespit-tutanagi/

https://www.hkavukatlik.com/trafik-kazasinda-asli-kusur/

https://www.hkavukatlik.com/alkollu-trafik-kazasinda-rucu/

Yazan Av. Muhammet İkbal KARADAŞ

,

KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI

KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI TAZMİNATI

Kalp krizi sonucu iş kazası, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir konudur. Bu sebeple, iş yerinde kalp krizi geçirilmesi, işyerinde kalp krizinin nedenleri, kalp krizinin işyerinde gerçekleşmesinin gerekip gerekmediği, kalp krizi geçirilmesinde yapılan işin etkisi, kalp krizinde kusurun belirlenmesi, kalp krizi sonucu iş kazası illiyet bağı, kalp krizi sonucu iş kazası bilirkişi incelemesi ve kalp krizi geçiren işçinin diğer hakları aşağıda ayrıntılı bir şekilde tanımlanabilir.

A- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI NEDİR?

İş kazası Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda (SSGSSK) tanımlanmasa da bir kazanın hangi durumlarda sosyal güvenlik hukuku anlamında iş kazası sayılacağı SSGSSK md. 13’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre kazanın iş kazası olarak değerlendirilmesi için işçinin işyerinde bulunduğu veya işverene ait işin görülmesi sırasında yaşanması gerekir. Buradan hareketle kalp krizi sonucu iş kazası, işçinin işyerinde bulunduğu veya işverene ait işin görülmesi sırasında kalp krizi suretiyle oluşan iş kazası olarak değerlendirilebilir.

B- İŞYERİNDE KALP KRİZİNİN NEDENLERİ NELERDİR?

İş yerinde kalp krizinin nedenleri farklılık gösterir. İş yerinde kalp krizi geçirilmesine yol açan nedenlerin başlıcaları yüksek tansiyon, şeker hastalığı, ilerleyen yaş ve stres olarak sayılabilir. Zira ilerleyen yaşa rağmen çalışmaya devam edilmesinin ve içinde bulunulan zorlu ve stresli çalışma koşullarının kalp krizini tetiklediği bilinmektedir. Tüm bunlar değerlendirildiğinde, iş kazasının işçinin çalışma koşullarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı dikkatle incelenmelidir.

C- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI İŞ SIRASINDA MI GERÇEKLEŞMELİDİR?

Kalp krizi sonucu iş kazası, işverene ait işin görülmesi sırasında gerçekleşmelidir. İşin görülmesi sırasında kalp krizi geçiren işçiye daha sonra hastanede müdahale edilmesi ve anjiyo yapılması ise bu durumu değiştirmez. Kalp krizinin işin görülmesi sırasında gerçekleştiği ise tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Ancak bu durumun kardiyoloji uzmanı bilirkişi tarafından doğrulanması gerekir. Bilirkişi raporunda bu durumun doğrulanması neticesinde mahkeme tarafından olay kaza kalp krizi sonucu iş kazası olarak değerlendirilecektir.

“Somut olayda davacının usta gemici olarak davalı şirkete ait gemide çalıştığı ve adına 2013/8 ila 2014/7. dönemler arasında sigorta primlerinin yatırıldığı, gemide çalışırken davacının rahatsızlandığı ve kalp krizi geçirdiği, gemi kaptanı tarafından doldurulan denizci sağlık raporunda rahatsızlığın başladığı tarihin 29/04/2014 olarak yazıldığı, geminin …. limanına yanaştığı ve “Groupe …” hastanesine 05/05/2014 tarihinde giriş yapıldığı, kalp krizi şüphesiyle acil müdahalede bulunulduğu ve 06/05/2014 tarihinde kalp anjiyosu uygulandığı, tıkalı olan kalp damarlarına balon uygulandığı ve stent takıldığı, daha sonra davacının Türkiye’ye gönderildiği, yargılama aşamasında ve SGK tahkikatı sırasında dinlenilen tanıkların iş kazasını doğruladığı ve yine yargılama aşamasında alınan kardiyoloji uzmanı bilirkişi raporunda olayın iş kazası olarak değerlendirildiği anlaşılmakla, yukarıdaki mevzuat kapsamında iş yerinde meydana gelen kalp krizinin iş kazası olarak kabulü isabetlidir.” YARGITAY 10. H.D. E.2020/6715, K. 2020/6531, T.16.11.2020

D- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI HUSUSUNDA YAPILAN İŞİN ETKİSİ

Kalp krizi geçirilmesinde yapılan işin etkisi, kalp krizi sonucu iş kazası değerlendirmesinde önem arz eder. Bu sebeple ilk olarak, işçiye bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı incelenmelidir. Akabinde işçinin rutin dışında bir gerginlik ve strese maruz kalıp kalmadığı ve ne kadar süredir çalıştırıldığı gibi unsurlar incelenmelidir. Sonuç olarak yapılan iş kalp krizi geçirilmesini tetikleyici etki doğurduysa kaza kalp krizi sonucu iş kazası olarak değerlendirilir.

