,

EMEKLİ HEKİM MAAŞ DAVASI

EMEKLİ HEKİM MAAŞ DAVASI ANKARA

Emekli hekim maaş davası, uygulamada sıklıkla görülen davalardandır. 7146 sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun md. 4 ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu (5434 sayılı Kanun)’na ek md. 84 eklenmiştir. İlgili düzenlemede, şartları sağlayan emekli hekimlere ilave ödemeler yapılması kabul edilmiştir. Ancak şartları sağlamasına rağmen emekli hekimlerden bazılarına ilave ödemelerin yapılmadığı görülmektedir. Bu sebeple emekli hekimler tarafından emekli hekim maaş davası açılması gerekmektedir. Emekli hekim maaş davası, sosyal güvenlik ve idare hukukuna hâkim avukatlar tarafından yürütüldüğünde başarılı sonuçlar alınmaktadır.

EMEKLİ HEKİM MAAŞ DAVASI NEDİR?

Emekli olmadan önce 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 sayılı Kanun) md. 4/1-a ve 4/1-b kapsamında çalışan hekimlere şartları sağlamalarına rağmen ilave ödemeler yapılmamaktadır. Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), emekli aylığı bağlanmadan önce son statüsü kamu görevlisi olmadığı gerekçesiyle 5510 sayılı Kanun md. 4/1-a ve 4/1-b’ye tabi olarak görev yapmakta iken emekliye ayrılan hekimlerin ek ödeme taleplerini reddetmektedir. Bu durumda emekli hekimler tarafından emekli hekim maaş davası açılması gerekmektedir. Emekli hekim maaş davası ile ilave ödeme yapılması isteminin reddine yönelik işlemin iptaline karar verilir.

EMEKLİ HEKİMLERE İLAVE ÖDEME HANGİ DURUMLARDA YAPILIR?

5434 sayılı Kanun ek md. 84’de 5434 sayılı Kanun’a göre tabip veya diş tabibi kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan tabip ve diş tabiplerinden ilgili mevzuatına göre uzman olanlara (17.000) gösterge rakamının, uzman olmayanlara (13.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılacağı kabul edilmiştir. Bu kapsamda, sayılan şartları sağlayan emekli hekimlere belirtilen tutarlarda ilave ödemeler yapılması gerekmektedir. Buna aykırı işlem yapılması durumunda ise emekli hekim maaş davası açılmalıdır.

EMEKLİ HEKİMLERİN İLAVE ÖDEMELERE HAK KAZANMA SEBEBİ

5434 sayılı Kanun ek md. 84 gerekçesinde, tabip ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıklarının, aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan çok uzak ve muadillerinin çok gerisinde olduğu değerlendirilmiştir. Hekimlerin, öğretim üyesi, hâkim, subay gibi meslek mensuplarının emekli aylıklarının yaklaşık yarısı kadar emekli aylığı almaları buna örnek gösterilmiştir. Bu sebeple tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmüştür. Buna aykırı işlemlere karşı ise emekli hekim maaş davası açılmalıdır.

EMEKLİ HEKİMLERİN İLAVE ÖDEMELERİNİN KESİLMESİ

İlave ödemeden yararlanacak hekimlerden, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışanların ilave ödemeleri, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren kesilmektedir. Bu ödemeden yararlanma şartlarını kaybedenler en geç bir ay içinde durumu SGK’ya bildirmelidir. Zamanında bildirimde bulunmayan hekimlere yapılan ödemeler ise kanuni faiziyle birlikte geri alınmaktadır.

EMEKLİ HEKİMLERİN İLAVE ÖDEMELERİNİN YENİDEN BAĞLANMASI

İlave ödemeleri kesilen hekimlerden çalışmaları sona eren ve ilave ödeme yapılması şartlarını sağlayanlara yeniden ilave ödemeler yapılmaktadır. Bu durumda çalışmaların sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilmekte ve ilave ödemeler çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden ay başından itibaren yeniden ödenmeye başlanmaktadır.

SİGORTALI ÇALIŞAN EMEKLİ HEKİMLER İLAVE ÖDEME ALABİLİR Mİ?

5434 sayılı Kanun ek md. 84’de emekli hekimlere ilave ödeme yapılabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na göre aylık bağlanmış olması aranmaktadır. SGK ise emekli olmadan önce 5510 sayılı Kanun md. 4/1-a kapsamında çalışan emekli hekimlere ilave ödeme yapılması taleplerini reddetmektedir. Bu durumda şartların bulunması durumunda emekli hekim maaş davası açılabilir.

BAĞ-KUR ÇALIŞANI EMEKLİ HEKİMLER İLAVE ÖDEME ALABİLİR Mİ?

5434 sayılı Kanun ek md. 84’de emekli hekimlere ilave ödeme yapılabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na göre aylık bağlanmış olması aranmaktadır. SGK ise emekli olmadan önce 5510 sayılı Kanun md. 4/1-b kapsamında çalışan emekli hekimlere ilave ödeme yapılması taleplerini reddetmektedir. Bu durumda şartların bulunması durumunda emekli hekim maaş davası açılabilir.

EMEKLİ HEKİM İLAVE ÖDEME DAVASI SÜRECİ

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında tabip veya uzman tabip olarak görev yapmakta iken, bu görevlerinden ayrılarak 5510 sayılı Kanun md. 4/1-a ve md. 4/1-b kapsamında çalışmış olan hekimlerden 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun uyarınca birleştirilmiş hizmet süreleri üzerinden 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli aylığı bağlananların ilave ödemeden yararlanıp yararlanmayacağı asıl tartışma konusudur.

Ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının (Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur) tek çatı altında birleştirilmesi amacıyla 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile SGK kurulmuş, sosyal güvenlikle ilgili düzenlemelerin tek bir kanunla bir araya getirilerek norm ve standart birliğinin sağlanması suretiyle, sosyal güvenlik reformunun gerçekleştirilmesi amacıyla da 5510 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur.

5510 sayılı Kanunun Geçici 1 ve Geçici 4. maddeleriyle, 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olanlar hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı ve bunların aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması gibi konularda 5434 sayılı Kanunun uygulanacağı, ayrıca 2829 sayılı Kanun’un da dikkate alınacağı belirtilmiştir.

2829 sayılı Kanunla, farklı sosyal güvenlik kuruluşlarına (mülga Emekli Sandığı, Bağ-Kur Sosyal Sigortalar Kurumu gibi) tabi hizmeti bulunanların, bu hizmetlerinin birleştirilmesi suretiyle, ilgililerin sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır. Bu Kanun md. 8’de birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde hizmet süresi fazla olan kurum tarafından yine bu kurumun mevzuatına göre aylık bağlanması öngörülmüştür. Bu Kanun md. 10’da ise bağlanacak aylıkların ödenmesinde aylığı bağlayan kurum mevzuatının uygulanacağı belirtilmiştir.

2829 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen düzenlemeleri gereğince, farklı sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetlerinin birleştirilmesi sırasında son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde, Emekli Sandığına tabi hizmeti fazla olanlara, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre aylık bağlanması ve aylıkların ödenmesinde de yine bu Kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.

Tabiplerin emekli aylıklarının iyileştirilmesi amacıyla, bu aylıklara ilaveten ek bir ödeme yapılmasını öngören düzenlemede ise ilave ödeme yapılabilmesi, “5434 sayılı Kanuna göre tabip kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli aylığı bağlanmış olması” ve “bu tabiplerin makam tazminatından yararlanmıyor olması” koşuluna bağlanmıştır. Bu sebeple, idare tarafından bu şartlara ilave olarak emekli aylığı bağlanmadan önce son statülerinin kamu görevlisi olmadığı, 5510 sayılı Kanun md. 4/1-a veya 4/1-b kapsamında görev yapmakta iken emekliye ayrıldıkları ileri sürülerek ilave ödemelerin yapılmaması hukuka aykırıdır. Emekli hekim maaş davası açılması durumunda söz konusu hatalı işlemler iptal edilecektir.

EMEKLİ DOKTOR İLAVE ÖDEME 2023

Emekli doktor ilave ödeme 2023 hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

EMEKLİ UZMAN DOKTOR İLAVE ÖDEME

Emekli uzman doktor ilave ödeme hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

DOKTOR İLAVE ÖDEME ÖDENEĞİ

Doktor ilave ödeme ödeneği hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

ÇALIŞAN EMEKLİ DOKTOR MAAŞ KESİNTİSİ

Çalışan emekli doktor maaş kesintisi hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

EMEKLİ DOKTOR MAAŞI ÇALIŞINCA KESİLİR Mİ?

Emekli doktor maaşı çalışınca kesilir mi hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

ÇALIŞMAYAN EMEKLİ DOKTORLARA EK ÖDEME

Çalışmayan emekli doktorlara ek ödeme hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

EMEKLİ DOKTOR MAAŞI EK ÖDEME

Emekli doktor maaşı ek ödeme hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

EMEKLİ DOKTOR MAAŞI İYİLEŞTİRME

Emekli doktor maaşı iyileştirme hususunda yukarıda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

 

Benzer yazılar için bakınız.

 

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/estetik-sebebiyle-doktora-karsi-dava/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/askerde-telefon-kullanma-sucu/

,

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI

Görevi kötüye kullanma suçu avukatı konusu oldukça önemli bir konudur. Türk Ceza Kanunu (TCK) md. 257’de kamu görevlilerinin kendilerine idare tarafından verilen hak ve yetkileri kötüye kullanmalarını konu alan görevi kötüye kullanma suçu düzenlenmiştir. Görevi kötüye kullanma suçu avukatı ise kamu görevlilerinin bu suça ilişkin yargılanmaları sırasında avukatlık hizmeti sunar. Görevi kötüye kullanma suçu avukatı yargılamanın usule ve hukuka uygun işlemesini temin eder. Bu kapsamda görevi kötüye kullanma suçu avukatı başlıklı yazıda, Yargıtay kararları ışığında görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin somut olaylar incelenecek ve görevi kötüye kullanma suçu avukatının dikkat etmesi gereken noktalar belirtilecektir.

Aşağıda; görevi kötüye kullanma suçu nedir, görevi kötüye kullanma suçu TCK, güveni kötüye kullanma suçu maddi unsurları, görevi kötüye kullanma suçu faili, görevi kötüye kullanma suçu mağduru, görevi kötüye kullanma suçu hareketi, görevi kötüye kullanma suçu netice, görevi kötüye kullanma suçu manevi unsuru, görevi kötüye kullanma suçu hukuka uygunluk halleri, görevi kötüye kullanma suçu özel görünüş biçimleri, görevi kötüye kullanma suçu cezası ve görevi kötüye kullanma suçu avukatı gibi konular ayrıntılı olarak incelenecektir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI NEDİR?

Görevi kötüye kullanma suçu kamu idarelerinin işleyişini güvence altına almak maksadıyla düzenlenen suçlardan biridir. Bu kapsamda suç, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket ederek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlamasını düzenler. Görevi kötüye kullanma suçu avukatı ise bu suça ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamasında müvekkiline hukuki destek sağlar.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU TCK

TCK’da ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md. 257/1).

TCK’da ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, mağduriyete veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md. 257/2). Suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma sürecinde görevi kötüye kullanma avukatı hukuki destek sunar.

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU MADDİ UNSURLARI

Görevi kötüye kullanma suçu maddi unsurları; hareket, netice ve hareketle netice arasındaki illiyet bağıdır. TCK kapsamında bir fiilin suç oluşturması, suçun tüm unsurlarını taşımasına bağlıdır. Unsurlardan herhangi biri eksikse güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz. Bu sebeple görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından suçun maddi unsurları detaylı bir şekilde incelenmelidir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU FAİLİ

Görevi kötüye kullanma suçu özgü suçtur. Görevi kötüye kullanma suçunun faili sadece kamu görevlileri olabilir. Kamu görevlisi kavramı memur kavramını kapsamakta ancak memur kavramından daha geniş bir anlam taşır. Kamu görevlisi bakımından aranan koşul yapılan hizmetin kamusallığıdır. Başka bir anlatımla kamu görevlisi, kamusal bir faaliyetin yürütülmesine katılan kişidir. Ancak görevi kötüye kullanma suçu açısından kamusal faaliyet yürütmeyen kişiler de fail olabilir. Zira bazı kişiler kamusal faaliyet yürütmeseler bile özel kanunlarda yükletilen sorumluluklar sebebiyle kamu görevlisi olarak cezalandırılırlar. Bunun sebebi kurumlara özgü özel kanunlarda esasen kamu görevlisi olmayan personelin de kamu görevlisi gibi cezalandırılacağının düzenlenmesidir. Dolayısıyla görevi kötüye kullanma suçunun faili belirlenirken somut olay bağlamında değerlendirme yapılmalıdır. Bunun için görevi kötüye kullanma suçu hakkında TCK ve ilgili mevzuat hususunda bilgi ve deneyim sahibi görevi kötüye kullanma suçu avukatı yol gösterebilir.

“…Suç tarihinde Başkent Edaş Zonguldak İl İşletme Müdürlüğünde müdür, Çaycuma İşletme Başmühendisliğinde işletme şefi ve teknisyen olarak görev yapan sanıkların, serbest elektrikçi olarak çalışan katılan D.. K..’nın hazırlamış olduğu elektrik tesisat projesini Kuruma teslim etmesine rağmen, projeyi inceleyip onay vermek yerine tesisatı hazırlatan mağdur A.. Z.. hakkında kaçak elektrik kullanmaktan tutanak tutup işlem yapılmasına neden olduklarının anlaşılması karşısında, 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname‘nin 3771 sayılı Kanunun 9. maddesiyle değişik 11. maddesinin (ilk) ve (b) fıkralarındaki “Her çeşit personel”in “Teşebbüslerin ve bağlı ortaklıkların paralarına ve para hükmündeki evrak ve senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterleri üzerinde işledikleri suçlar ile ifa ettikleri görevlerinden doğan suçlardan dolayı memur sayılarak haklarında TCK’nın 2. kitap üçüncü ve altıncı bablarındaki hükümler uygulanır” şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında suç tarihi itibariyle sanıkların kamu görevlisi gibi sorumlu tutulup görevi kötüye kullanma suçunun faili olabilecekleri gözetilmeden oluş ve bu konudaki mevzuata uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle beraat hükümleri kurulması …” (Yargıtay 5. CD., E. 2012/12670, K. 2014/624, T. 21.01.2014).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU MAĞDURU

Görevi kötüye kullanma suçu mağduru birincil olarak kamudur. Ayrıca görevi kötüye kullanma suçundan zarar gören gerçek kişiler de mağdur olabilir. Bu sebeple, kamunun zarar gördüğü durumlarda kamu kurum ve kuruluşları görevi kötüye kullanma suçu avukatı ile davaya katılabileceği gibi mağdur gerçek kişiler de görevi kötüye kullanma suçu avukatı ile davaya katılabilirler.

“Görevi kötüye kullanma suçunun mağdurunun suçla korunan hukuki menfaat ve suçun düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında ilk olarak kamu idaresi olduğu ifade edilebilir. Ancak görevi kötüye kullanma suçunun diğer mağduru ise suçtan zarar gören kişilerdir. Madde içerisinde kişilerin mağduriyeti ifade edildiğinden burada belirli kişiler de mağdurdur. Bu nedenle zarar gören gerçek kişiler bu suçun mağduru olabilir.

Nitekim CGK 2012/4 MD-1283 2014/430 sayılı kararında aynı sonuca ulaşılmış görevi kötüye kullanma suçunda zarar gören gerçek kişileri mağdur olarak kabul etmek suretiyle katılan sıfatıyla yaptıkları temyiz davası başvurusu reddedilmemiştir.” (Yargıtay CGK., E. 2018/341, K. 2019/161, T. 5.3.2019).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU HAREKETİ

Görevi kötüye kullanma suçu TCK’da serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Bunun sebebi görevi kötüye kullanma suçunun hem ihmali hem de icrai hareketlerle işlenebilmesidir. Görevi kötüye kullanma suçunun hareket unsurunu kamu görevlisinin görevine aykırı davranması oluşturur. Kamu görevlisinin görevine aykırı davranması TCK m. 257/1’de düzenlenen icrai hareketle görevi kötüye kullanma suçunun işlenmesidir. Bunun yanında kamu görevlisi görevinin gereklerini yerine getirmede ihmal veya gecikme göstererek de görevi kötüye kullanma suçunu işleyebilir. Nitekim bu durum TCK m. 257/2’de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun ihmali hareketle işlenmesidir. Dolayısıyla suçun hareket unsuru görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından doğru bir şekilde tespit edilerek bu doğrultuda savunma yapılmalıdır.

“Olay tarihi itibariyle, 112 Acil Sağlık Komuta Merkezinde memur olarak görev yapan ve merkeze ulaşan Acil Sağlık yardım taleplerine ilişkin çağrılara cevap vermek, aldığı çağrıları Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 19.maddesi uyarınca ilgili hekime ulaştırarak, hekimin yapacağı değerlendirme sonucunda verilecek talimata göre hareket etme yükümlülüğü bulunan sanığın, katılan tarafından yapılan acil sağlık hizmeti talebini ilgili hekime ulaştırmayarak görev tanımının dışına çıkmak suretiyle ilgili hastaya ağrı kesici verilmesi yönünde talimat vererek çağrıyı reddettiği ve bu şekilde ambulans göndermediği, bilahare katılanın sağlık durumu iyice kötüleşen çocuğunu kendi imkanları ile Nevşehir Kadın Doğum Hastanesine ulaştırdığı, sanığın bu şekilde görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişinin mağduriyetine neden olduğu, bu şekilde atılı sucu işlediği sübut bulduğu halde mahkumiyeti yerine yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi,…”(Yargıtay 9. CD., E. 2020/661, K. 2020/10, T. 19.2.2020).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU UNSURLARI

TCK’da belirtilen görevi kötüye kullanma suçundan ceza verilebilmesi için görevi kötüye kullanma fiili kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına sebebiyet vermeli ya da kişilere haksız menfaat sağlanmalıdır. Bunlardan biri gerçekleşmemişse görevi kötüye kullanma suçu sebebiyle ceza verilemez. Görevi kötüye kullanma suçu avukatı söz konusu unsurların bulunup bulunmadığını doğru bir şekilde tespit etmelidir.

“Failin saiki veya maksadı farklı olsa dahi, görevinin gereklerine aykırı davranışının maddede belirtilen neticelerden birine yol açacağını bilerek hareket etmiş olursa, suçun manevi unsuru diğer bir deyişle genel kastı gerçekleşmiş olacaktır. … 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için norma aykırı davranışla beraber “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması” gerektiği, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların suç olarak kabul edilemeyeceği nazara alınarak somut olayda söz konusu hususların ne şekilde gerçekleştiği karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi…” (Yargıtay 5. CD., E. 2014/10538,  K. 2018/2398, T. 02.04.2018).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN MANEVİ UNSURU

Görevi kötüye kullanma suçu kasti işlenebilen bir suçtur. Bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Kamu görevlisinin kastla görevi kötüye kullanma suçunu işleyebilmesi için failin, suçun kanunî tanımındaki unsurları bilmesi ve istemesi gerekir. Ayrıca görevi kötüye kullanma suçunun ihmali hareketle işlenmesi ile taksirli hareket birbirine karıştırılmamalıdır. Zira görevi kötüye kullanma suçu taksirle işlenebilen bir suç değildir. Dolayısıyla görevi kötüye kullanma suçu avukatı fiilin ihmali veya taksirle işlenmiş olması ayrımını doğru bir şekilde yapmalıdır.