“…mahkemece yapılacak iş, sigortalının kaza öncesi ve kaza sonrası dönemlere ait temin edilebilen tüm tıbbi belge ve raporları dosyaya celp edildikten sonra ölüm olayından önceki tarihlerde sigortalının bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı, olay günü sigortalıyı işyerinde rutin dışında bir gerginlik ve stres içine sokacak bir olayın cereyan edip etmediği, olay günü sigortalının ne kadar süre çalıştırıldığı ve ölüm olayının ne şekilde meydana geldiği gözetilerek…,oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.” YARGITAY 10. H.D. E.2020/7594 K. 2020/6449 T. 12.11.2020

E- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI KUSUR TESPİTİ

Kalp krizi sonucu iş kazası kusur tespitinde, işverenin ve işçinin iş ilişkisinden kaynaklanan yükümlülükleri üzerinden hareket edilmelidir. İşverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlama ile araçları eksiksiz bulundurma yükümlülüğü bulunmaktadır. İşverenin, iş güvenliği önlemlerine aykırı davranışı veya ihmali ise kusurlu kabul edilmesine yol açacaktır. Bunun için kalp krizi geçiren işçinin periyodik sağlık muayenelerinin yaptırılıp yaptırılmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, şahsi dosyada kalp rahatsızlığı nedeniyle alınmış bir istirahat raporunun bulunup bulunmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun neticesinde, kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığı ve kusur mevcut ise ağırlığının değerlendirileceği bilirkişi raporu alınmalıdır.

“…mahkemece öncelikle; işverenden davacının şahsi sicil dosyasının tümü getirtilerek, işverenin sigortalının periyodik sağlık muayenelerini yaptırıp yaptırmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, şahsi dosyada “kalp rahatsızlığı” nedeniyle alınmış bir istirahat raporunun bulunup bulunmadığı, ölüm olayından önceki tarihlerde sigortalının bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı, olay günü sigortalıyı işyerinde rutin dışında bir gerginlik ve stres içine sokacak bir olayın cereyan edip etmediği araştırılarak,” YARGITAY HGK E.2012/1121 K. 2013/386 T. 20.03.2013

F- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI İLLİYET BAĞI

Kalp krizi sonucu iş kazası illiyet bağının tespiti açısından işyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden rapor alınmalıdır. Bu raporda ise iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının tespit edilmelidir.

“(İ)şyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığının saptandığı, kusuru mevcut ise kusurunun ağırlığının değerlendirildiği kusur raporu alınmalıdır.” YARGITAY HGK E.2012/1121 K. 2013/386 T. 20.03.2013

G- KALP KRİZİ SONUCU İŞ KAZASI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

Kalp krizi sonucu iş kazası bilirkişi incelemesi, İş Kanunu md. 77’de öngörülen koşullar göz önünde tutularak işyerinde uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği incelenmek suretiyle, işyerinde alınması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemlerin alındığı, hangi önlemlerin alınmadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı, işyerinde çalışma şartlarının kalp krizini tetikleyip tetiklemeyeceği, iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, illiyet bağı bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığı ve kusur mevcut ise ağırlığının derecelendirilmesi suretiyle yapılmalıdır.

“Sonuç olarak, mahkemece, işyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle, ölen işçinin işyerinde çalışma şartlarının kalp krizini tetikleyip tetiklemeyeceğinin belirlendiği ve iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığının saptandığı, kusuru mevcut ise kusurunun ağırlığının değerlendirildiği kusur raporu alınarak, dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirerek çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.” YARGITAY HGK E.2012/1121 K. 2013/386 T. 20.03.2013

H- KALP KRİZİ GEÇİREN İŞÇİNİN GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİ

Geçici iş göremezlik ödeneği; iş kazası geçiren işçinin işe gelememesi durumunda maruz kaldığı gelir kaybını önlemek amacıyla ödenen ücrettir. Geçici iş göremezlik ödeneği için herhangi bir prim şartı aranmaz. Geçici iş göremezlik ödeneği, iş göremezliğin ilk gününde başlayıp, tedavi ve dinlenme süresince devam eder. Geçici iş göremezlik ödeneğinin tutarı tedavinin şekline göre değişir. İşçi yatarak tedavi ediliyorsa günlük kazancın yarısı, ayakta tedavi ediliyorsa günlük kazancın üçte ikisi kadar geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Geçici iş göremezlik ödeneğinin esas kazançtan düşük olması, işçiyi çalışmaya teşvik etme düşüncesinden ileri gelir.