“5237 Sayılı Kanun’un 257/2. maddesinde düzenlenen suç, genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Yani, ihmali davranışın bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekir. Uygulamada, ihmali davranışla, taksirli hareketin zaman zaman birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Kasten gerçekleştirilebilen ihmali davranışlara örnek olarak, maaş kesintisi için icra dairesi tarafından gönderilen yazı gereğini bilerek ve isteyerek yerine getirmeyen belediye başkanı veya muhasibinin; gerekçeli kararlarını bilerek ve isteyerek uzun süre yazmayan hâkimin; soruşturma dosyasını bilerek ve isteyerek iki yıl işlemsiz bırakan Cumhuriyet savcısının eylemleri gösterilebilir. Somut olaydaki gibi bir hekimin, görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi neticesinde ölüm olayı meydana gelirse bu kişi, görevi ihmal suçundan değil, ancak 5237 Sayılı Kanun’un 83. maddesi uyarınca sorumlu tutulabilir. 5237 Sayılı Kanun’un 257. maddesinin gerekçesinde bu durum ‘…Buna karşılık, görevle bağlantılı yükümlülüğün ihmali sonucunda şayet bir kişi ölmüş veya yaralanmış ise, kişi artık görevi kötüye kullanma suçundan dolayı cezalandırılamaz. Bu durumda, ihmalî davranışla işlenmiş öldürme veya yaralama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir’ şeklinde açıklanmıştır…” (Yargıtay CGK., E. 2017/12-271, K. 2017/278, T. 16.05.2017).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler somut olayda bulunuyorsa fiil hukuka aykırı olarak değerlendirilmez. Görevi kötüye kullanma suçunda hukuka aykırılığı ortadan kaldıran haller, amirin emrini ifa, meşru müdafaa, zorunluluk ve ilgilinin rızasıdır. Bu haller her somut olay özelinde görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından ayrıca incelenmelidir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU TEŞEBBÜS

Teşebbüs; suç işleme isteğiyle suça ilişkin fiilin icra hareketlerine başlanması fakat bu hareketi gerçekleştiren kişinin rızası dışında bir nedenle neticenin meydana gelmemesidir. Görevi kötüye kullanma suçu bakımından Yargıtay, teşebbüsün mümkün olmadığını öngörmektedir. Öğretide ise görevi kötüye kullanma suçuna teşebbüsün mümkün olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Dolayısıyla her somut olayda teşebbüs görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından ayrıca incelenmelidir.

“Görevi kötüye kullanma suçunda teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı hususu doktrinde tartışmalıdır. Suçun teşebbüse elverişli olup olmadığı konusunda failin eylemi ile meydana gelen ve dış aleme yansıyan değişikliğin nitelendirilmesine göre farklı görüşler ileri sürülmektedir. Failin eylemi ile gerçekleşecek neticenin suçun unsuru ya da objektif cezalandırılabilme şartı olarak değerlendirilmesine göre teşebbüsün varlığı ile ilgili farklı düşünceler ifade edilmektedir. Kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmasını objektif cezalandırma şartı olarak kabul edenlere göre; görevi kötüye kullanma suçuna teşebbüs mümkün değildir (İzzet Özgenç, İrtikap, Rüşvet ve Görevi Kötüye Kullanma Suçları, Seçkin Yayıncılık, … 2013, s. 170; Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, … 2011, s. 449.). Bu nitelikteki suçlarda failin fiilinden dolayı cezalandırılabilmesi için suçun tanımında yazılı olan icrai hareketleri gerçekleştirmesinin yanı sıra cezalandırılabilme şartı olarak belirtilen hâllerin de gerçekleşmiş olması gerekir. Fail ancak cezalandırılabilme şartının gerçekleşmesi durumunda ve tamamlanmış suçtan dolayı cezalandırılabilecektir (… Emin Artuk, … Gökcen, A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, … 2012, s. 911.).

Kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmasını suçun bir unsuru yani neticesi olarak gören görüşe göre ise bu suçta teşebbüs mümkündür. Netice meydana gelmemiş ise suç teşebbüs aşamasında kalacaktır (Durmuş Tezcan, … Ruhan Erdem, R. … Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 10. Baskı, Seçkin Yayınları, … 2013, s. 878; Veli … Özbek, M.Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız ve İlker …, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … 2010, s. 1040.). Bir kısım görüşe göre ise görevi kötüye kullanma suçuna teşebbüsün mümkün olduğu kabul edilmekle birlikte, cezalandırılabilme şartı öngören suçlar bakımından teşebbüsün şayet hareket bölünebiliyor ise mümkün olacağı savunulmaktadır (İlhan Üzülmez, Görevi Kötüye Kullanma Suçu, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XVI, Sayı: 1, Yıl: 2012, s. 210-211.)…

…SGK Başkanlığı … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce itiraz aşamasında herhangi bir masraf yapılmadığının bildirilmiş olması, anılan Kurumun gereksiz şekilde emek ve mesai harcamasına sebebiyet verilmesi hâlinin kamu zararı olarak kabulüne imkân bulunmaması ve TCK’nın 257. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere kamu zararının ekonomik bir zarar olması gerektiği nazara alındığında, sanığın eylemi nedeniyle kişi mağduriyeti veya kamu zararı ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması şeklindeki objektif cezalandırma koşulunun gerçekleşmediği, sanığın eyleminin teşebbüse elverişli olmayıp teşebbüs kapsamında da kalmadığı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.” (Yargıtay CGK., E. 2021/159, K. 2022/712, T. 15.11.2022).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İŞTİRAK

Görevi kötüye kullanma suçuna kural olarak iştirak mümkündür. Ancak görevi kötüye kullanma suçunun iştirakle işlenmesi durumunda suç özgü suç olması sebebiyle suça iştirak eden sadece azmettiren veya yardım eden olabilir. Görevi kötüye kullanma suçunda iştirakten sorumluluk için kamu görevlisi bu sıfatı ve görevin gereklerine aykırı davranılarak ya da görevin gereklerinin yerine getirilmesinde ihmal veya gecikme göstererek kanundaki sonuçlara neden olunacağı bilinmelidir. Bu sebeple görevi kötüye kullanma suçunda azmettiren veya yardım eden sıfatı ile yargılanan kişilere de görevi kötüye kullanma suçu avukatı hukuki destek verebilir.

“TCK’nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve kamu görevlisi tarafından işlenebilen görevi kötüye kullanma suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alınarak, kamu görevlisi olmayan sanığın görevi kötüye kullanma suçuna azmettiren veya yardım eden olarak ne şekilde katıldığının dosya kapsamı ve olayın oluş biçimi de gözetilerek karar yerinde tartışılması gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması, …” (Yargıtay 9. CD., E. 2020/639, K. 2021/2756, T. 2.6.2021).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İÇTİMA

Suçların içtimaı sırasıyla bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima olarak düzenlenmiştir. Genel norm- özel norm ilişkisinin bulunduğu durumlarda ise görünüşte içtima incelenmelidir. Görevi kötüye kullanma suçu tamamlayıcı nitelikte bir suçtur. Bunun sebebi görevi kötüye kullanma suçunun düzenlendiği ilgili maddede “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ibaresinin yer almasıdır. Dolayısıyla görevi kötüye kullanma suçu ile zimmet, irtikâp, rüşvet, denetim görevinin ihmali gibi suçlar bir arada işlenirse özel norm- genel norm hükümleri uygulanır. Özel norm- genel norm sebebiyle fail görevi kötüye kullanma suçundan ceza almayacak ve kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan halden ceza alacaktır. Ayrıca görevi kötüye kullanma suçu ile diğer suçlar arasında özel norm- genel norm ve temel norm- yardımcı norm ilişkisi bulunduğu için fikri içtima hükümleri uygulanmaz. Görevi kullanma suçu zincirleme suç, bileşik suç bakımından ise her somut olay özelinde ayrıca değerlendirmelidir. Bu bakımdan görevi kötüye kullanma suçu zincirleme suç ve bileşik suç bakımından özellik arz etmez ve içtima hükümleri uygulanabilir. Dolayısıyla tüm bu durumlar görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından doğru bir şekilde tespit edilmelidir.

 “UYAP sisteminden yapılan sorgulamada; suç tarihinde Yoncalı Belediye başkanı olarak görev yapan sanık … hakkında benzer nitelikteki eylemlerinden dolayı aynı suçtan kamu davaları açıldığının anlaşılması karşısında, tüm mevcut davaların araştırılarak, derdest ise birleştirilmesinden, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneklerinin getirtilerek incelenmesinden sonra suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığı ile zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının saptanması, ayrıca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde sanığa TCK’nın 257. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra varsa kesinleşen dava dosyalarından verilen cezanın mahsubu ile oluşursa aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde ise ayrı cezalar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,…” (Yargıtay 9. CD., E. 2020/2068, K. 2020/128, T. 15.4.2020).

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN CEZASI

Görevi kötüye kullanma suçu hem icrai hem de ihmali hareketle işlenebilir. Görevi kötüye kullanma suçunun icrai davranışla işlenmesi halinde fail altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Görevi kötüye kullanma suçunun ihmali hareketle işlenmesi halinde ise fail üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Görevi kötüye kullanma suçu kamu görevlisinin hak ve yetkilerini kötüye kullanması suretiyle işlenebilen bir suç olduğu için Türk Ceza Kanunu md. 53/5 de uygulanır. İlgili hükme göre işbu sebeple hapis cezasına mahkumiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere; hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Ayrıca fail gerekli şartları taşıyorsa mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da karar verilebilir. Tüm bu durumlar görevi kötüye kullanma suçu avukatı tarafından değerlendirilerek doğru bir savunma yapılmalıdır.

“Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihet yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasında yer alan hak yoksunluklarına ilişkin bölümün “Sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili haklarından koşullu salıverilme tarihine, 53/1. maddesinde yazılı diğer haklarından 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,…” (Yargıtay 5. CD., E. 2013/15612, K. 2016/411, T. 18.1.2016).

TCK GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI

TCK görevi kötüye kullanma suçu avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMUR GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI

Memur görevi kötüye kullanma suçu avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA AĞIR CEZA AVUKATI

Görevi kötüye kullanma ağır ceza avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

BANKA PERSONELİ GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU AVUKATI

Banka personeli görevi kötüye kullanma suçu avukatı yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA CEZA DAVASI AVUKATI

Görevi kötüye kullanma ceza davası avukatı yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA CEZA İNDİRİMİ

Görevi kötüye kullanma ceza indirimi hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA DEVLET MEMURU

Görevi kötüye kullanma devlet memuru hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA EMSAL KARARLAR

Görevi kötüye kullanma emsal kararlar hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA VE GÖREVİ İHMAL

Görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GÖREVİ İHMAL ŞEKLİNDE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Görevi ihmal şeklinde görevi kötüye kullanma suçu yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA HAGB

Görevi kötüye kullanma HAGB hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURİYET GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA AVUKATI

Memuriyet görevi kötüye kullanma avukatı yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA OKUL MÜDÜRÜ AVUKATI

Görevi kötüye kullanma okul müdürü avukatı yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ANKARA AVUKATI

Görevi kötüye kullanma suçu Ankara avukatı yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA AVUKATI ANKARA

Görevi kötüye kullanma avukatı Ankara yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

 

 

Benzer konulara ilişkin bkz.

https://www.hkavukatlik.com/uyusturucu-kullanma-veya-bulundurma/

https://www.hkavukatlik.com/banka-ve-kredi-kartinin-kotuye-kullanilmasi/

https://www.hkavukatlik.com/konusmanin-dinlenmesi-ve-kayda-alinmasi/

https://www.hkavukatlik.com/cumhurbaskanina-hakaret-sucu/

,

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI AVUKATI

Kentsel dönüşümde riskli yapı ve riskli yapıların tespiti, deprem, yangın, sel gibi doğal afetlerin sıklıkla yaşandığı değerlendirildiğinde oldukça önemlidir. Bununla birlikte kentsel dönüşümde riskli yapıların yıkılma veya yenilenme süreçleri vatandaşların mülkiyet haklarını ihlal etmektedir. Bu sebeple kentsel dönüşümde riskli yapı, kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti, avukat tarafından riskli yapı tespit başvurusu yapılması, riskli yapı tespit raporu ve rapora itiraz, riskli yapı değer tespiti, riskli yapı tespitine karşı dava gibi bir birçok konu detaylı bir şekilde incelenmelidir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM NERELERDE YAPILIR?

Kentsel dönüşümde riskli yapı konusu öncesinde kentsel dönüşümün nerelerde yapılacağı incelenmelidir. İnsanlığı binlerce yıldır ev sahipliği yapan şehirlerimiz dış etkiler sonucunda eski görünümü kaybeder hatta yaşanamaz hale gelirler. Yangınlar, seller, depremler gibi doğal afetler bu değişime sebep olabildiği gibi nüfus artışı ve sosyal gelişimdeki yetersizlikler gibi beşerî sebepler de kentleri yaşanmaz hale getirir. Bu sebeple kentsel dönüşümde riskli yapılar yerine insanlara daha iyi çalışma, barınma, dinlenme koşulları sağlamak amacıyla kentlerin tümü veya bir bölümü güncel çevre koşullarına göre daha iyi hale getirilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDEN YAPILIR?

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (6306 Sayılı Kanun) md. 1’de kentsel dönüşüm ile afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme işlemlerinin yapılmasının amaçlandığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla kentsel dönüşümle sel, yangın, çığ, deprem gibi afetler sebebiyle mal ve can kayıplarının önüne geçmek amacıyla, riskli alanlarda bulunan ya da riskli alanda bulunmayıp kendisi risk teşkil eden kentsel dönüşümde riskli yapılar sağlıklı ve güvenilir alanlara dönüştürülür.

“Yukarıda anılan 6306 sayılı Yasanın amacı ve anılan Yasa ve Yönetmelik maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden; riskli alan yönünden, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelerin sağlanması amaçlanmaktadır.” (Ankara BİM. 5. İDD. 2019/1620 E., 2020/143 K., 13.02.2020 T.).

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI NEDİR?

Kentsel dönüşümde riskli yapı, 6306 sayılı Kanun md. 2/d’de riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı olarak tanımlanmıştır. Tanımda yapı kelimesi kullanılarak bina dışında kalan yapıların da kentsel dönüşümden faydalanması amaçlanmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI NASIL TESPİT EDİLİR?

Kentsel dönüşümde riskli yapı, riskli alan içinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın ekonomik ömrünü tamamlayan ya da bilimsel ve teknik incelemeler sonucunda yıkılma tehlikesi altında olan yapılardır. Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti, 6306 sayılı Kanun gereğince öncelikli olarak yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (Bakanlık) tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yine Bakanlıkça görevlendirilen kurum ve kuruluşlara yaptırılır. Tespit sonucu Bakanlığa ve idareye bildirilir. Bazı durumlarda Bakanlık yapı maliki veya kanuni temsilciden riskli yapı tespiti yaptırmasını isteyebilir. Verilen süre içerisinde riskli yapı tespiti yaptırılmaması durumunda riskli yapı tespiti Bakanlık veya idare tarafından yapılır veya yaptırılır. Yapının riskli olarak tespit edilmesi durumunda beyanlar hanesine “riskli yapı” ibaresi işlenir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİTİ İÇİN GEREKEN BELGELER

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti için riskli yapı tespiti talebi, talebe ilişkin dilekçe, tapu fotokopisi, güncel takyidatlı tapu durum belgesinin aslı, yerleşim yerli doğrulama yazısı, emlak vergisi beyannamesi, belediyeden alınacak binaya ait statik proje olmadığına dair yazı gereklidir. Bunun yanında başvurucu gerçek kişi ise kimlik fotokopisi, tüzel kişi ise tüzel kişiliği temsile yetkili belgeler ile temsilcinin kimlik fotokopisi gereklidir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİT BAŞVURUSU AVUKATI

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespit başvurusu avukat tarafından yapılabilir. Avukatın başvuruda bulunabilmesi için vekaletnamede açıkça “6306 sayılı Kanun uyarınca risk yapı tespiti işlemlerini yapmaya yetkilidir” ibaresi bulunmalıdır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİT RAPORUNA İTİRAZ

İstisnai haller dışında her kentsel dönüşümde riskli yapı için bir adet rapor düzenlenir. Bakanlık veya idare tarafından yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı yapı malikleri veya bunların kanuni temsilcileri 15 gün içinde itiraz edebilir. İtiraz haklı bulunmaz ise reddedilir ve rapor kesinleşir. Yapılan itirazın haklı bulunması neticesinde rapor kentsel dönüşümde riskli yapı tespit raporunu hazırlayan kurum veya kuruluşa geri gönderilir. Rapordaki eksiklerin giderilmesi için tebliğ tarihinden itibaren 30 gün süre verilir. Bu süre içerisinde eksikler giderilmez ise riskli yapı tespit raporu iptal edilir.

“İncelenen olayda, davacı tarafından, 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli yapı olarak tespit edilen taşınmaz hakkında Denizli Sulh Hukuk Mahkemesine iki kez başvuruda bulunularak taşınmazın güçlendirilmesi gerektiğine yönelik tespit yapılmasının istenildiği, ilk tespitte binanın hizmet ömrü dikkate alınarak kentsel dönüşümle tekrar inşa edilmesi gerektiği, ikinci tespitte ise, Deprem Yönetmeliğine göre mevcut binanın yatay ve düşey yükler altında gerekli güvenliğin sağlanması için teknik açıdan güçlendirilmesinin mümkün olduğu tespitine yer verildiği, ikinci tespite dayalı olarak yapılan güçlendirme ruhsatı başvurusunun yapının güçlendirilmesine yönelik mahkeme kararı bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, istinaf aşamasında müdahil tarafından uyuşmazlığa konu yapının riskli yapı olduğunun tespit edilmesinin istenilmesi üzerine Denizli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/57 D.İş numaralı dosyasında yaptırılan tespit kapsamında yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bu inceleme kapsamında düzenlenen 12.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda, “keşif tarihi itibarıyla mevcut taşınmazda yapılan incelemede, yapıda ciddi tahribatlar bulunduğu, taşıyıcı sistemin parçası olan döşemelerde hasar meydana gelmiş olması sebebiyle dosyada bulunan güçlendirme projesinin yeterli olmadığı, mevcut haliyle yapının teknik anlamda güçlendirilemeyeceği, riskli yapı şerhi sebebiyle can güvenliği tehdidi oluşturan binanın yıkılmasının hem mali hem de teknik açıdan daha sağlıklı olduğu” yolunda görüşlere yer verildiği, ayrıca davacı tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde dosyaya sunulan fotoğraflarda uyuşmazlığa konu riskli yapının büyük bölümünün yıkılmış, fiilen kullanılmayan, metruk, camları sökülmüş, tabliye betonları kırılmış ve demirleri açığa çıkmış vaziyette olduğu görülmüştür.

Riskli olduğu tespit edilen yapının olası bir afette veya tehlikeli durumu nedeniyle kendiliğinden yıkılması halinde can ve mal kaybına sebep olacağı hususu dikkate alındığında, yapının son durumu hakkında teknik değerlendirmeler içeren ve istinaf aşamasında dava dosyasına sunulan bilirkişi raporuna davacı tarafından yapılan itiraz yerinde görülmeyerek anılan rapor hükme esas alınabilir nitelikte ve yeterlilikte bulunmuştur.” (İzmir BİM. 3. İDD. 2019/1201 E., 2020/306 K., 12.05.2020 T.).

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TAHLİYESİ

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespitinde maliklerin karara itiraz etmemesi veya yapılan itirazın reddedilmesi halinde riskli yapı tespit kararı kesinleşir ve kentsel dönüşüm süreci başlar. Bu süreçte yapılacak işlemler güçlendirme veya yıkımdır. Can ve mal güvenliğinin sağlanabilmesi adına çoğunlukla tercih edilen yöntem yıkım olsa da gereken şartları sağlaması durumunda güçlendirme yoluna da başvurulabilir. Bu durumda riskli yapının tahliye edilmesi gerekir.

“Bu amaçla, öncelik riskli alanlardaki yapıların can ve mal kaybına yol açılmasını engellemek için anılan Yasa ve Yönetmelikte öngörülen usul ve esaslar çerçevelerinde bir an önce tahliyesinin ve yıkımının gerçekleştirilerek, bir sonraki aşama olan iyileştirme, yenileme çalışmalarına başlanmaktadır.” (Ankara BİM. 5.İDD. 2019/1620 E., 2020/143 K., 13.02.2020 T.).

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TAHLİYE SÜRESİ

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti sonucunda binaların tahliye edilmesi gerekir. Yapı maliklerine 60 günden az olmamak üzere süre verilerek yapıları tahliye etmeleri istenir. Tebligat maliklere yapılır ve yapıyı kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi kullanıyorsa tahliye bildiriminin onlara iletilmesi istenir. Malik bildirimi yapmazsa kiracı veya sınırlı ayni hak sahiplerine idare tarafından bildirim yapılır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPININ ZORLA YIKTIRILMASI

Kentsel dönüşümde riskli yapının yıkılması için maliklere süre verilir. Maliklere verilen 30 günlük ek süre içerisinde de yıkım yapılmazsa riskli yapılar mülki amire bildirilir. Bu yapıların tahliyesi ve yıktırma işlemleri, mülki amir tarafından sağlanacak kolluk kuvvet desteği ile yapılır veya yaptırılır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPININ YIKIMINA ENGEL OLMA

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemlerini engelleyenler hakkında idare veya müdürlük tarafından tutanak tutulur. Bu kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemlerine dair görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında ise tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPILARIN DEĞERİNİN TESPİTİ

Kentsel dönüşümde riskli yapı değerinin tespitinde taşınmaz değerlendirme konusunda uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan ve mahallin emlak alım satım bürolarından bilgi alınır. Bilgilerden de faydalanarak taşınmazın değeri, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu md. 11’deki esaslara veya Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun olarak tespit edilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİTİNDE DAVA YOLU

İdari işlemler, idarenin kamu gücünü kullanarak kişilerin rızasına gerek olmaksızın tek yanlı irade açıklamalarıdır. Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti de kamu gücü kullanılarak, taşınmaz maliklerinin veya hak sahiplerinin rızasının aranmadığı tek yanlı idari işlemlerdir. Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti ile ilgili herhangi bir uyuşmazlıkta dava yolu açıktır. İlgilerin riskli yapı tespit raporuna itiraz hakkı bulunsa da bu dava şartı olmadığı için bu hak kullanılmadan da dava açılabilir.

“Uygulama ve öğreti’de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, “idari işlem”; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, “idari eylem” olarak tanımlanmaktadır.” (Uyuşmazlık Mahkemesi HB. 2015/25 E., 2015/474 K., 06.07.2015 T.).

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİTİNDE GÖREVLİ MAHKEME

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespitinde hem adli hem de idari yargı yoluna gidilebilir. Riskli yapı tespit kararının doğruluğuna ilişkin adli yargıda tespit davası açmak mümkün olsa da bu dava idari işlemin icrasını durdurmaz. İdari işlemin icrasını durdurabilmek için yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açılmalıdır. Aynı şekilde kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti bir idari işlem olduğundan yetki, şekil, sebep, konu ve amaca aykırılıklar idari yargıda ileri sürülmelidir.

“İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan İdari Yargı yerleri görevli bulunmaktadır.” (Uyuşmazlık Mahkemesi HB. 2015/25 E., 2015/474 K., 06.07.2015 T.).

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM

Ankara Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm hususu yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

2 YIL GERİ ÖDEMESİZ KENTSEL DÖNÜŞÜM KREDİSİ

2 yıl geri ödemesiz kentsel dönüşüm kredisi yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI

Ankara kentsel dönüşüm avukatı hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ANKARA AVUKATI

Kentsel dönüşüm Ankara avukatı hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM DAVASI

Kentsel dönüşüm davası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPTIRAN YORUMLARI

Kentsel dönüşüm yaptıran yorumları hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ YAPI TESPİTİ YETKİ BELGESİ

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti yetki belgesi yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ HUKUKİ SONUÇLARI

Kentsel dönüşüm süreci hukuki sonuçları yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM RİSK RAPORU

Kentsel dönüşüm risk raporu hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI RİSK TESPİT RAPORU

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı risk tespit raporu yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIM KARARI ENGELLEME

Kentsel dönüşüm yıkım kararı engelleme hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/kentsel-donusum-sozlesmelerinde-gecikme-nedeniyle-kira-alacagi/

https://www.hkavukatlik.com/ankara-kentsel-donusum-avukati/

https://www.hkavukatlik.com/ortakligin-giderilmesi-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/tasinmazin-gec-teslimi-nedeniyle-kira-tazminati/

,

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI

Ankara kentsel dönüşüm avukatı, kentsel dönüşüm sürecinde yaşanan sorunlarla ilgili olarak idari ve adli süreçlerde avukatlık hizmeti sunan kişidir. Ankara kentsel dönüşüm avukatı, kentsel dönüşüm esnasında bedeli düşük tespit edilen taşınmaz için bedel tespiti davası ya da kentsel dönüşümde kamulaştırma kararı verilen taşınmaz hakkında kamulaştırmanın iptali davası açar. Ayrıca bu süreçlerden önce ya da sonra idare ile yapılacak görüşmelerde taşınmaz maliklerini veya diğer hak sahiplerini temsil eder. Ankara kentsel dönüşüm avukatı, alanında uzman, konuya hâkim ve kentsel dönüşümle ilgili hukuki süreç hakkında yeterli bilgiye sahip ve yetkin kişidir.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI NE YAPAR?

Kentsel dönüşüm, insanlara daha iyi çalışma, barınma, dinlenme koşulları sağlamak amacıyla kentlerin tümünün veya bir bölümünün güncel çevre koşullarına göre daha iyi hale getirilmesini amaçlar. Kentsel dönüşüm sosyal ve ekonomik olarak son derece önemli olsa da Anayasa’da korunan mülkiyet hakkını ihlal etmemelidir. Bunun için sürecin konuya hâkim ve tecrübeli kişiler tarafından takip edilmesi gerekir. Bu hususta Ankara kentsel dönüşüm avukatı hukuki destek sağlayabilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN AVUKAT TUTMAK GEREKLİ Mİ?

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (6306 Sayılı Kanun) md. 1’de kentsel dönüşümün amacı, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme yapılması olarak gösterilmiştir. Kentsel dönüşümle sel, yangın, çığ, deprem gibi afetler sebebiyle mal ve can kayıplarının önüne geçilir, riskli alanlarda bulunan ya da riskli alanda bulunmayıp kendisi risk teşkil eden yapıların sağlıklı ve güvenilir alanlara dönüştürülmesi sağlanır. Bu amaçların elde edilmesi ise idari ve hukuki bazı prosedürleri gerektirir. Söz konusu prosedürler kişiler tarafından bireysel olarak yapılabileceği gibi Ankara kentsel dönüşüm avukatı tarafından da yapılabilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI RİSKLİ YAPI TESPİT BAŞVURUSU

Kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti için gereken belgeler; riskli yapı tespiti talebi, talebe ilişkin dilekçe, tapu fotokopisi, güncel takyidatlı tapu durum belgesinin aslı, yerleşim yerli doğrulama yazısı, emlak vergisi beyannamesi, belediyeden alınacak binaya ait statik proje olmadığına dair yazı ve başvurucu gerçek kişi ise kimlik fotokopisi; başvurucu tüzel kişi ise, tüzel kişiliği temsile yetkili belgeler ile temsilcinin kimlik fotokopisidir. Riskli yapı tespit başvurusu kentsel dönüşüm avukatı tarafından yapılabilir. Ancak başvurunun Ankara kentsel dönüşüm avukatı tarafından yapılması için vekaletnamede açıkça “6306 sayılı Kanun uyarınca risk yapı tespiti işlemlerini yapmaya yetkilidir” ibaresi bulunmalıdır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM RİSKLİ YAPI TESPİT RAPORUNA İTİRAZ

Riskli yapı tespit talebi durumunda riskli yapı tespit raporu düzenlenir. Riskli yapı tespit raporuna yapı malikleri veya bunların kanuni temsilcileri 15 gün içinde itiraz edebilirler. Ayrıca itiraz Ankara kentsel dönüşüm avukatı tarafından da yapılabilir. İncelenen itiraz haklı bulunmazsa reddedilir ve rapor kesinleşir. İtirazın haklı bulunması durumunda ise rapor riskli yapı tespit raporunu hazırlayan kurum veya kuruluşa geri gönderilir. Rapordaki eksiklerin giderilmesi için tebliğ tarihinden itibaren 30 gün süre verilir. Süresinde eksikler giderilmez ise riskli yapı tespit raporu iptal edilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE TAŞINMAZ BEDELİ AZ ÖDENİRSE NE YAPILABİLİR?

Kentsel dönüşüm sosyal ve ekonomik olarak son derece önemli olsa da hiçbir koşulda Anayasa’da düzenlenen mülkiyet hakkını ihlal etmemelidir. Bu sebeple taşınmazın bedeli doğru bir şekilde tespit edilmeli ve malikine nakden ve istisnai haller dışında peşin ödenmelidir. Taşınmaz bedeli olması gerekenden az veya taksitle ödenmek istenmesi durumunda Ankara kentsel dönüşüm avukatı hakkı ihlal edilen kişi adına gereken hukuki süreci yürütür.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI BEDEL TESPİTİ DAVASI

İdare, taşınmaz mal, kaynak veya bunların üzerindeki irtifak hakları bedelinin peşin ya da şartları varsa taksitle ödenmesi suretiyle pazarlıkla satın almak yahut idarenin mülkiyetindeki başka bir taşınmaz mal ile trampa yoluyla almak istediğini taşınmaz malikine resmi taahhütlü bir yazıyla bildirir. Malik veya temsilcisi yazının tebliğinden itibaren 15 gün içinde idareye başvurursa Uzlaşma Komisyonu tarafından pazarlık görüşmesi için bir gün belirlenir ve o günde pazarlık görüşmesi yapılır. Taşınmaz maliki kendisine gönderilen uzlaşma davetine cevap vermez veya olumsuz cevap verirse yahut yapılan pazarlık görüşmeleri sonucunda anlaşma sağlanamazsa durumu bildiren bir tutanak tutulur. İdare kentsel dönüşümde kamulaştırmaya devam etmek istiyorsa Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tescil ve bedel tespit davası açmalıdır. Ankara kentsel dönüşüm avukatı idare ile taşınmaz maliki arasında uzlaşma sağlanamaması durumunda idare tarafından Asliye Hukuk Mahkeme’sinde açılacak bedel tespit davasında taşınmaz malikine hukuki destek sağlar.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI TESCİL DAVASI

Hazırlık aşamaları tamamlandığında taşınmaz malikiyle görüşme veya uzlaşma sağlanamaması halinde idare tescil için dava yoluna başvurur. Tescil davası, idare tarafından davacı sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Ankara kentsel dönüşüm avukatı davalı sıfatını haiz taşınmaz malikinin hak kaybına uğramaması adına hukuki destekte bulunur ve süreci profesyonel bir şekilde yürüterek hak kaybı riskini en aza indirir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KAMULAŞTIRMANIN İPTALİ DAVASI

Kentsel dönüşümde kamulaştırma idare tarafından ilk olarak tercih edilen yöntem değildir. İdarenin öncelikli olarak izlediği yöntem yapı malikleriyle anlaşmaktır. İdarenin yapı malikleriyle anlaşamaması durumunda kamulaştırma yoluna başvurması sadece kamu yararının olduğu hallerde mümkündür. Ankara kentsel dönüşüm avukatı, taşınmazın haksız kamulaştırılması durumunda idareye karşı iptal davası açar. Dava aşamasında kamulaştırma aşamalarının usulüne göre işleyip işlemediğini, uzlaşma için davetiyenin tebliğ edilip edilmediğini, taşınmaz bedelinin doğru tespit edilip edilmediğini inceler ve hak kayıplarını en aza indirir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ACELE KAMULAŞTIRMA ANKARA AVUKATI

Acele kamulaştırma olağanüstü bir kamulaştırma yolu olduğundan kullanılabilmesi için Kanun md. 27’de belirtilen durumlardan biri gerçekleşmelidir. Acele kamulaştırmaya başvurulabilecek yollardan biri özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda ihtiyaç duyulan taşınmazın kamulaştırılmasıdır. Bu durumda özel kanunlarda açıkça acele kamulaştırma yapılabileceği hususu yer almalıdır. Acele kamulaştırmaya başvurulabilecek diğer durum ise Cumhurbaşkanı tarafından karar verilen hallerdir. Ankara kentsel dönüşüm avukatı taşınmazın acele kamulaştırılması halinde, kamulaştırmanın haksız olduğu gerekçesiyle idare mahkemesinde iptal davası açar. Kentsel dönüşüm avukatı, dava açma süreleri, dava açılması gereken yetkili ve görevli mahkemenin tespiti ve daha birçok konuda yetkin olduğundan süreç boyunca müvekkilinin haklarını korur ve hak kaybına uğrama riskini azaltır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KİRA YARDIMI VERİLMEZSE NE YAPILABİLİR?

Yapının riskli yapı olarak tespit edilmesinin ardından taşınmaz tahliye edilir. Anlaşılarak tahliye edilen yapıların pay sahiplerine veya pay sahibi olmasalar da burada ikamet eden hak sahiplerine veya kiracılara konut ya da işyeri tahsis edilir. Bu tahsisin mümkün olmaması durumunda Bakanlık tarafından belirlenen tutar üzerinden aylık kira yardımı yapılır. Kira yardımından yapıda ikamet eden kişiler yararlanır. Yapıda malik değil de kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi ikamet ediyorsa yardımdan bunlar yararlanır. Kentsel dönüşüme giren taşınmaz maliklerine veya taşınmazda ikamet eden kişilere kira yardımı verilmemesi durumunda Ankara kentsel dönüşüm avukatı hukuki süreçte hakkı ihlal edilen kişilere destekte bulunur ve hukuki bilgisi ile süreci onlar adına profesyonel bir şekilde yürütür.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KİRA YARDIM SÜRESİNE İTİRAZ EDİLEBİLİR Mİ?

Kira yardımının ne kadar süre verileceği yapının durumuna göre değişiklik gösterir. Yapı malikleri ve tapu tahsis belgesi sahipleri için öngörülen kira yardımı süresi, riskli alan dışında bulunan riskli yapılarda 1,5 yıldır. Rezerv yapı alanlarında veya riskli alanlarda kalan riskli yapılarda ise 36 ayı geçmeyecek şekilde Bakanlık, TOKİ veya yetkilendirilen idare tarafından belirlenir. Kira yardımları yapının tahliye edilmesi ile başlar ve idarenin takdirine göre yeni yapının teslimine kadar devam eder. İdarenin bu sürelere aykırı belirleme yapması durumunda Ankara kentsel dönüşüm avukatı karara itiraz edebilir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KREDİ VE FAİZ DESTEĞİ VERİLMEZSE NE YAPILABİLİR?

Riskli yapı olarak tespit edilen taşınmaz maliki ile anlaşılmasının ardından tahliye edilir. Taşınmazı tahliye edilen gerçek veya tüzel kişi tahliye tarihinden itibaren en geç 1 yıl içinde Bakanlığın anlaşmalı olduğu bankalara başvurarak kredi ve faiz desteğinden yararlanabilir. İlgili kişilere verilen kredi Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen oranda Dönüşüm Projeleri Özel Hesabından karşılanır. Kentsel dönüşümde taşınmaz maliklerine kredi ve faiz desteği verilmemesi durumunda Ankara kentsel dönüşüm avukatı hukuki süreçte hakkı ihlal edilen kişilere destekte bulunur ve hukuki bilgileri ile süreci onlar adına profesyonel bir şekilde yürütür.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE YENİ TAŞINMAZ VERİLMEMESİ KARARINA İTİRAZ

Yapılacak konut ve işyerlerinin niteliği ve büyüklüğü ilgili kurumca belirlenmek kaydıyla, kentsel dönüşümde riskli yapı tespiti sonucu riskli çıkan ve yıkımı gerçekleşen taşınmaz yerine öncelikle, yeni inşa edilecek olan konut ve işyerlerinden verilmek üzere yapı malikleriyle sözleşme akdedilir. Gerekmesi halinde yıkımı gerçekleşen taşınmaz maliklerine arsa veya 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere Bakanlıkça satın alınan hazır konut ve işyerlerinden verilmesi üzerine sözleşme yapılabilir. Yıkımı gerçekleşen taşınmazın tespit edilen bedeli, malike verilecek konut veya işyerinin yapım maliyet bedelinden düşülür. İdarenin yapılan sözleşmeye aykırı bir şekilde yeni konut ve işyeri vermemesi durumunda Ankara kentsel dönüşüm avukatı hukuki süreci başlatır.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI İLETİŞİM

Ankara kentsel dönüşüm avukatı ile iletişime geçilerek dava süreci hakkında bilgi alınabilir veya davayı yürütmek için kendisinden hukuki destek alınabilir. Bunun için internet üzerinden kolaylıkla kentsel dönüşüm avukatı ile iletişime geçebilirler. Kentsel dönüşüm avukatı kendisi ile iletişime geçen kişilere hukuki süreç hakkında gerekli bilgileri verir. Kentsel dönüşüm avukatı usulüne uygun yetkilendirilirse kentsel dönüşüme ilişkin idari ve hukuki süreçleri takip eder.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKAT ÜCRETLERİ

Kentsel dönüşüm avukat ücretleri hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

EN İYİ KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI

En iyi kentsel dönüşüm avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI TELEFONU

Kentsel dönüşüm avukatı telefonu hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM DAVASI AVUKATI

Ankara kentsel dönüşüm davası avukatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM DAVASI

Ankara kentsel dönüşüm davası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATLIK ÜCRETİ

Ankara kentsel dönüşüm avukatlık ücreti hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ANKARA KENTSEL DÖNÜŞÜM HUKUK BÜROSU

Ankara kentsel dönüşüm hukuk bürosu hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK DAVASI

Kentsel dönüşüm çevre ve şehircilik davası yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATLIK VEKALETNAMESİ

Kentsel dönüşüm avukatlık vekaletnamesi yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE AVUKATIN ROLÜ

Kentsel dönüşümde avukatın rolü hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KONUSUNDA UZMAN AVUKAT

Kentsel dönüşüm konusunda uzman avukat hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM UZMANI AVUKAT

Kentsel dönüşüm uzmanı avukat hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/baskasinin-tasinmazini-ilana-koyma/

https://www.hkavukatlik.com/tasinmazin-gec-teslimi-nedeniyle-kira-tazminati/

https://www.hkavukatlik.com/kentsel-donusum-sozlesmelerinde-gecikme-nedeniyle-kira-alacagi/

https://www.hkavukatlik.com/tasinmaz-alarak-turk-vatandasligi-kazanma/

, ,

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI AVUKATI

İkamet izni ihlalinde sınır dışı, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (6458 sayılı Kanun) md. 54’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede diğer sınır dışı halleri yanında ikamet izni ihlalinde sınır dışı halleri de sayılmıştır. İkamet izni ihlalinde sınır dışı edilecek yabancılar, ikamet izinleri iptal edilenler, ikamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler ve ikamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlardır. Aşağıda ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilmesi, ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararına itiraz, ikamet izni ihlalinde idari gözetim kararı verilmesi ve ikamet izni ihlalinde idari gözetim kararına itiraz gibi konular incelenecektir.

TÜRKİYE’DE İKAMET İZNİ ALINMASI ZORUNLU MUDUR?

İkamet izni Türkiye’de kalmak üzere verilen izin belgesidir. Yetkili makamlar tarafından düzenlenen bu belge yabancıya Türkiye’de belirli bir süre belirli bir yerde yaşama hakkı sağlar. Türkiye’de vize veya vize muafiyeti tanınan süreden ya da doksan günden fazla kalacak yabancılar, e-ikamet sistemi üzerinden, şartlarını taşıdıkları ikamet izni türüne başvurmalıdırlar. Başvurusu tamamlanan yabancılar sistem tarafından belirlenen randevu gününde, yaşamak istedikleri ilde bulunan il/ilçe göç idaresi müdürlüğünde hazır bulunmalıdır. Geçerli bir mazereti olmaksızın randevu gününde il/ilçe göç idaresi müdürlüğünde hazır bulunmayan yabancılar, hiç başvuruda bulunmamış sayılırlar. İkamet izni bulunmayan veya süresi dolan yabancılar ise ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalırlar.

YABANCIYA İKAMET İZNİNİ KİM VERİR?

İkamet izni başvurusu, yabancının vatandaşı olduğu veya yasal olarak bulunduğu ülkedeki konsolosluklara yapılır. İkamet izni için başvuracak yabancıların, talep ettikleri ikamet izni süresinden altmış gün daha uzun süreli pasaport ya da pasaport yerine geçen belgeye sahip olmaları gerekir. Başvuru için gerekli olan bilgi ve belgeler eksik ise başvurunun değerlendirilmesi eksiklikler tamamlanıncaya kadar ertelenebilir. Başvurular, en geç doksan gün içinde sonuçlandırılır. Başvurunun olumsuz sonuçlanması durumunda ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemi gerçekleştirilir.

“Öte yandan, davacı ile Türk vatandaşı eşin komşularıyla yapılan görüşmede, bu kişilerin evine farklı farklı kadınların geldiği, uygunsuz kıyafetlerle gece 23:00-24:00’ten sonra dışarı çıkıp sabaha karşı eve geldiklerinin beyan edildiği, yine genel ahlaka aykırı ve rahatsız edici davranışlarından dolayı ikamet ettikleri apartmanda yaşayan kişiler ile sorun yaşamaları üzerine ev sahipleri tarafından evden çıkarıldıkları, Türk vatandaşı eşin aylık geliri ile şahısların harcamaları ve yaşam standartlarının orantılı olmadığı tespitleri ile 6458 sayılı Kanun’un 15. maddesince başvurucunun kamu düzeni açısından sakıncalı olmaması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; kamu düzeninin korunması açısından da davacının ikamet izni başvurusunun reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” (DANIŞTAY 10. D., 2015/113 E., 2020/7070 K., 29.12.2020 T.).

İKAMET İZNİ TÜRLERİ NELERDİR?