 “İş kazasına uğrayan sigortalının geçici iş göremezlik ödeneği alabilmeleri için herhangi bir prim şartı aranmaz. Ancak, sigortalının iş göremezlik durumu doktor raporuyla belirlenmelidir. Geçici iş göremezlik ödeneği iş göremezliğin ilk gününde başlayıp, tedavi ve dinlenme süresince devam eder. Kanun, geçici iş göremezlik ödeneğini işçinin iyileşebileceğini öngörerek getirmiştir. Miktarının esas kazançtan düşük olması, işçiyi çalışmaya teşvik etmek istemesinden ileri gelir.” YARGITAY 21. H. D.  2015/5928 E., 2015/20734 K., 23.11.2015 T.

İ- KALP KRİZİ GEÇİREN İŞÇİNİN SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİ

Sürekli iş göremezlik ödeneği, işçinin iş kazası sonucu mesleğinde kazanma gücünün kaybı oranına göre ödenir.  İş kazası geçiren işçi, kaza sebebiyle bir ömür boyu çalışamayacak duruma gelebilir. Bu sebeple iş kazası sebebiyle ücret kaybına uğrayacak işçiye belirli bir ekonomik güvence sağlanır. Dolayısıyla işçiye meslekte kazanma gücüne göre sürekli tam ya da sürekli kısmi iş göremezlik geliri bağlanır ve kayıpları giderilir.

“Sürekli göremezlik hali ise, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu sigortalının yapılan tüm tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamaması, beden gücünün bir bölümünü ya da tamamını kaybetmesi durumunda ortaya çıkar. Sürekli iş göremezlik nedeniyle meslekte güç kayıp oranı %10 ve üzerinde ise Kurumca sigortalıya sürekli gelir bağlanır. Bu gelir sigortalının iş göremezlik durumuna göre belirlenir. Sigortalının kusuru burada dikkate alınmaz. Sonuç olarak, geçici iş göremezlik devresinde sigortalının çalışmadığı dönemde yoksun kaldığı gelirin karşılanması, sürekli iş göremezlik halinde ise iş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle çalışma gücünde meydana gelen eksilme sonucu gelir kaybı veya yıpranmaya bağlı olarak ortaya çıkan zararın tazmini söz konusudur.” YARGITAY 21. H.D. 2010/4810 E., 2011/8382 K., 24.10.2011 T.

J- SONUÇ

Kalp krizi sonucu iş kazası için kazanın, işçinin işyerinde bulunduğu veya işverene ait işi gördüğü sırada yaşanması gerekir. Kalp krizi sonucu iş kazası kapsamında işçi ve yakınlarının çeşitli hak ve alacakları söz konusu olabilir. Öncelikle iş kazası geçiren işçinin sağlık durumuna göre aylık ödenekler talep edilebilir. İkinci olarak, kalp krizi sonucu iş kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan işverenden maddi ve manevi tazminat talep edilebilir. Uzun süren ve detaylı çalışmayı gerektiren işlemler sebebiyle sürecin dikkatli ve özenli bir şekilde takip edilmesi gerekir. Aksi halde kalp krizi sonucu iş kazası geçiren işçi ve yakınları hak kaybına uğrayabileceklerdir.

K- GENEL BİLGİ

KALP KRİZİ İŞ KAZASI SAYILIR MI?

Kalp krizi iş kazası sayılır mı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İŞYERİNDE ÇALIŞIRKEN KALP KRİZİ GEÇİRİLMESİ İŞ KAZASI MI?

İşyerinde çalışırken kalp krizi geçirilmesi iş kazası mı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İŞYERİNDE KALP KRİZİ İŞ KAZASI MI?

İşyerinde kalp krizi iş kazası mı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İŞ KAZASINDA TAZMİNAT

İş kazasında tazminat hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ BELİRTİLERİ

Kalp krizi belirtileri hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İŞ KAZASI BİLDİRİMİ

İş kazası bildirimi hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI KUSUR ORANI

Kalp krizi iş kazası kusur oranı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI ÖLÜM

Kalp krizi iş kazası ölüm hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI ZAMANAŞIMI

Kalp krizi iş kazası zamanaşımı hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI ANKARA AVUKAT

Kalp krizi iş kazası Ankara avukat hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI ÜCRETİ

Kalp krizi iş kazası ücreti hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI AVUKAT

Kalp krizi iş kazası avukat hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KALP KRİZİ İŞ KAZASI DAVASI

Kalp krizi iş kazası davası hususunda yukarıda yer verilen yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

Benzer yazılar için bkz.

https://www.hkavukatlik.com/is-kazasinda-illiyet-bagi/

https://www.hkavukatlik.com/is-kazasinda-manevi-tazminat/

Yazan: Stj. Av. Resul Akyasan