İkamet izin türleri, amacına göre farklılaşmaktadır. Bu kapsamda kısa dönem ikamet izinleri, aile ikamet izni ve öğrenci ikamet izni, uzun dönem ikamet izinleri ise insani ikamet izni ve insan ticareti mağduru ikamet izni olarak sayılabilir. Söz konusu ikamet izinlerinden birisine sahip olmayan ve Türkiye’de yasa dışı yaşayan yabancılar ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalırlar.

İKAMET İZİN BAŞVURUSU TÜRKEYE’DE YAPILABİLİR Mİ?

İkamet izni başvuruları normal şartlarda yabancının vatandaşı olduğu veya yasal olarak bulunduğu ülkedeki konsolosluklara yapılırken istisnai hallerde valiliklere de yapılabilir. İncelemede yabancının Türkiye’deki aile bağları, ikamet süresi, menşe ülkedeki durumu ve çocuğun yüksek yararı gibi hususlar göz önünde bulundurulur. Verilen karar yabancıya, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. Kararda, yabancının karara karşı itiraz haklarını etkin bir şekilde nasıl kullanabileceği ve bu süreçteki diğer yasal hak ve yükümlülüklerine de yer verilir. İkamet izni alınamaması veya süresinin uzatılamaması durumunda yabancı ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalabilir.

TÜRKİYE’DE YAPILACAK İKAMET İZNİ BAŞVURULARI HANGİLERİDİR?

İkamet izni başvuruları normal şartlarda yabancının vatandaşı olduğu veya yasal olarak bulunduğu ülkedeki konsolosluklara yapılırken aşağıdaki hâllerde istisnai olarak valiliklere de yapılabilir. Bu kapsamda, adli veya idari makamların kararlarında veya taleplerinde, yabancının Türkiye’den ayrılmasının makul veya mümkün olmadığı durumlarda, uzun dönem ikamet izinlerinde, öğrenci ikamet izinlerinde, insani ikamet izinlerinde, insan ticareti mağduru ikamet izinlerinde, aile ikamet izninden kısa dönem ikamet iznine geçişlerde, Türkiye’de ikamet izni bulunan anne veya babanın Türkiye’de doğan çocukları için yapacağı başvurularda, geçerli ikamet izninin verilmesine esas olan gerekçenin sona ermesi veya değişikliğe uğramasından dolayı yeni kalış amacına uygun ikamet izni almak üzere yapılacak başvurularda, 6458 sayılı Kanun md. 20/2 kapsamında yapılacak ikamet izni başvurularında, Türkiye’de yükseköğrenimini tamamlayanların kısa dönem ikamet iznine geçişlerinde ikamet izni başvuruları valiliklere de yapılabilir. Türkiye’de yapılacak ikamet izin başvurusu reddedilen ve yasa dışı ikamet eden yabancılar ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalabilir.

İKAMET İZNİ MUAFİYETİ NEDİR?

Yabancılara ikamet izni muafiyeti tanınabilir. Muafiyet tanınan yabancının Türkiye’de ikamet etmesi için ikamet izni aranmaz. İkamet izin muafiyeti tanınan yabancılar 6458 sayılı Kanun md. 20’de sayılmıştır. İkamet izin muafiyeti tanınan yabancılar, doksan güne kadar vizeyle veya vizeden muaf olarak gelenler, vize süresi veya vize muafiyeti süresince, Vatansız Kişi Kimlik Belgesi sahibi olanlar, Türkiye’de görevli diplomasi ve konsolosluk memurları ve bunların ailelerinden Dışişleri Bakanlığınca bildirilenler, uluslararası kuruluşların Türkiye’deki temsilciliklerde çalışan ve statüleri anlaşmalarla belirlenmiş olanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu anlaşmalarla ikamet izninden muaf tutulanlar, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu (5901 sayılı Kanun) md. 28 kapsamında olanlar, 6458 sayılı Kanun md. 76 ve 83/1 kapsamında belge sahibi olanlardır. İkamet izni bulunmasa da bunlar ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalmazlar.

İKAMET İZNİ HANGİ DURUMLARDA İPTAL EDİLEBİLİR?

İkamet izninin iptal sebepleri iznin türüne göre farklılık gösterir. Kısa dönem ikamet izni, şartlarından birinin veya birkaçının yerine getirilmemesi veya ortadan kalkması, ikamet izninin veriliş amacı dışında kullanıldığının belirlenmesi, hakkında geçerli sınır dışı etme veya Türkiye’ye giriş yasağı kararı bulunması durumlarında iptal edilir.

Aile ikamet izni ise şartlarının karşılanmaması veya ortadan kalkması, aile ikamet izni alma şartları ortadan kalktıktan sonra kısa dönem ikamet izni verilmemesi, hakkında geçerli sınır dışı etme veya Türkiye’ye giriş yasağı kararı bulunması, aile ikamet izninin veriliş amacı dışında kullanıldığının belirlenmesi durumlarında iptal edilir.

Öğrenci ikamet izni ise şartlarının karşılanmaması veya ortadan kalkması, öğrenimin sürdürülemeyeceği konusunda kanıtların ortaya çıkması, öğrenci ikamet izninin veriliş amacı dışında kullanıldığının belirlenmesi, hakkında geçerli sınır dışı etme kararı veya Türkiye’ye giriş yasağı bulunması durumlarında iptal edilir.

Uzun dönem ikamet izinleri ise yabancının, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehdit oluşturması, sağlık, eğitim ve ülkesindeki zorunlu kamu hizmeti dışında bir nedenle kesintisiz bir yıldan fazla süreyle Türkiye dışında bulunması durumlarında iptal edilir.

İnsani ikamet izni ise iznin verilmesini zorunlu kılan şartlar ortadan kalktığında, yabancının insan ticareti mağduru olduğu veya olabileceği yönünde kuvvetli şüphe bulunan durumlarda, kendi girişimiyle suçun failleriyle yeniden bağ kurduğu belirlendiği durumlarda ikamet izni iptal edilir.

 İkamet izni iptal sebepleri aynı zamanda başvurunun reddi ve uzatılmaması sebebidir. İkamet izni iptal edilen yabancı ikamet izni ihlalinde sınır dışı işlemine maruz kalabilir.

GERİ GÖNDERME MERKEZİNDE BULUNANLARIN İKAMET İZİNLERİ

Tutuklu veya hükümlü olarak cezaevlerinde ya da idari gözetim altında geri gönderme merkezlerinde bulunan yabancıların, buralarda geçirdikleri süreler ikamet izni süresinin ihlali sayılmaz. Bu kişilerin varsa ikamet izinleri iptal edilebilir. Bunlardan, yabancı kimlik numarası bulunmayanlara, ikamet izni şartı aranmadan yabancı kimlik numarası verilebilir.

ÇALIŞMA İZNİNİN İKAMET İZNİ SAYILMASI

Geçerli çalışma izni ile 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun (4817 sayılı Kanun) md. 10’a istinaden verilen Çalışma İzni Muafiyet Teyit Belgesi, ikamet izni sayılır. Çalışma izni verilebilmesi veya iznin uzatılabilmesi için kişinin Türkiye’ye girişlerine izin verilmeyecek yabancılar kapsamına girmemesi şarttır.

YABANCIYI SINIR DIŞI ETME KARARI NEDİR?

Sınır dışı etme kararı 6458 sayılı Kanun md. 52 ve devamında düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı, yabancının kanunda belirtilen fiilleri işlemesi sebebiyle vatandaşı olduğu ülkeye, transit gideceği ülkeye veya üçüncü bir ülkeye gönderilmesi kararıdır. Sınır dışı etme kararı valilik tarafından verilir. Valilik sınır dışı etme kararını resen veya Göç İdaresi Genel Müdürlüğü talimatıyla verilir. İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı da yabancı hakkında verilebilecek sınır dışı kararlarından biridir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI KARARI

Sınır dışı etme kararı alınacak yabancılar, 6458 sayılı Kanun md. 54’te sayılmıştır. Bunlar arasında ikamet izni ihlalinde sınır dışı edilecek yabancılar da bulunmaktadır. İkamet izni ihlalinde sınır dışı edilecek yabancılar, ikamet izinleri iptal edilenler, ikamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler ve ikamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlardır. İkamet izni ihlalinde sınır dışı edilmeye sebep olan söz konusu üç durum aşağıda ayrı ayrı incelenecektir.

        İKAMET İZNİ İPTAL EDİLENLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilecek durumlardan ilki, ikamet izninin iptal edilmesidir. İkamet izni iptal sebepleri ikamet izninin türüne göre değişir. Bu durumların gerçekleşmesi halinde yabancı hakkında 6458 sayılı Kanun md.54/1-f gereğince ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilir.

        İKAMET İZİN SÜRESİNİ AŞANLARIN SINIR DIŞI EDİLMESİ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilecek durumlardan ikincisi, ikamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenlerdir. İkamet izin uzatma başvuruları ikamet izni süresinin dolmasına altmış gün kalmasından itibaren ve her koşulda ikamet izni süresi dolmadan önce valiliklere yapılır. İkamet iznini uzatma başvurusunda bulunanlara, harca tabi olmayan bir belge verilir. Bu yabancılar, ikamet izni süreleri sona ermiş olsa dahi haklarında karar verilinceye kadar bu belgeyle Türkiye’de ikamet edebilir. Uzatılan ikamet izinleri, yasal izin sürelerinin bitim tarihinden itibaren başlatılır. Dolayısıyla, ikamet izin süresi sona ermesine rağmen haklı gerekçe olmadan süreyi on günden fazla ihlal eden yabancılar hakkında 6458 sayılı Kanun md. 54/1-g gereğince ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilir.

        İKAMET İZİN BAŞVURUSU REDDEDİLENLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilecek durumlardan üçüncüsü, ikamet izin uzatma başvurusu reddedilmesine rağmen on gün içinde ülkeden çıkış yapmayanlardır. Uzatma başvurusu reddedilmesine rağmen on gün içinde ülkeden çıkış yapmayan yabancılar hakkında 6458 sayılı Kanun md. 54/1-j gereğince ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilir.

“Bu bağlamda, genel ahlaka aykırı fiili sebebiyle Ç-116 kodlu tahdit veri girişi ile 1 yıl süreli olarak yurda girişinin yasaklanmasına karar verilerek sınır dışı edilen davacının, hakkında verilen yurda girişi yasağı süresi dolduktan sonra Türkiye’ye gelerek ikamet izni başvurusunda bulunduğu görülmekle birlikte; ev hanımı olan ve turizm amaçlı olarak ikamet izni başvurusunda bulunan davacı tarafından ülkeye geliş amacının tam olarak ortaya konulamadığı, öte yandan, davacının, 6458 sayılı Kanun’un 15. maddesinde sayılan kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından sakıncalı olanlar sınıfına girdiği, dolayısıyla aynı Kanun’un 31. maddesinde zikredilen 7. madde kapsamına girmemek şartını taşımadığı anlaşıldığından, kısa dönem ikamet izni başvurusunun reddedilmesine ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (DANIŞTAY 10.D., 2016/13546 E., 2018/2884 K., 03.10.2018 T.).

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI KARARINI KİM VERİR

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı valilik tarafından verilir. Valilik bu kararı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün talimatı üzerine ya da resen verir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI EDİLEMEYECEK KİŞİLER

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilse de 6458 sayılı Kanun md. 55’te sayılan yabancılar hakkında ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı uygulanmaz. Ancak bu kişilerin, belli bir adreste ikamet etmeleri veya istenen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları istenebilir. Dolayısıyla ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilse de sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar; ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler; hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar; mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları ve tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları sınır dışı edilemez.

“Somut olayda başvurucu, sınır dışı edilmesi hâlinde, Sünni olmasından dolayı ülkesinde baskı ve zulme maruz kalacağını ileri sürmüş ancak bu konuda iddialarını somutlaştıracak bilgi ve belgeler ortaya koymamıştır. Öte yandan ulusal ve uluslararası kuruluşların raporlarında da menşe ülke olan İran’da başvurucunun ileri sürdüğü gerekçeyle sistematik olarak insan hakları ihlali yapıldığına dair bir değerlendirmeye yer verilmediği görülmektedir. Anayasa Mahkemesi, gerçekleştiği iddia olunan müdahalenin başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik gerçek ve ciddi bir tehlike oluşturabilecek nitelikte olması hâlinde İçtüzük’ün 73. maddesi uyarınca tedbir değerlendirmesi yapabilmektedir. Bu aşamada dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden başvurucuya yönelik derhâl tedbir kararı verilmesini gerektiren ciddi bir tehlike bulunduğu anlaşılamadığından tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekir.” (Anayasa Mahkemesi 1.B., B. 2016/22509 T.02.11.2016).

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI ETME KARARININ TEBLİĞİ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı etme kararı alındıktan sonra kararın ilgililere tebliğ edilmesi gerekir. Kararın tebliği 6458 sayılı Kanun md. 53/2’de düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı ve kararın gerekçesi, hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya, yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. İkamet izni ihlalinde sınır dışı etme kararı verilen kişi avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisine veya yasal temsilcisine kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgi verilir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE SINIR DIŞI KARARINA İTİRAZ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararına itiraz, yabancı hakkında verilen sınır dışı etme kararına karşı yargı yoluna başvurulmasıdır. İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararına itiraz etmek isteyen yabancı, verilen kararın tebliğinden itibaren 7 (yedi) gün içinde idare mahkemesine başvurmalıdır. Yargılama sonuçlanana kadar hakkında sınır dışı kararı verilen kişi sınır dışı edilemeyeceğinden idare mahkemesine yapılan itiraz yabancının sınır dışı edilmesini engeller.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİM KARARI NEDİR?

İkamet izni ihlalinde idari gözetim kararı, yabancıların, kanunda aranan şartları taşıması sebebiyle Geri Gönderme Merkezi’nde belli bir süre tutulmasıdır. İdari gözetim kararı, ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilen yabancılar hakkında uygulanır. Bu kişilerden kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için verilen sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında ikamet izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararı alınır. Bu kişiler, idari gözetim kararı yerine idari gözetime alternatif yükümlülüklere de tabi tutulabilirler. İdari gözetim kararını valilik verir. Dolayısıyla ilgili düzenlemede sayılan kişiler, ikamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilmesi neticesinde idari gözetim altına alınırlar.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİM SÜRESİ

İkamet izni ihlalinde idari gözetim süresi 6458 sayılı Kanun m. 57/3’te düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre ikamet izni ihlali sebebiyle hakkında idari gözetim kararı verilen kişi Geri Gönderme Merkezi’nde en fazla altı ay süreyle tutulur.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİM SÜRESİ UZATILABİLİR Mİ?

İkamet izni ihlali sebebiyle verilen altı aylık idari gözetin süresi, yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle sınır dışı etme işlemlerinin tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir. Dolayısıyla kural yabancının altı ay süreyle idari gözetim altında tutulması ise de istisnai durumlarda bu süre altı ay daha uzatılabilir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİMİ VALİLİĞİN DEĞERLENDİRMESİ

İkamet izni ihlalinde sınır dışı kararı verilen yabancı hakkında idari gözetim uygulanması durumunda bu kararın valilik tarafından gözden geçirilmesi gerekir. İdari gözetim sürecinde idari gözetimin zaruri olup olmadığı valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek görülmesi durumunda otuz günlük süre beklenmeden de idari gözetim gözden geçirilebilir. Yapılan değerlendirmede kişinin idari gözetim altında tutulmasında zaruri görülmezse idari gözetim derhal sonlandırılır. İdari gözetimi sonlandırılan yabancıya idari gözetime alternatif yükümlülükler de getirilebilir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİM HAKKINDA BİLGİLENDİRİLME

İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte idari gözetim altında tutulan kişiye, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. İdari gözetim altına alınan kişinin bir avukat tarafından temsil edilmemesi durumunda ise kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

İKAMET İZNİ İHLALİNDE İDARİ GÖZETİM KARARINA İTİRAZ

İkamet izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararına itiraz 6458 sayılı Kanun m. 57/6’da düzenlenmiştir. İdari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. İdareye verilen dilekçeler ise derhal yetkili sulh ceza hâkimliğine ulaştırılır. Sulh ceza hâkimliği incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır.

İDARİ GÖZETİM KARARI YETKİLİ MAHKEME

İdari gözetim kararı yetkili mahkeme hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İDARİ GÖZETİM KARARI SONLANDIRMA

İdari gözetim kararı sonlandırma hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SINIR DIŞI EDİLMEK NASIL OLUR

Sınır dışı edilmek nasıl olur hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SURİYELİLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Suriyelilerin sınır dışı edilmesi hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SINIR DIŞI EDİLME SEBEPLERİ

Sınır dışı edilme sebepleri hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SINIR DIŞI KARARI ANAYASA MAHKEMESİ

Sınır dışı kararı Anayasa Mahkemesi hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SINIR DIŞI KARARI YÜRÜTMENİN DURDURULMASI

Sınır dışı kararı yürütmenin durdurulması yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SINIR DIŞI ETME KARARI TEBLİĞ FORMU

Sınır dışı etme kararı tebliğ formu hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/yabancinin-ucuncu-bir-ulkeye-sinir-disi-edilmesi/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/idari-gozetim-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/calisma-izni-ihlali-sebebiyle-sinir-disi/

https://www.hkavukatlik.com/vize-ihlali-sebebiyle-sinir-disi/

,

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SINIR DIŞI

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (6458 sayılı Kanun) md. 54’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede diğer sınır dışı halleri dışında çalışma izni iptali sebebiyle sınır dışı halleri de sayılmıştır. Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilecek yabancılar, Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar ve çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenlerdir. Aşağıda çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilmesi, çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz, çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararı verilmesi ve idari gözetim kararına itiraz gibi konular incelenecektir.

TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA İZNİ ALMAK ZORUNLU MU?

6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu (6735 sayılı Kanun)’na göre, yabancıların Türkiye’de bağımlı veya bağımsız çalışmaya başlamadan önce izin alması gerekir. Çalışma izni, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Bakanlık) tarafından resmî bir belge şeklinde düzenlenen ve geçerlilik süresi içinde yabancıya Türkiye’de çalışma ve ikamet hakkı veren izin belgedir. Türkiye’de geçerli çalışma izni olmadan çalışan yabancılar hakkında cezai ve idari işlem uygulanır. İzinsiz çalışan yabancılar pasaport, vize ve ikamet izinleri tetkik edilerek çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilirler.

YABANCININ ÇALIŞMASI İÇİN ÖN İZİN ALINMASI

Mesleki yeterlilik gerektiren sağlık ve eğitim hizmetlerinde çalışacak yabancıların çalışma izni başvurularının değerlendirilmesi için ön izin alınması zorunludur. Sağlık hizmetlerinde Sağlık Bakanlığı, eğitim hizmetlerinde Millî Eğitim Bakanlığı mesleki faaliyette bulunacak yabancılara ön izin vermeye yetkilidir. Ön izin alınması gereken meslekler anılan bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir. Çalışma izni uzatma başvuruları da ilgili bakanlık veya Yükseköğretim Kurulu ön iznine tabidir. Zorunlu olduğu hallerde ön izin alınmazsa çalışma izin başvurusu reddedilir. Ön izin almadan çalıştığı belirlenen yabancılar çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilirler.

YABANCI ÇALIŞMA İZNİ İÇİN NEREYE BAŞVURU YAPAR?

Çalışma izni başvuruları yurt içinde doğrudan Bakanlığa, yurt dışında ise yabancının vatandaşı olduğu veya yasal olarak bulunduğu ülkedeki büyükelçilik veya başkonsolosluğa yapılır. Usulüne uygun olarak yapılan başvuruların değerlendirilmesi, bilgi ve belgelerin tam olması kaydıyla otuz gün içinde tamamlanır. Başvuru yapmadan çalışan yabancılar ise çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilirler.

YABANCILARIN ÇALIŞMA İZNİ TÜRLERİ NELERDİR?

Yabancıların çalışma izin türleri süreli çalışma izni, süresiz çalışma izni ve bağımsız çalışma iznidir. Süreli çalışma izni, iş veya hizmet sözleşmesinin süresini aşmamak koşuluyla, gerçek veya tüzel kişiye ya da kamu kurum veya kuruluşuna ait belirli bir işyerinde veya bunların aynı işkolundaki işyerlerinde belirli bir işte çalışmak şartıyla ilk başvuruda en çok bir yıl olmak üzere verilir. Yapılan uzatma başvurusunun olumlu değerlendirilmesi halinde ilk uzatma başvurusu için en çok iki, ikinci uzatma başvurusu için en çok üç yıla kadar çalışma izni verilebilir. Farklı bir işveren yanında çalışmak üzere yapılan başvurular içinse en çok bir yıl çalışma izni verilir.

Süresiz çalışma iznine Türkiye’de uzun dönem ikamet izni veya en az sekiz yıl kanuni çalışma izni olan yabancılar başvurabilir. Yabancının başvuru şartlarını taşıması yabancıya mutlak hak sağlamaz. Süresiz çalışma izni olan yabancı, uzun dönem ikamet izninin sağladığı tüm haklardan, özel kanunlardaki düzenlemeler hariç, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili mevzuat hükümlerine tabi olmak şartıyla, Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanır. Süresiz çalışma izni olan yabancının seçme, seçilme ve kamu görevlerine girme hakkı ile askerlik hizmeti yapma yükümlülüğü yoktur.

Bağımsız çalışma izni, süreli olarak düzenlenen çalışma izinlerindendir. Bağımsız çalışma izni başvurusunda yabancının eğitim düzeyi, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı, Türkiye’deki faaliyetinin veya yatırımının ülke ekonomisine ve istihdama etkisi, yabancı şirket ortağı ise sermaye payı ile Uluslararası İşgücü Politikası Danışma Kurulu önerileri doğrultusunda Bakanlıkça belirlenecek diğer hususlar dikkate alınır. Dolayısıyla süreli, süresiz veya bağımsız çalışma izni olmadan çalışan yabancılar çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilirler.

ÇALIŞMA İZNİ ALAN YABANCI HER İŞTE ÇALIŞABİLİR Mİ?

Çalışma izin başvuruları Türkiye’deki iş piyasası, çalışma hayatındaki gelişmeler, istihdama ilişkin sektörel ve ekonomik konjonktür dikkate alınarak değerlendirilir. İlgili kanunlarda sadece Türk vatandaşlarına hasredilmiş meslek ve görevler için yabancılara çalışma izni verilmesi mümkün değildir. Söz konusu işlerde çalışan yabancılar çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilirler.

ÇALIŞMA İZNİ ALMADAN ÇALIŞABİLECEK KİŞİLER

Bazı kişilerin Türkiye’de çalışabilmeleri için çalışma izni almalarına gerek yoktur. Bunlar, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu (5901 sayılı Kanun) md. 28 çerçevesinde Mavi Kart almış olanlar veya almaya hak kazananlar ve başka bir devlet vatandaşı olmakla birlikte aynı zamanda Türk vatandaşı olanlardır. Sayılan kişiler çalışma izni almaksızın Türkiye’de çalışabilirler.

YABANCININ ÇALIŞMA İZNİ MUAFİYETİ VE ŞARTLARI NEDİR?

Çalışma izni muafiyeti, yabancının Türkiye’de en az beş yıl kanuni ve kesintisiz ikamet etmiş olması, çalışmasının ekonomik kalkınma açısından katma değer yaratması ve istihdam üzerinde olumlu etki yapacak olması koşulu ile verilen izindir. Çalışma izni muafiyeti başvuruları yurt içinde doğrudan Bakanlığa, yurt dışında yabancının vatandaşı olduğu veya yasal olarak bulunduğu ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti büyükelçilikleri veya başkonsolosluklarına yapılır. Başvurunun olumlu değerlendirilmesi halinde çalışma izni muafiyeti, yabancının pasaport veya pasaport yerine geçen belgelerinin geçerlilik süresinden altmış gün daha kısa süreli olarak düzenlenir ve her yabancı için ayrı ayrı verilir. Çalışma izni muafiyetiyle geçirilen süreler, kanuni çalışma izni veya ikamet izni sürelerinin hesabında dikkate alınmaz. Çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti başvurusunun reddi ve düzenlenen belgelerin iptali kararları, yabancı çalıştıran işverene veya bağımsız çalışma izni, süresiz çalışma izni ya da Turkuaz Kart sahibi yabancıya 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümlerine göre tebliğ edilir. Bakanlığın bu Kanun kapsamında verdiği kararlara karşı ilgililer tarafından tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Bakanlığa itiraz edilebilir. İtirazın reddedilmesi hâlinde idari yargı yoluna başvurulabilir.

ÇALIŞMA İZNİ VERİLMEYECEK YABANCILAR KİMLERDİR?

Belirli şartları sağlamayan yabancılara çalışma izni verilemez. Çalışma izni verilemeyecek yabancılar 6735 sayılı Kanun md. 9’da sayılmıştır. Bunlar, uluslararası işgücü politikasına uygun olmayan, sahte veya yanıltıcı bilgi ve belgelerle yapılan, yabancı istihdam edilmesine ilişkin gerekçesi yeterli görülmeyen, diğer kanunlarda Türk vatandaşlarına hasredilen iş ve meslekler için yapılan, gerekli nitelik ve uzmanlığı taşımadığı anlaşılan yabancılara ilişkin olan, Bakanlıkça belirlenen değerlendirme kriterlerini karşılamayan, 6458 sayılı Kanun md. 7, 15 ve 54 kapsamında olduğu İçişleri Bakanlığınca bildirilen yabancılara ilişkin olan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından Türkiye’de çalışmasında sakınca görülen yabancılara ilişkin olan, Dışişleri Bakanlığı uygun görüşü olması hariç Türkiye Cumhuriyeti’nin tanımadığı veya diplomatik ilişkisi olmayan ülke vatandaşları için yapılan, kanuni süresi içinde yapılmayan veya eksiklikleri tamamlanmayan başvurulardır. Çalışma izni alamayacak yabancı çalıştığı tespit edilmesi halinde çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilir.

ÇALIŞMA İZNİNİN İSTİSNAİ OLARAK VERİLEBİLECEĞİ YABANCILAR KİMLERDİR?

Bazı yabancılara istisnai olarak çalışma izni verilebilir. Bunlar, eğitim düzeyi, ücreti, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı ve benzeri özellikleri itibarıyla nitelikli işgücü olarak değerlendirilen, bilim ve teknolojiye katkısı, yatırım veya ihracat düzeyi, sağlayacağı istihdamın büyüklüğü ve benzeri özellikleri itibarıyla nitelikli yatırımcı olarak değerlendirilen, belirli bir süre için işvereni tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen bir projede istihdam edilen, İçişleri Bakanlığı veya Dışişleri Bakanlığı tarafından Türk soylu olduğu bildirilen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı, Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşı, 6458 sayılı Kanun uyarınca uluslararası koruma başvurusu sahibi, şartlı mülteci, geçici koruma sağlanan veya vatansız ya da mağdur destek sürecinden yararlanan insan ticareti mağduru, bir Türk vatandaşı ile evli ve eşiyle Türkiye’de evlilik birliği içinde yaşayan, yabancı devletlerin ve uluslararası kuruluşların Türkiye’deki temsilciliklerinde diplomatik dokunulmazlığı olmadan çalışan, alanındaki başarısı ile uluslararası düzeyde temayüz etmiş olarak bilimsel, kültürel, sanatsal veya sportif amaçla Türkiye’ye gelen ve sınır ötesi hizmet sunucusu kişilerdir.

ÇALIŞMA İZNİ HANGİ DURUMLARDA İPTAL EDİLİR?

Çalışma izni bazı durumlarda iptal edilebilir. Bunlar 6735 sayılı Kanun md. 15’te sayılmıştır. Öncelikle çalışma izni, sürenin dolması veya Bakanlık tarafından iptal edilmesi suretiyle geçerliliğini kaybeder. Yabancının veya işverenin talebi dışında çalışma izninin sona erdiği haller ise yabancının, çalışma izni veya çalışma izni muafiyetinin geçerlilik tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye’ye gelmemesi, İçişleri Bakanlığı veya Dışişleri Bakanlığının uygun görüşünün bulunması hâli hariç, pasaportunun veya pasaport yerine geçen belgesinin geçerlilik süresinin uzatılmaması,  6735 sayılı Kanun’da belirtilen hükümlere aykırı olarak çalıştığının tespiti, çalışmasının herhangi bir nedenle sona ermesi,  çalışma izni başvurusunun sahte veya yanıltıcı bilgi ve belgelerle yapıldığının sonradan tespiti, 6735 sayılı Kanun md. 11 kapsamında olması ve geçiş süresi içinde talep edilen bilgi ve belgeleri sunmaması ya da bunların niteliklerini kaybettiğinin anlaşılması, 6458 sayılı Kanun md. 7, 15 veya 54 kapsamında olduğunun İçişleri Bakanlığınca bildirilmesi, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından Türkiye’de çalışmasında sakınca olduğunun ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca bildirilmesi, sağlık sebepleri veya zorunlu kamu hizmeti gibi mücbir sebepler dışında süreli çalışma izinlerinde aralıksız olarak altı aydan, bağımsız ve süresiz çalışma izinlerinde ise aralıksız olarak bir yıldan uzun süre Türkiye dışında kalması, Turkuaz Kart sahibi olması hâlinde yurt dışında kalış süresinin Bakanlıkça belirlenen süreyi aşmasıdır. Çalışma izninin iptali sebepleri aynı zamanda çalışma izni muafiyetinin de iptali sebepleridir. Çalışma izni iptal edilen yabancının çalıştığı tespit edilmesi halinde çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir.

YABANCININ VE İŞVERENİNİN BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Yabancı çalışanın ve işvereninin bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda yabancı çalıştıran işveren ile süresiz veya bağımsız çalışma izni bulunan yabancı, çalışma izninin veya çalışma izni muafiyeti kapsamında çalışmanın başlaması ve sona ermesi durumu halleri ile çalışma izni veya çalışma izni muafiyetinin iptalini gerektirecek hâlleri on beş gün içinde Bakanlığa bildirmelidir.

SINIR DIŞI ETME KARARI NEDİR?

Sınır dışı etme kararı 6458 sayılı Kanun md. 52 ve devamında düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı, yabancının kanunda belirtilen fiilleri işlemesi sebebiyle vatandaşı olduğu ülkeye, transit gideceği ülkeye veya üçüncü bir ülkeye gönderilmesi kararıdır. Sınır dışı etme kararı valilik tarafından verilir. Valilik sınır dışı etme kararını resen veya Göç İdaresi Genel Müdürlüğü talimatıyla verir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI ETME KARARI

Sınır dışı etme kararı alınacak yabancılar, 6458 sayılı Kanun md. 54’te sayılmıştır. Bunlar arasında çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilecek yabancılar da bulunmaktadır. Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yoldan sağlayanlar ve çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler hakkında çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir. Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilmeye sebep olan durumlar aşağıda ayrı ayrı incelenecektir.

        GEÇİMİNİ MEŞRU OLMAYAN YOLDAN SAĞLAYANIN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilecek durumlardan ilki yabancının geçimini meşru olmayan yoldan sağlamasıdır. Geçimini sağlamak amacıyla meşru olmayan yollara fuhuş, insan ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı örnek verilebilir. Dolayısıyla geçimini meşru olmayan yoldan sağlayan yabancı hakkında çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir.

        ÇALIŞMA İZNİ OLMADAN ÇALIŞANIN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilecek durumlardan ikincisi çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenlerdir. Yabancının Türkiye’de bağımlı veya bağımsız çalışması için izin alması gerekir. Geçerli çalışma izni olmadan çalışan yabancılar hakkında cezai ve idari işlem uygulanır. Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı da söz konusu idari işlemlerden biridir. Dolayısıyla çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilen yabancı hakkında çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir.

“Dosya içerisinde yer alan 24/09/2014 tarihli Tebliğ Belgesi incelendiğinde; F1 Emlak isimli işyerinde izinsiz çalıştığından bahisle davacı hakkında 15 gün içerisinde Türkiye’den çıkış yapması gerektiğine ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği görülmekte olup, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, davacının izinsiz çalıştığı hususunun davalı idarece somut olarak ortaya konulamadığı sonucuna varılmakta, öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 19/03/2015 tarihli yazısında da davacının çalışma izninin iptal edilmediği belirtilmektedir. Bu haliyle, izinsiz çalıştığından bahisle davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Danıştay 10. D., 2015/4143 E., 2020/3153 K., 22.09.2020 T.).

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI KARARINI KİM VERİR?

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı valilik tarafından verilir. Valilik bu kararı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün talimatı üzerine ya da resen verir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI EDİLEMEYECEK YABANCILAR

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilse de 6458 sayılı Kanun md. 55’te sayılan yabancılar hakkında sınır dışı kararı uygulanmaz. Ancak bu kişilerin, belli bir adreste ikamet etmeleri veya istenen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları istenebilir. Dolayısıyla çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilse de sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar; ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler; hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar; mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları ve tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları sınır dışı edilemez.

“Başvuru konusu olayda başvurucunun Suriye vatandaşı olduğu, kişisel durumuyla ilgili iddialarını dile getirdiği, idare mahkemesinde açtığı iptal davasının hâlen derdest olduğu; bununla birlikte Suriye ülkesindeki iç savaşın ve buna bağlı istikrarsızlığın devam ettiği, dolayısıyla bu aşamada sınır dışı işleminin gerçekleştirilmesi hâlinde telafisi imkânsız sonuçların ortaya çıkabileceği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, İçtüzük’ün 73. maddesi uyarınca başvurucunun “yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne” yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu anlaşıldığından tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir. (Danıştay 1.B., B. 2016/22512 T. 02.11.2016).

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI ETME KARARININ TEBLİĞİ

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı etme kararının ilgililere tebliğ edilmesi gerekir. Kararın tebliği 6458 sayılı Kanun md. 53/2’de düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı ve kararın gerekçesi, hakkında sınır dışı etme kararı verilen yabancıya, yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı etme kararı verilen yabancı avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisine veya yasal temsilcisine kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgi verilir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI ETME KARARINA İTİRAZ

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz, yabancı hakkında verilen sınır dışı etme kararına karşı yargı yoluna başvurulmasıdır. Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz için verilen kararın tebliğinden itibaren 7 (yedi) gün içinde idare mahkemesine başvurulmalıdır. Yargılama sonuçlanana kadar hakkında sınır dışı kararı verilen kişi sınır dışı edilemeyeceğinden idare mahkemesine yapılan itiraz yabancının sınır dışı edilmesini engeller.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM KARARI NEDİR?

Çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararı, yabancıların, kanunda aranan şartları taşıması sebebiyle Geri Gönderme Merkezi’nde belli bir süre tutulmasıdır. İdari gözetim kararı, çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilen yabancılar hakkında uygulanır. Bu kişilerden kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için verilen sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararı alınır. Bu kişiler, idari gözetim yerine idari gözetime alternatif yükümlülüklere de tabi tutulabilirler. İdari gözetim kararını valilik verir. Dolayısıyla sayılan kişiler valiliğin çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararı ile idari gözetim altına alınırlar.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM SÜRESİ

Çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim süresi 6458 sayılı Kanun md. 57/3’te düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı edilmesine ve idari gözetim altına alınmasına karar verilen yabancı Geri Gönderme Merkezi’nde en fazla altı ay süreyle tutulur.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM SÜRESİ UZATILABİLİR Mİ?

Çalışma izni ihlali sebebiyle verilen altı aylık idari gözetin süresi, yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle sınır dışı etme işlemlerinin tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir. Dolayısıyla kural yabancının altı ay süreyle idari gözetim altında tutulması ise de istisnai durumlarda bu süre altı ay daha uzatılabilir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM VALİLİK DEĞERLENDİRMESİ

Çalışma izni ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilen yabancı hakkında idari gözetimin uygulanması durumunda bu kararın valilik tarafından gözden geçirilmesi gerekir. İdari gözetim sürecinde idari gözetimin zaruri olup olmadığı valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek görülmesi durumunda otuz günlük süre beklenmeden de idari gözetim gözden geçirilebilir. Yapılan değerlendirmede kişinin idari gözetim altında tutulmasında zaruret görülmezse idari gözetim derhal sonlandırılır. İdari gözetimi sonlandırılan yabancıya alternatif yükümlülükler de getirilebilir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİMDE BİLGİLENDİRME

İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte idari gözetim altında tutulan kişiye, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. İdari gözetim altına alınan kişinin bir avukat tarafından temsil edilmemesi durumunda ise kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

ÇALIŞMA İZNİ İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM KARARINA İTİRAZ

Çalışma izni ihlali sebebiyle idari gözetim kararına itiraz sulh ceza hâkimliğine yapılır. İdareye verilen dilekçeler ise derhal yetkili sulh ceza hâkimliğine ulaştırılır ve inceleme beş gün içinde sonuçlandırılır.

YABANCI ÇALIŞMA İZNİ

Yabancı çalışma izni hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

YABANCI ÇALIŞMA İZNİ İÇİN GEREKLİ EVRAKLAR

Yabancı çalışma izni için gerekli evraklar yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

YABANCI ÇALIŞMA İZNİ ŞARTLARI

Yabancı çalışma izni şartları hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ ALINABİLECEK ÜLKELER

Çalışma izni alınabilecek ülkeler hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ ALAN YABANCININ SGK GİRİŞİ

Çalışma izni alan yabancının SGK girişi yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

ÇALIŞMA İZNİ ALMADAN ÇALIŞILABİLECEK YABANCILAR

Çalışma izni almadan çalışabilecek yabancılar yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ BAŞVURUSU YAPMA

Çalışma izni başvurusu yapma hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ BAŞVURU FORMU

Çalışma izni başvuru formu hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

BAĞIMSIZ ÇALIŞMA İZNİ

Bağımsız çalışma izni hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ ÇIKARMA ÜCRETİ

Çalışma izni çıkarma ücreti hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ ÇIKTIKTAN SONRA YAPILACAK İŞLEMLER

Çalışma izni çıktıktan sonra yapılacak işlemler yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

ÇALIŞMA BAKANLIĞI YABANCI ÇALIŞMA İZNİ

Çalışma bakanlığı yabancı çalışma izni yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

ÇALIŞMA İZNİ KAÇ GÜNDE ÇIKAR

Çalışma izni kaç günde çıkar hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

SINIR DIŞI İŞLEMLERİ AVUKATI

Sınır dışı işlemleri avukatı hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ÇALIŞMA İZNİ OLMADAN ÇALIŞAN YABANCI SINIR DIŞI

Çalışma izni olmadan çalışan yabancı sınır dışı yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/yabancinin-ucuncu-bir-ulkeye-sinir-disi-edilmesi/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/idari-gozetim-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/vize-ihlali-sebebiyle-sinir-disi/

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI AVUKATI

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (6458 sayılı Kanun) md. 54’de düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede diğer sınır dışı halleri yanında vize ihlali sebebiyle sınır dışı halleri de sayılmıştır. Vize ihlali sebebiyle sınır dışı edilecek yabancılar, vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar, vizesi iptal edilenler ve vize işlemlerinde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlardır. Aşağıda vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilmesi, vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz, vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararı verilmesi, vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararına itiraz gibi konular incelenecektir.

TÜRKİYE’DE VİZE ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?

Vize, bir devletin dış temsilcilikleri veya sınır makamları aracılığıyla, ülkesine seyahat edecek yabancının pasaportuna konulan ve bu yabancının ülkesinin sınır kapısına kadar giderek sınır makamlarına giriş için başvuru yapabileceğini ve ülkeye girebileceğini gösteren kayıttır. 6458 sayılı Kanun md. 11’de, Türkiye’de doksan güne kadar kalacak yabancıların, vatandaşı oldukları veya yasal olarak bulundukları ülkedeki konsolosluklardan geliş amaçlarını da belirten vize alarak Türkiye’ye gelecekleri düzenlenmiştir. Vizenin veya vize muafiyetinin Türkiye’de sağladığı kalış süresi, her yüz seksen günde en fazla doksan gündür. Vize başvurusunun değerlendirmeye alınabilmesi için, başvurunun usulüne uygun yapılması gerekir.

VİZEYİ KİM VERİR?

Vizeler, konsolosluklarca, istisnai durumlarda ise sınır kapılarının bağlı olduğu valiliklerce verilir. Konsolosluklara yapılan başvurular doksan gün içinde sonuçlandırılır. Yabancı ülke diplomatlarına, Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliklerince resen vize verilebilir. Bu vizeler, genel vize verme usulüne uygun olarak Bakanlık ve Dışişleri Bakanlığına derhâl bildirilir. Ülke menfaatleri göz önünde bulundurularak vize verilmesinde yarar görülen yabancılara, istisnai olarak Türkiye Cumhuriyeti büyükelçilerince resen vize verilebilir. Bu amaçla verilen vizeler, genel vize verme usulüne uygun olarak Bakanlık ve Dışişleri Bakanlığına derhâl bildirilir. Bu vizeler harca tabi değildir.

VİZE TÜRLERİ NELERDİR?

Seyahat amacına göre farklılaşan vize türleri, turizm vizesi, transit vizesi, havaalanı transit vizesi, eğitim vizesi, çalışma vizesi, resmi görev vizesi ve diğer vizeler olarak sayılabilir.

SINIR KAPILARINDA VİZE VERİLİR Mİ?

Vize almadan sınır kapılarına gelen yabancılara, süresi içinde Türkiye’den ayrılacaklarını belgelendirmeleri hâlinde, istisnai vize verilebilir. Sınır vizesi, sınır kapılarının bağlı olduğu valiliklerce verilir. Valilik bu yetkisini sınırda görevli kolluk birimine devredebilir. Cumhurbaşkanınca farklı bir süre belirlenmediği sürece, bu vize Türkiye’de en fazla on beş gün kalma hakkı sağlar. Sınır vizesinin verilmesinde, insani nedenlere bağlı olarak sağlık sigortası şartı aranmayabilir.

VİZE MUAFİYETİ NEDİR?

Yabancılara vize muafiyeti tanınabilir. Vize muafiyeti tanınan yabancılar 6458 sayılı Kanun md. 12’de sayılmıştır. Söz konusu yabancılar açısından Türkiye’ye girişte vize şartı aranmaz. Vize muafiyeti tanınan yabancılar, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu anlaşmalarla ya da Cumhurbaşkanı kararıyla vizeden muaf tutulan ülkelerin vatandaşları, Türkiye’ye giriş yapacağı tarih itibarıyla geçerli ikamet veya çalışma izni bulunanlar, geçerliliklerini yitirmemiş yabancılara mahsus damgalı pasaport sahipleri ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu md. 28 kapsamında olduğu anlaşılanlardır.

VİZE VERİLMEYECEK YABANCILAR

Belirli şartları sağlamayan yabancılara vize verilemez. Vize verilemeyecek yabancılar 6458 sayılı Kanun md. 15’te sayılmıştır. Vize verilmeyecek yabancılar, talep ettikleri vize süresinden en az altmış gün daha uzun süreli pasaport ya da pasaport yerine geçen belgesi olmayanlar; Türkiye’ye girişleri yasaklı olanlar; kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından sakıncalı görülenler; kamu sağlığına tehdit olarak nitelendirilen hastalıklardan birini taşıyanlar; Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu anlaşmalar uyarınca suçluların geri verilmesine esas olan suç veya suçlardan sanık olanlar ya da hükümlü bulunanlar; kalacağı süreyi kapsayan geçerli sağlık sigortası bulunmayanlar; Türkiye’ye giriş, Türkiye’den geçiş veya Türkiye’de kalış amacını haklı nedenlere dayandıramayanlar; kalacağı sürede, yeterli ve düzenli maddi imkâna sahip olmayanlar; takip ve tahsil edilmesi gereken borç, alacak veya cezaları ödemeyi kabul etmeyenlerdir. Vize verilemeyecek yabancılara bazı durumlarda vize verilebilir. Bunun şartı ise vize verilmesinde yarar görülmesidir. Dolayısıyla vize verilemeyecek yabancılardan olmasına rağmen vize verilmesinde yarar görülenlere Bakanın onayıyla vize verilebilir.

VİZE HANGİ DURUMLARDA İPTAL EDİLİR?

Vize, bazı durumlarda iptal edilebilir. Vizenin iptal edileceği durumlar 6458 sayılı Kanun md. 16’da sayılmıştır. Bu kapsamda vize, sahteciliğe konu olduğunun tespiti, üzerinde silinti, kazıntı veya tahrifat yapıldığının anlaşılması, vize sahibinin Türkiye’ye girişinin yasaklanması, yabancının suç işleyebileceği yönünde kuvvetli şüphe bulunması, pasaport veya pasaport yerine geçen belgenin sahte olması veya geçerliliğinin sona ermesi, vize veya vize muafiyetinin amacı dışında kullanılması, vizenin verilmesine temel olan şartların veya belgelerin geçerli olmadığının anlaşılması hâllerinde vizeyi veren makamlar veya valiliklerce iptal edilir. Bunun yanında vize geçerlilik süresinde yabancı ile ilgili sınır dışı etme kararı verilmesi hâlinde vize iptal edilir.

VİZESİ İPTAL EDİLEN KİŞİ YENİDEN VİZE BAŞVURUSU YAPABİLİR Mİ?

Vizesi iptal edilen yabancı yeniden vize başvurusunda bulunabilir. Dolayısıyla, vize iptal sebebi ortadan kalkmış ve bu durum belgelerle ispat edebiliyorsa yabancı yeniden vizeye başvurabilir.

SINIR DIŞI ETME KARARI NEDİR?

Sınır dışı etme kararı 6458 sayılı Kanun md. 52 ve devamında düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı, yabancının kanunda belirtilen fiilleri işlemesi sebebiyle vatandaşı olduğu ülkeye, transit gideceği ülkeye veya üçüncü bir ülkeye gönderilmesi kararıdır. Sınır dışı etme kararı valilik tarafından verilir. Valilik sınır dışı etme kararını resen veya Göç İdaresi Genel Müdürlüğü talimatıyla verilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI ETME KARARI

Sınır dışı etme kararı alınacak yabancılar, 6458 sayılı Kanun md. 54’te sayılmıştır. Bunlar arasında vize ihlali sebebiyle sınır dışı edilecek yabancılar da bulunmaktadır. Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar, vizesi iptal edilenler ve vize işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar hakkında vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir. Sınır dışı edilmeye sebep olan söz konusu 3 durum aşağıda ayrı ayrı incelenecektir.

VİZE SÜRESİNİ AŞANLARIN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilecek durumlardan ilki, vize veya vize muafiyet süresinin 10 günden fazla aşılmasıdır. Vize başvurularında, dış temsilciliklerimizce en fazla 90 gün ikametli vize verilir. Ülkemizde 90 günden fazla kalmak isteyen yabancıların ise İl Göç İdaresi Müdürlüklerine kısa süreli ikamet başvurusunda bulunmaları gerekir. Dolayısıyla, vize veya vize muafiyeti süresini 10 günden fazla aşan ve kısa süreli ikamet başvurusunda bulunmayan yabancılar hakkında 6458 sayılı Kanun md. 54/1-e gereğince vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir.

VİZESİ İPTAL EDİLENLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilecek durumlardan ikincisi, vizesi iptal edilenlerin sınır dışı edilmesidir. Dolayısıyla, 6458 sayılı Kanun md. 16’da sayılan vize iptaline sebep olan durumlardan biri gerçekleştiğinde yabancı hakkında sınır dışı kararı verilir.

SAHTE BELGE KULLANANLARIN SINIR DIŞI EDİLMESİ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilecek durumlardan üçüncüsü, vize işlemlerinde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullanılmasıdır. Vize muafiyetinden yararlananlar haricinde ülkemize seyahat edecek tüm yabancıların uyruğunda bulunduğu veya ikamet ettiği ülkede bulunan dış temsilciliklerimize başvurması gerekir. Dış temsilciliğimizin olmadığı ülkelerden gelecek yabancılar ise uyruğunda bulundukları veya ikamet ettikleri ülkeye akredite olan dış temsilciliğe online vize başvuru yoluyla başvurması gerekir. Vize başvurularında, yabancılardan birçok bilgi ve belge istenmektedir. Söz konusu bilgi ve belgelerin gerçek olması gerekmektedir. Vize verildikten sonra vize işlemlerinde gerçek dışı bilgi veya sahte belge kullanıldığı tespit edildiğinde yabancı hakkında vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI KARARINI KİM VERİR?

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı valilik tarafından verilir. Valilik bu kararı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün talimatı üzerine ya da resen verir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI EDİLEMEYECEK KİŞİLER

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilse de 6458 sayılı Kanun md. 55’te sayılan yabancılar hakkında sınır dışı kararı uygulanmaz. Ancak bu kişilerin, belli bir adreste ikamet etmeleri veya istenen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları istenebilir. Dolayısıyla vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilse de sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar; ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler; hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar; mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları ve tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları sınır dışı edilemez.

“Başvuru konusu olayda başvurucunun Suriye vatandaşı olduğu, kişisel durumuyla ilgili iddialarını dile getirdiği, idare mahkemesinde açtığı iptal davasının hâlen derdest olduğu; bununla birlikte Suriye ülkesindeki iç savaşın ve buna bağlı istikrarsızlığın devam ettiği, dolayısıyla bu aşamada sınır dışı işleminin gerçekleştirilmesi hâlinde telafisi imkânsız sonuçların ortaya çıkabileceği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İçtüzük’ün 73. maddesi uyarınca başvurucunun“yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne” yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu anlaşıldığından tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.” (Anayasa Mahkemesi– 1. B., B. 2016/22512 T. 2.11.2016).

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI ETME KARARININ TEBLİĞİ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı etme kararı alındıktan sonra kararın ilgililere tebliğ edilmesi gerekir. Kararın tebliği 6458 sayılı Kanun md. 53/2’de düzenlenmiştir. Sınır dışı etme kararı ve kararın gerekçesi, hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya, yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Vize ihlali sebebiyle sınır dışı etme kararı verilen kişi avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisine veya yasal temsilcisine kararın sonucu itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgi verilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE SINIR DIŞI KARARINA İTİRAZ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz, yabancının kendisi hakkında verilen sınır dışı etme kararına karşı yargı yoluna başvurmasıdır. Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararına itiraz etmek isteyen yabancı, verilen kararın tebliğinden itibaren 7 (yedi) gün içinde idare mahkemesine başvurmalıdır. Yargılama sonuçlanana kadar hakkında sınır dışı kararı verilen kişi sınır dışı edilemeyeceğinden idare mahkemesine yapılan itiraz yabancının sınır dışı edilmesini engeller.

İDARİ GÖZETİM KARARI NEDİR?

Vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararı, yabancıların, kanunda aranan şartları taşıması sebebiyle Geri Gönderme Merkezi’nde belli bir süre tutulmasıdır. İdari gözetim kararı, vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilen yabancılar hakkında uygulanır. Bu kişilerden kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için verilen sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararı alınır. Bu kişiler, idari gözetim kararı yerine idari gözetime alternatif yükümlülüklere de tabi tutulabilirler. İdari gözetim kararını valilik verir. Dolayısıyla ilgili düzenlemede sayılan kişiler, vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararı verilmesi neticesinde idari gözetim altına alınırlar.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM SÜRESİ

Vize ihlali sebebiyle idari gözetim süresi 6458 sayılı Kanun m. 57/3’te düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre vize ihlali sebebiyle hakkında idari gözetim kararı verilen kişi Geri Gönderme Merkezi’nde en fazla altı ay süreyle tutulur.

İDARİ GÖZETİM SÜRESİ UZATILABİLİR Mİ?

Vize ihlali sebebiyle verilen altı aylık idari gözetin süresi, yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle sınır dışı etme işlemlerinin tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir. Dolayısıyla kural yabancının altı ay süreyle idari gözetim altında tutulması ise de istisnai durumlarda bu süre altı ay daha uzatılabilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİMİ VALİLİĞİN DEĞERLENDİRMESİ

Vize ihlali sebebiyle sınır dışı kararı verilen yabancı hakkında idari gözetimin uygulanması durumunda bu kararın valilik tarafından gözden geçirilmesi gerekir. İdari gözetim sürecinde idari gözetimin zaruri olup olmadığı valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek görülmesi durumunda otuz günlük süre beklenmeden de idari gözetim gözden geçirilebilir. Yapılan değerlendirmede kişinin idari gözetim altında tutulmasında zaruret görülmezse idari gözetim derhal sonlandırılır. İdari gözetimi sonlandırılan yabancılara idari gözetime alternatif yükümlülükler de getirilebilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİMDE TARAFLARIN BİLGİLENDİRİLMESİ

İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte idari gözetim altında tutulan kişiye, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. İdari gözetim altına alınan kişinin bir avukat tarafından temsil edilmemesi durumunda ise kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

VİZE İHLALİ SEBEBİYLE İDARİ GÖZETİM KARARINA İTİRAZ

Vize ihlali sebebiyle idari gözetim kararına itiraz 6458 sayılı Kanun m. 57/6’da düzenlenmiştir. İdari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. İdareye verilen dilekçeler ise derhal yetkili sulh ceza hâkimliğine ulaştırılır. Sulh ceza hâkimliği incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır.

İlgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/yabancinin-ucuncu-bir-ulkeye-sinir-disi-edilmesi/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/idari-gozetim-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/suriye-uyruklularin-teminat-gosterme-zorunlulugu/

MEMURUN TİCARET YAPMASI

MEMURUN TİCARET YAPMASI CEZASI

Memurun ticaret yapması konusundan önce ticaretin anlamına bakılmalıdır. Ticaret kâr amacı güdülerek yapılan alım satım işlemleri olarak ifade edilebilir. Söz konusu alım satım işlemlerini gerçekleştirmek suretiyle memurun ticaret yapması birtakım sonuçlar doğurur. Zira 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (657 sayılı Kanun) md. 125/D-h, ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmasını yasaklamış ve memurun ticaret yapması durumunda disiplin cezası verileceğini düzenlemiştir. Memurun ticaret yapması durumunda karşılaşabileceği sonuçlara ilişkin detaylı değerlendirmeler aşağıda yapılacaktır.

MEMURUN TİCARET YAPMASI YASAK MIDIR?

Memurun ticaret yapması konusu incelenmeden önce memurun tanımına bakılmalıdır. 675 sayılı Kanun md. 4/A’da memur sayılan kişiler açıklanmıştır. İlgili maddede, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen kişiler memur olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun md. 125/D-h ise memurun ticaret yapması durumunda disiplin soruşturması açılacağı düzenlenmiştir.

DEVLET MEMURUNUN TİCARET YASAĞI

Devlet memuru, tacir veya esnaf sayılmasını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil, ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. Bunun istisnası ise görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen görev yapmalarıdır. Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz; gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamazlar. Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş yardım sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır. Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.

“Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktor olarak görev yaptığı, Türk Ticaret Sicil Gazetesinde adı KFY Temizlik ve Çamaşır Yıkama Ticaret Limited Şirketi olarak geçen ve mesul müdürü bulunan şirketin eşi ile birlikte kurucu ortağı ve sahibi olduğu, şirkette fiilen görev yaptıkları gerekçesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (h) alt bendi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına, öğrenim durumu itibarıyla yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunması nedeniyle bu cezanın brüt aylığının 1/4 oranında kesilmesi şeklinde uygulanmasına ilişkin İl Disiplin Kurulu’nun 08.04.2011 tarih ve 2011-7 sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28.maddesinde, memurların Türk Ticaret Kanunu‘na göre (tacir) veya (esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamayacakları, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacakları, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamayacaklarını belirtilmiştir. Mevzuat hükmü uyarınca, kanuni temsilci sıfatını haiz olmadıkları sürece Devlet memurlarının limited şirket ortağı olabilecekleri anlaşılmakta olup, davacının ortağı olduğu şirkette şirketi idare eden bir mesul müdürün de bulunduğu hususu dikkate alındığında dava konusu işlemde ve davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay 12.D. 2012/1749 E., 2015/5577 K., 27/10/2015 T.).

MEMURUN KAZANÇ GETİRİCİ FAALİYETİ YASAK MIDIR?

657 sayılı Kanun md. 125/D-h, memurun ticaret yapması yanında Devlet memurlarının yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmalarını da yasaklamıştır. Zira ilgili madde gerekçe gösterilerek soruşturma başlatılabilmesi için kazanç elde etme şartı aranmamış ve Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak yeterli görülmüştür.

“Olayda, davacı ile birlikte dershane faaliyeti yürüttüğü belirtilen K1 ve K2’un 08/04/2015 tarihinde Yenişehir Kaymakamlığına yazdıkları işyerinin boşaltılmasına ilişkin dilekçeden 25 öğrenciye ders verdiklerinin anlaşıldığı, davacının ve diğer öğretmenlerin ders alan öğrenciler ve velilere ilişkin müfettişlere bilgi vermemesi nedeniyle bu kişilerin soruşturma sırasında ifadesinin alınamadığı, bu husus soruşturmanın eksik yürütüldüğünün kabulü için yeterli olmayacağı gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/D-h maddesine göre ceza verilmesi için Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak yeterli olup, maddede ayrıca kazanç elde etme şartının aranmadığı, özel ders vermenin ise kazanç getirici faaliyet olduğu açıktır.

Bu durumda, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin ve yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, davacının özel ders verdiği ve bu şekilde yasak olmasına rağmen kazanç getirici faaliyette bulunduğu açık olduğundan, adı geçenin sübuta eren ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (h) alt bendi kapsamında kaldığı anlaşılan fiili sebebiyle 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yolundaki idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.” (Gaziantep BİM. 3.İDD. 2017/765 E., 2017/909 K., 22.06.2017 T.).

MEMUR ŞİRKET ORTAĞI OLABİLİR Mİ?

Memur, tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil, ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. Ancak memur anonim veya limited şirket ortağı olabilir. Zira memurun sermaye şirketlerine ortak olması ticari faaliyet kapsamında değerlendirilemez. Dolayısıyla anonim veya limited şirkete ortak olan memur, memurun ticaret yapması fiilini gerçekleştirmiş olmaz.

“…davacının imzaladığı protokollerin limited şirket ortağı olmaya yönelik olduğu, Devlet memurlarının sermaye şirketlerine ortak olmasının ticari faaliyet kapsamında olmadığı…” (Danıştay 12.D. 2014/2725 E., 2015/654 K., 25.02.2015 T.).

TİCARET YAPAN MEMURUN SAVUNMA HAKKI

Ticaret yapması neticesinde başlatılan disiplin soruşturmasında memura çeşitli haklar tanınmıştır. Bu haklardan birisi de savunma hakkıdır. Zira, memur hakkında savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapan veya yetkili disiplin kurulu tarafından memurun ticaret yapması suçunu işleyen memura 7 günden az olmamak üzere süre verilir. Verilen bu sürede veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapması istenir. Söz konusu sürelerde bu hak kullanılmazsa savunma hakkından vazgeçilmiş sayılır. Sürelerin geçmesinden sonra yapılacak savunma ise dikkate alınmaz.

MEMURUN TİCARET YAPMASI SORUŞTURMASINDA İDARENİN GÖREVİ

Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanır. Disiplin cezaları, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkiler doğururlar. Kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler. Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır. İdare kamu görevlisine ceza vermeden önce durumun bütün ayrıntılarını araştırmalı, olayla ilgili tüm delil ve belgeleri toplamalı ve her türlü durumu göz önünde bulundurarak adalete ve hukuka uygun bir inceleme yapmalıdır. Bu şekilde araştırma yapılmadan verilen cezalar hukuka aykırı olacaktır.

“Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için, disipline aykırı eylem veya işlemlerin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak eylemine uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.” (Danıştay 5. D. 2016/16937 E., 2017/21331 K., 23.10.2017 T.).

MEMURA VERİLEBİLECEK DİSİPLİN CEZALARI NELERDİR?

657 sayılı Kanun’da disiplin suçu oluşturan fiiller ve bu fiilleri işleyen memurlar hakkında verilecek cezalar düzenlenmiştir. Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara dahi neden olabilirler. 657 sayılı Kanun’da düzenlenen disiplin cezaları 5’e ayrılır. Bu cezalar, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma şeklindedir.

TİCARET YAPAN MEMURA NE CEZA VERİLİR?

Memurun ticaret yapması bir disiplin suçudur. Disiplin suçları disiplin cezası verilmesini gerekli kılar. Memurun ticaret yapması neticesinde verilecek ceza 657 sayılı Kanun md. 125/D-h’de düzenlenmiştir. İlgili maddede, memurun ticaret yapması durumunda kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verileceği düzenlenmiştir. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1-3 yıl durdurulmasıdır. 657 sayılı Kanun md. 125/E’nin devamında ise öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan memurlara, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesini gerektiren hallerde, brüt aylıklarının ¼’ü – ½’sinin kesileceği ifade edilmiştir.

TİCARET YAPAN MEMURA DİSİPLİN CEZASINI KİM VERİR?

Ticaret yapan memura verilecek kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde ise Valiler tarafından verilir. Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler.

MEMURUN TİCARET YAPMASI ZAMANAŞIMI

Memurun ticaret yapması fiili gerçekleştikten sonra soruşturmaya başlama, ceza verme ve karar verme sürelerine ilişkin belli sınırlamalar bulunur. Bu sınırlamaların getirilmiş olmasının sebebi, memuru belirsizlik halinde sürekli korku içinde bırakmamak, işini yapmasını engellememektir. 657 sayılı Kanun md. 127/a gereğince bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanmalıdır. Ayrıca disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmelidir. Aksi halde idarenin ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

MEMURUN TİCARET YAPMASI DURUMUNDA CEZA VERME SÜRESİ

Devlet memurunun ticaret yapması durumunda soruşturma dosyası, kararını bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu ise dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.

MEMURUN TİCARET YAPMASI CEZASININ İNDİRİLMESİ

Memurun ticaret yapması halinde kendisine verilecek ceza bazı hallerde hafifletilebilir. Bu haller geçmiş hizmetleri ve çalışmaları olumlu olan ödül veya başarı belgesi almış olması halleridir. Bu şartlardan birini sağlayan memura verilecek ceza bir derece hafifletilebilir. Devlet memurunun ticaret yapması suçunun cezası olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece hafifi aylıktan kesme cezasıdır. Ticaret yapan memurun bu şartlardan birini sağlaması halinde kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yerine aylıktan kesme cezası verilebilir.

“İdare mahkemesince, Danıştay Onikinci Dairesinin 14/02/2018 tarihli ve E:2016/1364, K:2018/642 sayılı bozma kararına uyularak; Davacının … Özel Sağlık Hizmetleri Ltd.Şti’nin 28.02.2005 tarihinden itibaren şirket müdürü, … Kuyumculuk Tur. San. Ve Tic.Ltd.Şti’nin 05.09.2022 tarihinden itibaren şirket müdürü, … Tur. Otelcilik Tic. ve San A.Ş.’nin 01.01.2006 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olduğu görüldüğünden, Devlet memurlarına yasaklanan ticaret yapma ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak fiilinin işlendiği anlaşılmış olup, sübut bulan fiili sebebiyle 657 sayılı Yasanın 125/D-h maddesi gereğince kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması teklifinin bir alt cezası olan 657 sayılı Kanunun 125/C maddesi gereğince 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.” (Danıştay 12.D., 2020/2438 E., 2020/4040 K., 07.12.2020 T.).

MEMURUN TİCARET YAPMASI DURUMUNDA VERİLECEK CEZAYA İTİRAZ

Memurun ticaret yapması fiili işlendiği için ceza verilmesi durumunda gerçeğin gözüktüğü gibi olmadığı veya hatalı olunmadığını düşünülebilir. Bu durumda kendisine verilen cezanın haksız olduğunu düşünen memur için itiraz yolu düzenlenmiştir. Aynı şekilde yapılacak itirazın hangi makama yapılacağı da düzenlenmiştir. İtirazların kanunda düzenlenen makama yapılması son derece önemlidir. 657 sayılı Kanun md. 135 gereğince disiplin amirleri tarafından verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

MEMURUN TİCARET YAPMASI CEZASINA İTİRAZ SÜRESİ

İdarenin kararına karşı yapılacak itiraz süresi kanunda açıkça belirtilmiştir. İtiraz süresi, kararın ilgiliye tebliğinden itibaren yedi gündür. Söz konusu sürenin kaçırılması halinde ikinci kez itiraz hakkı yoktur. İtiraz edilmediği takdirde karar kesinleşir ve idareye başvuru imkânı ortadan kalkar.

MEMURUN TİCARET YAPMASI CEZASINA İTİRAZDA VERİLECEK KARAR

Memurun ticaret yapması iddiası ile ceza alan memur, verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına itiraz edebilir. Memurun ticaret yapması cezasına itiraz neticesinde itiraz mercileri karar verir. İtiraz mercilerinin karar verme süresi, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gündür. İtiraz mercilerinin, itirazın haklı olduğuna ve verilen cezanın haksız olduğuna kanaat getirmesi durumunda kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. Fakat idarenin yapılan itirazı kabul etmeme olasılığı da vardır. İdare verilen cezanın haklı ve hukuka uygun olduğuna karar verirse itirazı reddeder. Yaptığı itiraz reddedilen memur ise bu durumda kararın iptali için yargı yoluna başvurabilir.

MEMURUN TİCARET YAPMASI CEZASI VERİLDİĞİNDE ZARARIN İADESİ

Memurun ticaret yapması fiilinin cezası olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen memurun yaptığı itirazın reddedilmesi halinde yargı yolunun açık olduğu ve idareye dava açabileceği yukarıda ifade edilmişti. Memur tarafından açılan davada memurun haklı olduğuna ve dolayısıyla verilen cezanın haksız olduğuna karar verilebilir. Karar neticesinde memurun yoksun kaldığı parasal haklar davanın açılış tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte memura iade edilir.

TİCARET YAPAN MEMURUN CEZASININ ARTIRILMASI

MEMURUN TİCARET YAPMASI SUÇUNUN TEKERRÜRÜ

Tekerrür kelime olarak “tekrarlanma” anlamına gelir. Memurun ticaret yapması suçunun tekerrürü ise memurun bir önceki işlediği suç özlük dosyasından silinmeden aynı suçu tekrar işlemesidir. Memurun ticaret yapması suçunu işleyen memurun aynı suçu özlük dosyasından silinmeden tekrar işlemesi halinde 657 sayılı Kanun md. 125 gereğince verilecek ceza bir derece artırılır. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece ağırı devlet memurluğundan çıkarılma cezasıdır. Dolayısıyla, memurun ticaret yapması suçu özlük dosyasından silinmeden tekrar işleyen memura devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

AYNI CEZAYI GEREKTİREN SUÇLARIN ÜÇÜNCÜ DEFA İŞLENMESİ

Aynı derece cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü kez uygulaması neticesinde memura bir derece ağır ceza verilir. Buna devlet memurunun ticaret yapması suçunu işledikten sonra gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçu gibi onunla aynı cezayı gerektiren iki farklı fiilde bulunması örnek verilebilir. Bu durumda ilgili memur hakkında devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

ÖĞRETİM ELEMANI / ÖĞRETİM GÖREVLİSİ TİCARET YAPABİLİR Mİ?

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu md. 36/7 gereğince tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan öğretim elemanları, kanunlarda belirtilen hâller dışında 657 sayılı Kanun md. 28’e tabidirler. Ancak bunlardan profesör ve doçent kadrosunda olanlar, her bir anabilim dalındaki kadrolu profesör ve doçent sayısının yüzde 50’sini geçmemek, bir yıla kadar kurumsal sözleşme yapılmak ve geliri üniversite döner sermayesi hesabına kaydedilmek şartıyla ve ilgilinin muvafakati ile mesai dışında özel hastaneler veya vakıf üniversitesi hastanelerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde çalıştırılabileceklerin hesabında küsurat dikkate alınmaz ve çalıştırılacak öğretim üyeleri, Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek yüzde 50’si uygulama, yüzde 50’si de akademik faaliyetlerinden oluşacak önceki yılın performans kriterlerine göre belirlenir. Bu düzenleme öğretim elemanlarıyla sınırlı tutulmuş ve rektör, dekan, enstitü, yüksekokul, uygulama ve araştırma merkezi müdürü, senato, yönetim kurulu ve kurul üyesi, bölüm başkanı, anabilim ve bilim dalı başkanı ve başhekimin görevlerini yürütemeyecekleri yolunda sınırlama getirilmiştir.

“…X1 Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapan davacının, mesleğini serbest olarak icra etmesi nedeniyle, koordinatör kurum olan Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın tüm üniversitelere gönderdiği 28.10.2014 tarih ve 63139 sayılı yazı ile mesleğini serbest olarak icra etmeye devam eden öğretim üyelerinin idari görevde bulunamayacağına karar verildiği, bunun üzerine X1 Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapan davacının, mesleğini serbest olarak icra ettiğinden bahisle 2547 sayılı Kanunun 36. maddesi uyarınca görevinden alınarak yerine Prof. Dr. K2’un atanmasına ilişkin 07.01.2015 tarih ve 033 sayılı işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. …

Olayda, her ne kadar davacının serbest olarak özel muayenehanesinde ayrıca çalıştığı görülmekte ise de; dava konusu işlemin dayanağı 2547 sayılı Kanunun değişik 36/7 maddesi uyarınca belirlenen yöntem ve koşullarla yasada belirlenen yerlerde çalışmadığı görülen davacının; sınırlamanın kapsamı “kıyasen” genişletilerek, bu madde kapsamında salt bir başka vakıf üniversitesi ya da özel hastanede çalışan öğretim elemanları için getirilen idari görev almaya ilişkin sınırlamalara konu edilmesinde ve Aydın 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrasında 05.05.2014 tarih ve 1602 sayılı idare işlemi ile bahse konu Ana Bilim Dalı Başkanlığına atanan davacının henüz görev süresi sona ermeden bu görevinin sona erdirilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. (Danıştay 8.D., 2016/1711 E., 2020/2635 K., 18.06.2020 T.).

DEVLET MEMURU NEDEN TİCARET YAPAMAZ GENEL BİLGİ

MEMUR E-TİCARET YAPABİLİR Mİ

Memur e-ticaret yapabilir mi hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN EŞİ TİCARET YAPABİLİR Mİ

Memurun eşi ticaret yapabilir mi hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMUR NEDEN TİCARET YAPAMAZ

Memur neden ticaret yapamaz hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN TİCARETLE UĞRAŞMA YASAĞI

Memurun ticaretle uğraşma yasağı hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN TİCARETLE UĞRAŞMA CEZASI

Memurun ticaretle uğraşma cezası hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN TİCARİ FAALİYETTE BULUNMASI

Memurun ticari faaliyette bulunması hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

DOKTOR KENDİNE MUAYENE AÇABİLİR Mİ

Doktor kendine muayene açabilir mi hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

ONLİNE SATIŞ TİCARET MİDİR

Online satış ticaret midir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

 

Konuyla ilgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/idari-gozetim-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/amirine-hakaret-veya-tehdit/

,

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT AVUKATI

Amirine hakaret veya tehdit konusunu incelemeden önce amir, hakaret ve tehdit kelimelerinin anlamlarına bakılmalıdır. Hakaret onur kırıcı, küçük düşürücü söz ve davranış anlamına gelirken tehditse bir kimseye yönelik saldırı gerçekleştirileceğinden bahsetmek veya gözdağı vermek anlamına gelir. Amir ise kamu görevlisine göreviyle ilgili emir verme yetkisi bulunan kişi olarak tanımlanabilir. Konumuz açısından amirine hakaret veya tehdit, memurun işyerinde kendisinin üstü olan kişiye yani amirine hakaret etmesi veya onu tehdit etmesi şeklinde gerçekleşir. Amirine hakaret veya tehdit suçu aşağıda ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT FİİLİ

Amirine hakaret veya tehdit fiilini memur sayılan kişiler işleyebilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (675 sayılı Kanun) md. 4/A’da memur sayılan kişiler düzenlenmiştir. İlgili maddede memur, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen kişilerdir. Bu kişilerin amirine hakaret veya tehdit etmesi halinde haklarında disiplin soruşturması başlatılır.

AMİRİNE HAKARET SAYILACAK SÖZLER

Kişinin onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmada bulunmak ya da sövmek suretiyle söylenen sözler amirine hakaret sayılır. Amire isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. Amirine hakaretin onu küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Amirine onu toplum nazarında küçük düşürme amaçlı belli bir siyasi kanaat isnat edilmesi de hakaret sayılır. Amirine yönelik söz veya davranışların küçük düşürücü nitelikte olup olmadığı tayininde, topluma hâkim olan anlayış, örf ve adetler göz önünde bulundurulur.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT EDEN MEMURUN SAVUNMA HAKKI

Memurun amirine hakaret veya tehdit fiilini işlemesi neticesinde başlatılan disiplin soruşturmasında memura çeşitli haklar tanınmıştır. Bu haklardan birisi de memurun kendini savunma hakkıdır. Zira, devlet memuru hakkında savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Amirine hakaret veya tehdit suçunu işleyen memura soruşturmayı yapan veya yetkili disiplin kurulu tarafından 7 günden az olmamak üzere süre verilir. Verilen süre içinde veya belirtilen bir tarihte memurun savunmasını yapması istenir. Memur söz konusu sürelerde bu hakkını kullanmazsa savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. Sürelerin geçmesinden sonra yapılacak savunma ise dikkate alınmaz.

“Uyuşmazlık konusu olayda da, disiplin soruşturmasına konu edilen “şikayetçi şefe yönelik hakaret ve tehdit içerikli ifadeler kullandığı” yönündeki isnat açıkça ortaya konularak davacının bu isnat hakkında kendisinin savunabilmesine imkan verecek şekilde yazılı savunmasının istenilmesi gerekirken, 22/05/2019 tarihinde başlatılan disiplin soruşturmasında aynı gün içinde muhakkik tarafından davacının hangi sözleri ve/veya fiilleri ile şikayetçi şahsa hakaret ettiğine ve/veya şahsı tehdit ettiğine dair somut hiç bir belirleme içermeyen yazıyla savunmasının istendiği, savunma istem yazısının, davacı hakkındaki yer, zaman, somut olay içeren iddialar, bu iddialara ilişkin varsa deliller gibi unsurları içermediği anlaşıldığından, Anayasa ve 657 sayılı Kanun ile koruma altına alınan savunma hakkının kullanılmasına imkan verecek nitelikte olmadığı, dolayısıyla, Anayasal güvence altına alınan savunma hakkının usulüne uygun kullandırıldığından söz edilemeyeceği açık olduğundan, usulüne uygun savunma alınmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.” (Samsun BİM. 4.İDD. 2020/646 E., 2020/959 K., 28.10.2020 T.).

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT SUÇU SORUŞTURMADA İDARENİN GÖREVİ

Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlardır. Memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunur. Disiplin cezaları, kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptir. Bu bakımdan disiplin soruşturmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır. İdare kamu görevlisine ceza vermeden önce durumun bütün ayrıntılarını araştırmalı, olayla ilgili tüm delil ve belgeleri toplamalı ve her durumu göz önünde bulundurarak adalete ve hukuka uygun bir inceleme yapmalıdır. İdarenin belirtilen şekilde işlem yapmaması durumunda verilecek ceza hukuka aykırı olur.

“Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için, disipline aykırı eylem veya işlemlerin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak eylemine uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.” (Danıştay 5. D. 2016/16937 E., 2017/21331 K., 23.10.2017 T.).

MEMUR HAKKINDA VERİLEBİLECEK DİSİPLİN CEZALARI NELERDİR?

657 sayılı Kanun’da disiplin suçu oluşturan fiiller ve bu fiilleri işleyen memurlar hakkında verilecek disiplin cezaları düzenlenmiştir. Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara dahi neden olabilirler. 657 sayılı Kanun’da düzenlenen disiplin cezaları 5’e ayrılır. Bu cezalar, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezası şeklindedir.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT EDEN MEMURA NE CEZA VERİLİR?

Memurun amirine hakaret veya tehdit etmesi bir disiplin suçudur. Disiplin suçları disiplin cezası verilmesini gerektirir. Memurun amirine hakaret veya tehdit etmesi neticesinde verilecek ceza 657 sayılı Kanun md. 125/D-l’de düzenlenmiştir. İlgili maddede, memurun amirine hakaret veya tehdit etmesi durumunda kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verileceği belirtilmiştir. Kademe ilerlemesinin durdurulması fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1-3 yıl durdurulmasıdır. 657 sayılı Kanun md. 125/E’nin devamında ise öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan memurlara, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi gerektiğinde, brüt aylıklarının ¼’ü – ½’sinin kesileceği ifade edilmiştir.

“Dosyada yer alan tüm bilgi ve belgeler ile soruşturma raporu ile ekleri ve özellikle de tanık ifadelerinin bir bütün olarak değerlendirilmesinden, Hizmetli olarak görev yapan davacının, Müdür Yardımcıları olarak görev yapan amirleri ve mesai arkadaşları ile girdiği tartışmalarda amirlerine ve mesai arkadaşlarına, “…..r git, geri zekalı, yaşlı bunak”, “Allah belanı versin”, “…..u kadın seni mahvedeceğim”, “sizi buradan attıracağım, ben sizin gibi torpille gelmedim”, “sen kimsin lan, sen kendini ne zannediyorsun, sen kimsin de bana bağırıyorsun, senin ağzına ……m”, “sen ne çocuğusun, bu ne terbiyesizlik, bunak”, “sen ne biçim kadınsın, sen ne paçoz kadınsın” şeklinde sözler söylediğinin, bağırdığının, üzerlerine yürüdüğünün, hatta temizlikte kullanılan çek çek isimli aleti fırlattığının, ağır hakaret ettiği için tartışma sırasında bulunanlar tarafından ağzının kapatılarak olay yerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığının çok sayıda tanık ifadesiyle sabit olduğu hususları göz önüne alındığında; davacının anılan eylemleri nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-l maddesinde yer alan amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek suçunu işlediği anlaşılmış olup, anılan eylemleri nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” (Ankara BİM., 2.İDD., 2019/1505 E., 2020/324 K., 18.02.2020 T.).

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT EDEN MEMURA DİSİPLİN CEZASINI KİM VERİR?

Amirine hakaret veya tehdit eden memura verilecek kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde ise Valiler tarafından verilir. Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddederler. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler.

“Buna göre, hakkında yapılan bir disiplin soruşturması sonucunda kademe ilerlemesinin durdurulması cezası teklif edilen bir ilgili hakkında, kademe durdurma cezasını değerlendirme yetkisine Kanunla verilen yetki ile sahip olan Disiplin Kurulu tarafından, teklifin değerlendirilerek kabulü veya reddine karar verilmesi, kabulü halinde karşılığı olan kademe durdurma cezasının atamaya yetkili amirler yada da il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilmesi, ret halinde atamaya yetkili amirler tarafından 15 gün içinde başka bir disiplin cezasının verilebilmesi, disiplin kurullarının eylemi sabit görmesi, fakat bir alt ceza uygulanması yönünde kanaate varması halinde, disiplin kurullarının bu yetkilerini kendilerinin kullanması gerektiği, bu işlemlere karşı itiraz edilecekse de Yüksek Disiplin kuruluna itiraz edilebileceği hususları göz önüne alındığında; dava konusu uyuşmazlıkta, davacı hakkında yapılan disiplin soruşturması sonucunda önerilen kademe durdurma cezası teklifinin, anılan cezanın verilmesini gerektirecek fiilin sübuta erip ermediğinin değerlendirilmesi hususunda yetkili olan Disiplin Kurulu önüne hiç getirilmediği, doğrudan disiplin amiri tarafından, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, önceki hizmetleri göz önünde bulundurularak bir alt ceza olan aylıktan kesme cezası ile cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmak suretiyle tesis edilen dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (Ankara BİM., 2.İDD., 2017/8387 E., 2018/49 K., 25.01.2018 T.).

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT CEZASI ZAMANAŞIMI

Amirine hakaret veya tehdit suçunu işleyen memurun bu fiili gerçekleştirmesinden sonra soruşturmaya başlama, ceza verme ve karar verme sürelerine ilişkin belli sınırlamalar bulunur. Bu sınırlamaların getirilmesinin sebebi, memuru belirsizlik halinde sürekli korku içinde bırakmamak, işini yapmasını engellememektir. 657 sayılı Kanun md. 127/a gereği bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanmalıdır. Ayrıca disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmelidir. Aksi halde idarenin ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİTTE CEZAYA KARAR VERME SÜRESİ

Memurun amirine hakaret veya tehdit etmesi durumunda soruşturma dosyası, kararını bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu ise dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT SUÇU CEZASININ İNDİRİLMESİ

Amirine hakaret veya tehdit suçunu işleyen memura verilecek ceza bazı hallerde hafifletilebilir. Bu haller geçmiş hizmetlerin ve çalışmaların olumlu olması ödül veya başarı belgesi alınmış olmasıdır. Bu şartlardan birini sağlayan memura verilecek ceza bir derece hafifletilebilir. Amirine hakaret veya tehdit suçunun cezası olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece hafifi ise aylıktan kesme cezasıdır. Amirine hakaret veya tehdit eden memurun bu şartlardan birini sağlaması halinde kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yerine aylıktan kesme cezası verilebilir.

“Olayda; davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 07/11/2014 tarihli muhakkik raporunda, davacının “Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşlarına veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek” suçunu işlediğinden bahisle 657 sayılı Kanunun 125/D-l maddesi uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasının teklif edildiği, Elmalı Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonunun 04/12/2014 günlü kararı ile anılan teklifin değerlendirilmesi için soruşturma dosyasının Bakanlık Disiplin Kuruluna gönderildiği, Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulunun 04/06/2015 günlü, 835 sayılı kararıyla, davacının eyleminin sabit olduğu belirtilerek 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi gerektiği, ilgilinin geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmalarının olumlu olması ve daha önce almış olduğu herhangi bir disiplin cezasının bulunmaması lehine değerlendirilerek bir alt ceza olan aylıktan kesme cezası verilebileceği hususunun göz önünde bulundurulması görüşüyle dosyanın mahalline iade edilmesi üzerine Elmalı Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonunun15/07/2015 tarih ve 2015/315 sayılı kararı ile davacının 657 sayılı Yasanın 125. maddesinin 3. fıkrası uyarınca brüt aylığının 1/20 oranında maaş kesimi cezası ile cezalandırıldığı, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı görülmüştür.

Bu duruma göre, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren eylem nedeniyle yapılan soruşturma sonucu soruşturmacı tarafından önerilen cezayı değerlendiren yetkili disiplin kurulunun eylemi sabit görmesi, fakat geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olanlar ve iyi veya çok iyi derecede sicil alanlar için bir alt ceza uygulanması yönünde kanaate varması halinde bir alt cezayı uygulama yetkisi disiplin kuruluna ait iken, anılan husus gözetilmeksizin tesis edilen işlemde yetki unsuru bakımından hukuka uyarlık bulunmadığından dava konusu işlemin bu gerekçeyle iptali gerekirken, farklı gerekçeyle iptal edilmesinde hukuki isabet görülmemiş olmakla birlikte, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararı sonucu itibariyle yerinde görülmüştür.” (Ankara BİM, 2.İDD., 2017/13323 E., 2018/1111 K., 15.05.2018 T.).

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT SUÇUNDA VERİLECEK CEZAYA İTİRAZ

Amirine hakaret veya tehdit suçu işlediği için ceza alan memur gerçeğin gözüktüğü gibi olmadığını veya kendisinin hatalı olmadığını düşünebilir. Bu durumda kendisine verilen cezanın haksız olduğunu düşünen memur için itiraz yolu düzenlenmiştir. Aynı şekilde yapılacak itirazın hangi makama yapılması gerektiği de düzenlenmiştir. İtirazların kanunda düzenlenen makama yapılması son derece önemlidir. 657 sayılı Kanun md. 135 gereğince disiplin amirleri tarafından verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT CEZASINA KARŞI MEMURUN İTİRAZ SÜRESİ

İdarenin kararına karşı yapılacak itirazlar için süre kanunda açıkça belirtilmiştir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Memurun kanunda belirtilen süreyi kaçırması halinde ikinci kez itiraz hakkı yoktur. Kanunda verilen süre içinde itiraz edilmediği takdirde karar kesinleşir ve idareye başvuru imkânı ortadan kalkar.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT CEZASINA İTİRAZDA VERİLECEK KARAR

Amirine hakaret veya tehdit suçunu işlediği için ceza alan memur, verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına itiraz edebilir. Amirine hakaret veya tehdit cezasına itiraz neticesinde itiraz mercileri karar verir. İtiraz mercilerinin karar verme süresi, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gündür. İtiraz mercilerinin, itirazın haklı olduğuna ve verilen cezanın haksız olduğuna kanaat getirmesi durumunda kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. Fakat idarenin yapılan itirazı kabul etmeme olasılığı da vardır. İdare verilen cezanın haklı ve hukuka uygun olduğuna karar verirse itirazı reddeder. Yaptığı itiraz reddedilen memur ise bu durumda kararın iptali için yargı yoluna başvurmalıdır.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT CEZASI SEBEBİYLE ZARARIN İADESİ

Amirine hakaret veya tehdit suçunun cezası olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen memurun yaptığı itirazın reddedilmesi halinde yargı yolunun açık olduğu ve idareye dava açabileceği yukarıda ifade edilmişti. Memur tarafından açılan davada memurun haklı olduğuna ve verilen cezanın haksız olduğuna karar verilebilir. Karar neticesinde memurun yoksun kaldığı parasal haklar davanın açılış tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte memura iade edilir.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT EDEN MEMURUN CEZASININ ARTIRILMASI

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT SUÇUNUN TEKERRÜRÜ

Tekerrür kelime olarak “tekrarlanma” anlamına gelir. Amirine hakaret veya tehdit suçunun tekerrürü ise memurun bir önceki işlediği suç özlük dosyasından silinmeden aynı suçu tekrar işlemesidir. Amirine hakaret veya tehdit suçunu işleyen memurun aynı suçu özlük dosyasından silinmeden tekrar işlemesi halinde 657 sayılı Kanun md. 125 gereğince verilecek ceza bir derece artırılır. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece ağırı devlet memurluğundan çıkarılma cezasıdır. Dolayısıyla, amirine hakaret veya tehdit suçu özlük dosyasından silinmeden tekrar işleyen memura devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

AYNI CEZAYI GEREKTİREN SUÇLARIN ÜÇÜNCÜ DEFA İŞLENMESİ

Aynı derece cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü kez uygulaması neticesinde memura bir derece ağır ceza verilir. Buna memurun amirine hakaret veya tehdit suçunu işledikten sonra verilen görev ve emirleri kasten yapmamak suçu gibi onunla aynı cezayı gerektiren iki farklı fiilde bulunması örnek verilebilir. Bu durumda ilgili memur hakkında devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

AMİRİN TEHDİT EDİLMESİ VEYA AMİRİN HAKARETE UĞRAMASI

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT TAZMİNATI

Amirine hakaret veya tehdit tazminatı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

AMİRİNE HAKARET VEYA TEHDİT PARA CEZASI

Amirine hakaret veya tehdit para cezası hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN TEHDİDİNE KARŞI NE YAPILIR

Memurun tehdidine karsı ne yapılır hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMUR HAKARET VE TEHDİTTEN CEZA ALIR MI?

Memur hakaret ve tehditten ceza alır mı hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN HAKARET VE ÖLÜM TEHDİDİ CEZASI

Memurun hakaret ve ölüm tehdidi cezası hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN AQ DEMESİ HAKARET MİDİR

Memurun AQ demesi hakaret midir hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN HAKARETE KARŞI CEVAP VERMESİ

Memurun hakarete karşı cevap vermesi hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

MEMURUN AMİRİNE BEDDUA ETMESİ HAKARET MİDİR?

Memurun amirine beddua etmesi hakaret midir hususu yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

AMİRİNE HAKARETİ RETWEET ETMEK SUÇ MUDUR?

Amirine hakareti retweet etmek suç mudur hususunda yukarıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

Konuyla ilgili yazılarımız;

https://www.hkavukatlik.com/cumhurbaskanina-hakaret-sucu/

https://www.hkavukatlik.com/sosyal-medyada-hakaret-sucu/

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/

https://www.hkavukatlik.com/dolandiricilik-sucu/

https://www.hkavukatlik.com/gercege-aykiri-rapor-ve-belge-duzenleme/

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu incelemeden önce rapor ve belge kelimelerinin anlamlarına bakılmalıdır. Rapor sözcüğü iki farklı anlam taşır. İlk anlamı, herhangi bir işte, bir konuda yapılan incelemeleri, araştırmaları, düşünceleri veya tespitleri bildiren yazıdır. İkinci anlamı ise hastalığın tanısı, hastanın dinlenme durumu gibi konuları gösteren doktor veya doktorlar kurulu yazısıdır. Belge kelimesinin anlamı içinse resmî belge ve özel belge açıklanmalıdır. Resmî belge, kamu görelisi tarafından görevi gereği varsa şekil kurallarına uygun olarak düzenlenen belge, özel belge ise kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından düzenlenen belgedir. Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme ise mevcut durumun aksini gösterir nitelikte rapor ve belge düzenlemektir. Aşağıda, görevi sırasında gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme durumunda memura verilecek disiplin cezası incelenecektir.

KİMLER GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEYEBİLİR?

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu memur sayılan kişiler işleyebilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (675 sayılı Kanun) md. 4/A’da memur sayılan kişiler düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre memur, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen kişilerdir. Söz konusu kişilerin gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemesi durumunda haklarında disiplin soruşturması başlatılır.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME DURUMUNDA MEMURUN SAVUNMA HAKKI

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme iddiası ile disiplin soruşturması başlatılan memura çeşitli haklar tanınmıştır. Bu haklardan birisi de savunma hakkıdır. Zira, memurun savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapan veya yetkili disiplin kurulunun, gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlediği iddia edilen memura 7 günden az olmamak üzere süre vermesi gerekir. Verilen bu süre içinde veya belirtilen bir tarihte memurdan savunmasını yapması istenir. Bu sürede savunma hakkını kullanmayan memur bu hakkından vazgeçmiş sayılır. Sürelerin geçmesinden sonra yapılacak savunma ise dikkate alınmaz.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME SORUŞTURMASINDA İDARE

Memurun gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemesi durumunda idareye çeşitli görevler verilmiştir. İdare bu görevleri dikkate almaksızın disiplin cezası veremez. Dolayısıyla idare kamu görevlisine ceza vermeden önce durumu bütün ayrıntılarıyla araştırmalı, olayla ilgili tüm delil ve belgeleri toplamalı ve her türlü durumu göz önünde bulundurarak adalete ve hukuka uygun bir inceleme yapmalıdır. İdarenin belirtilen şekilde araştırma yapmadan vereceği ceza hukuka aykırıdır.

“Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için, disipline aykırı eylem veya işlemlerin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak eylemine uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.” (Danıştay 5. D. 2016/16937 E., 2017/21331 K., 23.10.2017 T.).

MEMUR HAKKINDA VERİLEBİLECEK DİSİPLİN CEZALARI NELERDİR?

657 sayılı Kanun’da disiplin suçu oluşturan fiiller ve bu fiilleri işleyen memurlar hakkında verilecek disiplin cezaları düzenlenmiştir. Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Disiplin cezaları, memurun kamu hizmetinden sürekli uzaklaştırılması gibi ağır sonuçlara dahi neden olabilir. 657 sayılı Kanun’da düzenlenen disiplin cezaları 5’e ayrılır. Bu cezalar, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma şeklindedir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME MEMURA NE CEZA VERİLİR?

Memurun gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemesi bir disiplin suçudur. Disiplin suçları disiplin cezası verilmesini gerekli kılar. Memurun gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemesi neticesinde verilecek ceza 657 sayılı Kanun md. 125/D-f’de düzenlenmiştir. İlgili maddede, gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen memura kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verileceği düzenlenmiştir. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası neticesinde fiilin ağırlık derecesine göre memurun ilerlemesi 1-3 yıl arasında durur. 657 sayılı Kanun md. 125/E devamında ise öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan memurlara kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi gerektiğinde brüt aylıklarının ¼’ü – ½’sinin kesileceği düzenlenmiştir.

“Ankara İli, Çubuk İlçesi, Halil Şıvgın Devlet Hastanesi’nde Göz Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan davacının, Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesinde görev yapmakta iken işlediği iddia olunan “gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek” fiilinden dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (f) alt bendi uyarınca verilen “bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası”nın yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunduğundan brüt aylığının 1/4’ünün kesilmesi şeklinde uygulanmasına ilişkin 13/09/2011 tarihli ve 92 sayılı Ankara Valiliği İl Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada…” (Danıştay 12.D. 2013/8467 E., 2017/104 K., 01.02.2017 T.).

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME DİSİPLİN CEZASINI KİM VERİR?

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen memura verilecek kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde ise Valiler tarafından verilir. Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amir 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME CEZASI ZAMANAŞIMI

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu işleyen memurun hakkında soruşturmaya başlama, ceza verme ve karar verme sürelerine ilişkin belli sınırlamalar bulunur. Bu sınırlamaların getirilmiş olmasının sebebi, memuru belirsizlik halinde sürekli korku içinde bırakmamak, işini yapmasını engellememektir. 657 sayılı Kanun md. 127/a gereğince bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanılmalıdır. Ayrıca disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmelidir. Aksi halde idarenin ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME KARAR VERME SÜRESİ

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemesi durumunda soruşturma dosyası, kararını bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu ise dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME CEZANIN İNDİRİLMESİ

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu işleyen memura verilecek ceza bazı hallerde indirilebilir. Bu haller memurun geçmiş hizmetleri ve çalışmalarının olumlu olması, ödül veya başarı belgesi almış olmasıdır. Bu şartlardan birini sağlayan memura verilecek ceza bir derece hafifletilebilir. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece hafifi aylıktan kesme cezasıdır. Dolayısıyla, bu şartlardan birini sağlıyorsa gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen memura kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yerine aylıktan kesme cezası verilebilir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME CEZASINA İTİRAZ

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçundan ceza verilen memur gerçeğin göründüğü gibi olmadığını düşünüyorsa verilen karara itiraz edebilir. Kanunda, disiplin cezaları için itiraz yolu ve itiraz makamı düzenlenmiştir. İtirazların kanunda düzenlenen makama yapılması son derece önemlidir. 657 sayılı Kanun md. 135 gereğince disiplin amirleri tarafından verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

“Olayda, davacıya verilen asıl cezanın kademe ilerlemesinin durdurulması cezası olduğu, kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarına karşı itiraz edilmesi halinde, yukarıda hükmüne yer verilen 657 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca davacı hakkında tesis edilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına yaptığı itirazın Yüksek Disiplin Kurulu’nca görüşülerek karar verilmesi gerekirken, sözü edilen Kurul yerine Disiplin Kurulu’nda görüşülerek karara bağlandığı anlaşıldığından, davacının disiplin cezasına yaptığı itirazın yetkili Yüksek Disiplin Kurulu’nca görüşülmemesi nedeniyle dava konusu edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin D-f bendi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla tecziye edilmesi gerekmekte ise de, bir alt ceza uygulanarak “1/10 Oranında Aylıktan Kesme Cezası” ile tecziye edilmesine ilişkin Hazine Müsteşarlığı Disiplin Kurulu’nun 02.05.2018 günlü, 2018/4 sayılı işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı...” (Ankara BİM 2.İDD. 2019/1955 E., 2020/31 K., 15.01.2020 T.).

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME CEZAYA İTİRAZ SÜRESİ

Karara karşı yapılacak itirazlar için kanunda açıkça süre belirlenmiştir. İtiraz süresi, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Sürenin kaçırılması halinde ikinci kez itiraz hakkı yoktur. Dolayısıyla süresinde itiraz yapılmazsa idareye başvuru imkânı ortadan kalkar ve karar kesinleşir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME İTİRAZDA VERİLECEK KARAR

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlediği iddiası ile ceza verilen memur kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına itiraz edebilir. İtiraz üzerine itiraz merci, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin intikalinden itibaren otuz gün içinde karar verir. Kararın bu sürede verilmesi zorunludur. İtiraz merci, itirazın haklı olduğuna ve verilen cezanın haksız olduğuna kanaat getirirse kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilir. Fakat idarenin yapılan itirazı kabul etmeme olasılığı da vardır. Eğer idare verilen cezanın haklı ve hukuka uygun olduğunu düşünürse yapılan itirazı reddeder. İtirazı reddedilen memur ise bu durumda yargı yoluna başvurabilir.

KADEME İLERLEMESİ DURDURULAN MEMURUN ZARARLARININ İADESİ

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunun cezası olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen memurun yaptığı itirazın reddedilmesi halinde yargı yolunun açık olduğu ve idareye dava açılabileceği yukarıda ifade edilmişti. Davada memurun haklı olduğu kabul edilerek verilen cezanın haksız olduğuna karar verilebilir. Karar neticesinde memurun yoksun kaldığı parasal haklar davanın açılış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte memura iade edilir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME SUÇUNUN TEKERRÜRÜ

Tekerrür kelime olarak “tekrarlanma” anlamına gelir. Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunun tekerrürü ise bir önceki suç özlük dosyasından silinmeden aynı suçun tekrar işlenmesidir. Bu durumda 657 sayılı Kanun md. 125 gereğince verilecek ceza bir derece artırılır. Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece ağırı devlet memurluğundan çıkarılmadır. Dolayısıyla, gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu özlük dosyasından silinmeden tekrar işleyen memura devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

“Davacı hakkında 4.12.1997-17.4.1998-22.9.1998 tarihlerinde verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları, 4455 sayılı Yasanın 1. maddesiyle affa uğramış ve bu cezalar ortadan kalkmış olmakla birlikte 657 sayılı Yasanın yukarıda anılan 125. maddesindeki hükmünde “cezaların tekerrüründen” değil, disiplin cezalarının verilmesine sebep olmuş bir “fiil veya halin” tekerrürü halinden bahsedilmiş olup, bu nedenle söz konusu fiil ve haller mevcut iken, bu fiil ve haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının affa uğramış olmasıyla ilgiliye tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı sonucuna varılmasına olanak bulunmamaktadır.

Yukarıda yer alan açıklamalar karşısında, disiplin cezalarının affa uğramış olmasının tekerrür hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği açık olduğundan, mahkemece davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, işlemin tekerrür koşulları bulunmaması nedeniyle iptal edilmesinde isabet görülmemiştir.” (Danıştay 12.D. 2000/3109 E., 2000/3834 K., 08.11.2000 T.).

AYNI CEZAYI GEREKTİREN BİRDEN FAZLA SUÇ İŞLENMESİ

Memura, aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulamasında bir derece ağır ceza verilir. Buna memurun gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme suçunu işledikten sonra açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak suçu gibi onunla aynı cezayı gerektiren iki farklı fiilde bulunması örnek verilebilir. Bu durumda memur hakkında devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilir.

AİLE HEKİMİNİN GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEMESİ

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen aile hekimine Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yükümlülüğü Yönetmeliği (Yönetmelik) md. 14 gereğince 50 ihtar puanı verilir. Yönetmelik md. 7’de ise 5 ve daha fazla kez ihtar puanı verilmesi veya toplamda 150 ve üzerinde ihtar puanına ulaşılması halinde müdürlükçe komisyon oluşturulacağı belirtilmiştir. Komisyon yapacağı değerlendirme neticesinde gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen aile hekimiyle yeniden sözleşme imzalanmamasına veya sözleşmenin yenilenmemesine karar verebilir. Sözleşmesi yenilenmeyen aile hekimi bir yıl süreyle aile hekimi veya aile sağlığı çalışanı olmak için başvuruda bulunamaz.

“Bu durumda; doktor olan davacının, muayene etmediği halde K4 ve muayene için herhangi bir başvurusu olmayan K5 için hasta kaydı oluşturmak suretiyle “gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek” fiilini işlediği sübuta erdiğinden, bu eylemin karşılığı olan 50 ihtar ceza puanı ile cezalandırılmasına yönelik dava konusu işlemde hukuka aykırılık, anılan cezanın iptaline yönelik kararda ise hukuki isabet bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” (Danıştay 2.D. 2021/18456 E., 2021/3835 K., 27.10.2021 T.).

SAHTE BELGE VE RAPOR DÜZENLEME GENEL BİLGİ

YANLIŞ RAPOR VEREN DOKTOR

Yanlış rapor veren doktor hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GERİYE DÖNÜK RAPOR DÜZENLEME

Geriye dönük rapor düzenleme hususunda yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.

GERÇEĞE AYKIRI RESMİ BELGE DÜZENLEMEK

Gerçeğe aykırı resmî belge düzenlemek hususu yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SAĞLIKÇILARIN GERÇEĞE AYKIRI RAPOR DÜZENLEMESİ

Sağlıkçıların gerçeğe aykırı rapor düzenlemesi yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

İŞÇİNİN GERÇEĞE AYKIRI RAPOR ALMASI

İşçinin gerçeğe aykırı rapor alması yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

ÜST ÜSTE RAPOR ALINMASI SUÇ MU?

Üst üste rapor alınması suç mu konusu yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SAHTE BELGE DÜZENLENMESİ DURUMUNDA NE YAPILMALI

Sahte belge düzenlenmesi durumunda ne yapılmalı konusu yukarıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SAHTE BELGE DÜZENLEME CEZASI

Sahte belge düzenleme cezası yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SAHTE FATURA DÜZENLEME CEZASI

Sahte fatura düzenleme cezası yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

SAHTE BELGE DÜZENLEME ZAMANAŞIMI

Sahte fatura düzenleme zamanaşımı yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEME 657

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleme 657 konusu yukarıdaki yazıda ayrıntılı değerlendirilmiştir.

GERÇEĞE AYKIRI RAPOR VE BELGE DÜZENLEYEN MEMUR

Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenleyen memur yukarıda ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.

Benzer konulara ilişkin yazılarımız.

https://www.hkavukatlik.com/memurun-goreve-sarhos-gelmesi/

https://www.hkavukatlik.com/sinir-disi-etme-kararina-itiraz/

https://www.hkavukatlik.com/dolandiricilik-sucu/

https://www.hkavukatlik.com/sgk-kanser-ilaci-davasi/